Mesajı Okuyun
Old 10-06-2006, 00:31   #176
Gemici

 
Varsayılan 'Nasıl Okuyoruz' II

Askerliğimi İspartada yedek subay adayı olarak yaptım. Askerlik süresi birbuçuk aymıydı yoksa iki aymıydı hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey hepsi üniversite mezunu olan askerlik arkadaşlarım arasında birçok meslek grubunun bulunuşu, bu arada Milli Eğitim Bakanlığının üst kademelerinde çalışan bir arkadaşın olmasıydı.

Asıl mesleği öğretmenlik olan bu arkadaşın şu sözünü bir türlü unutamıyorum:
‘Ben gazete okumam, gazetelerin hepsi yalan yazıyor’. Sizler böyle bir ifadeyi nasıl değerlendirirsiniz bilemem. Benim düşünceme göre bunu söyleyen kimse, bir bakanlığın, hem herhangi bir bakanlığında değil, eğitimle ilgili bakanlığıne üst kademelerinden birine geldiği halde bir gazetenin nasıl okunup nasıl değerlendirileceğini ne yazık ki anlıyamamış. Çünkü gazeteler sadece bir haber verme/alma kaynağı değildir; haber verme vasıtası olmanın yanında birde bir kamuoyu yaratma görevini üstlenmiştir. Kamuoyu yaratırken'de sözcülüğünü yaptıkları grubun veya grupların menfaatlerini ön plana almaya, olayları onların çizgisinde yorumlamaya çalışırlar.

Ne yazık ki gezete okuyucularının büyük bir kesimi bu gerçeği görecek bilinç seviyesinde değil benim fikrime göre. Adına Medya denilen makinanin işleyişini tam olarak kavrıyamayınca’da o makinanın ürettiği maldan nasıl faydalanacağını’da bilemiyor. Yanlış kullanılan medya malı’da çoğu zaman o okuyucunun midesini değil ama kafasını fesada sokuyor.

Aynı durum hukuki, felsefi ve diğer bilim dallarına ait kitaplardada söz konusu. Ben dahil çoğumuz bilimsel bir eseri okuyup anlıyacak kapasiteden yoksunuz. Eğer buna rağmen bilimsel bir eseri elimize alıp okursak sonuç hüsran olur. Belirli eserleri okuyup anlamak için belirli bir alt yapıya ihtiyaç vardır. Bu altyapı olmadan okuduğumuz çoğu şeyleri bir temele oturtamayız. Belirli bir temele oturtulmayan bilgi kafamızı karıştırmaktan öteye gitmez.

Eğer okuduğunuz şey konusunda ön bilginiz yoksa okuduğunuzu ya hiç anlamazsınız yahutta yanlış anlarsınız. En kötüsü okuduğunuz şey sizi çoğu zaman belirli bir yönde düşünmeye yöneltir. Görüş açınızı daraltır. Bu belirli yönde düşünmeye yöneltme özellikle propaganda mahiyetindeki kitaplar için söz konusudur. Gerçeği neredeyse kendi adlarına tapulamışlardır, kendilerinin dışındaki, yahutta kendileri gibi düşünmeyen herkes yanlış yoldadır.Bunları eleştirisiz okursanız ister istemez propagandanın mantığını kendinize yol gösterici yaparsınız. Propagandanın mantığını kendinize yol gösterici yaptığınız andan itibaren’de özgürce düşünme yeteneğinizi kaybedersiniz. Beyniniz yıkanmıştır artık.

Bahsettiğim türden kitapların okunması ancak belirli bir okuma zevki geliştikten sonra söz konusu olabilir. Bu belirli okuma zevkinide ailedeki ve okuldaki eğitim sistemi verir ancak. Bu eğitimin en büyük amacı çocuğa özgür ve eleştirisel bir düşünce tarzı aşılamak olmalıdır.

Eleştirisel bir düşünce yapısına sahip olmayan kişi Ziya Paşa’nın meşhur beyitindeki gibidir:
Gökte yıldız ararken nice turfa müneccim, Gafletle görmez kuyuyu rehgüzerinde.

Ezberciliğe dayanan eğitim sistemimizde, özgür bir düşünce sistemine sahip kimselerden ziyade ancak ve ancak 'Turfa Müneccimler' yetiştirebiliriz.

Sayın melahat ibrişim,
aslında aydın dediğimiz kimsenin üniversiteden çıkması gerekir. Ne okursa okusun, ister kimya, ister tıp, ister tarih, tüm fakültelerin belirli bir genel kültür vermesi ve mezunlarını belirli bir seviyeye getirmesi beklenir. Ama günümüz Türkiyesinin Üniversitelerinden aydın çıkmasını beklemek hayal bir yerde. Size hak veriyorum, üniversitelerimiz bugünkü durumları ile aydın yetiştirmekten çok çok uzaklarda.

Saygılarımla