Mesajı Okuyun
Old 02-04-2007, 10:54   #16
oguzhand0

 
Varsayılan

1-Adam meyhanede kafayı çekmiş, ortalığı birbirine katmış. Karakola götürüldüğünde de camı çerçeveyi indirmiş. Tutup hakimin karşısına çıkarmışlar. Adam hakimden özür dilemiş ve “Avukatım gelmedi” demiş. Hakim duruşmayı sonlara bırakmış. Son duruşma saati geldiğinde avukat hala ortalıkta yok. Hakim dosyayı incelemiş ve “Sen hem karakolda, hem savcılıkta, hem de mahkemede suçunu itiraf etmişsin... Tanıklar da var... Avukatın gelip ne söyleyecek?” adam boynunu bükmüş “Valla benim 100 milyonumu aldı... Ben de onun gelip ne söyleyeceğini merak ediyorum!..

2-Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı lüks spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı kopartır atar. Avukat derhal cep telefonunu açar ve polisi arar. Kısa süre içinde polis olay yerine gelir. Fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar; “Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince iş görse gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir!” Avukat öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar;
- Siz avukatların bu kadar malcanlı olmalarını bir türlü anlayamıyorum... Sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor...
- Nasıl söylersin böyle bir şeyi?
- Sol kolun dirseğinin altından kopmuş.. Görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun...
- Aman tanrım!.. Rolex’im de gitmiş!..

3-Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat yargıca hitaben “Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz?” der. Yargıç, gülümseyerek “Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir.” der. Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler

4-Ünlü avukatın yazıhanesine bir müşteri geldi ve;
- Size bazı hususlarda akıl danışmak istiyorum.
- Soracağınız iki soru için 100YTL alırım.
- İki soru için 100YTL çok değil mi?
- Olabilir dostum. Şimdi ikinci sorunuzu bekliyorum.

5-Vatandaş, bir avukatın yazıhanesine gelir. Duvarda büyük harflerle şu uyarı yer almaktadır; "Danışmadan ücret alınmaz." Vatandaş, buna güvenerek sorununu avukata açar, avukat da gerekli bilgiyi vatandaşa verir. Ona çay ısmarlar, tüm bu teşrifattan çok memnun olan vatandaş, avukata teşekkür ederek kapıya yönelir. Tam çıkmak üzereyken avukatın uyarısıyla yerinde durakalır; "Danışma ücretini vermediniz!" Vatandaş şaşırmıştır; "Aman avukat bey, şuradaki yazıda danışmadan ücret alınmadığı yazmıyor mu?" Avukat, "Eeee, tamam yazıyor, danışmadan ücret almıyoruz. Ama, danışınca ücret alıyoruz. Sen de danıştın, ücreti öde bakalım. danışmasaydın böyle bir şey talep etmeyecektim!..

6-Bir Amerika avukat esprisi(özellikle buna bayılıyoum)
Bir yıl kış o kadar soğuk geçmiş ki, avukatlar ellerini kendi ceplerine sokmak zorunda kalmışlar.

7-İki avukat birlikte bir lokantaya gitmişler. Çantalarından birer sandviç çıkarıp yemeye başlamışlar. Masalarına yaklaşan garson; "Burada kendi yiyeceklerinizi yiyemezsiniz!" demiş. Avukatlar "Afedersiniz, bilmiyorduk..." demişler ve sandviçlerini değiş tokuş etmişler.

8-Bir rahip, bir doktor ve bir avukat deniz kazası sonucu okyanusta anakarayı gören fakat ıssız bir adada mahsur kalmışlar. Adadan kurtulabilmek için tek yol yüzmekmiş ancak deniz aç köpekbalıklarıyla doluymuş. Başka çare olmadığını anlayan üçlüden önce doktor karaya yüzmeye karar vermiş. Rahip ve avukata dönerek, "Ben hayatımı insanları kurtarmaya adadım, bu yüzden de tanrı yardım eder." demiş ve okyanusa atlamış. daha bir kulaç atamadan köpekbalıkları doktoru yemişler. Rahip avukata, "Ben tüm ömrümü tanrıya adadım, o bana yardım edecektir, burada ölemem!" demiş ve atlamış. Tabii köpekbalıkları rahibi de oracıkta yemişler. Avukat olanları görünce bir değerlendirme yapmış, bu iki adam hayatlarını insanlığa ve tanrıya adadıkları halde öldüler, bense hep kendim için çalıştım bu köpek balıkları beni de kesin yer, ama burada aç susuz yavaş yavaş ölmektense atlayıp hemen ölürüm diye düşünmüş ve kendini okyanusa atıvermiş. Denizde olağandışı bir hareketlenme olmuş, bütün köpek balıkları "Buyur üstat..." demişler ve avukatın geçeceği yolda bir kordon oluşturmuşlar.