Mesajı Okuyun
Old 21-12-2006, 23:34   #10
Gemici

 
Varsayılan

Karınca çalışkandır,
Ağustos böceği tembel ve haylazdır,
Eşek inatçıdır,
Keçi eşekten daha beter inatçıdır,
Deve kin güder,
Yılana güven olmaz, fırsat bulunca zehirler,
Kedi munis ve vefakârdır,
Köpek adı üstünde köpektir,
Kurt özgürlüğünü sever,
Tavşan korkaktır,
Sümüklü böcek yavaştır,
Maymunun iştahı dillere destandır.

Tüm bu sayılanlar insanların hayvanlara yakıştırdıkları karakter özellikleridir. Hayvanlarla iletişimim olmadığı için kesin birşey söylemem olanaksız, ama buna rağmen hayvanların kendilerine yakıştırdığımız bu karakterlerden habersiz olduklarını öne sürüyorum. Karınca durmadan birşeyler yapıyor ve yerinde durmuyorsa veya duramıyorsa bu onun çalışkanlığından değildir herhalde, olsa olsa bir içgüdüdür diyebiliriz. Karınca oluşundandır, çünkü karıncanın yapısı bunu gerektirir. Karinca biyolojik yapısının gereklerini yerine getirmektedir sadece. Karıncanın çalışkan olduğunu söyleyen bizleriz.

Biyolojik yapıları ve gereksinimleri birbirinden tamamen ayrı olan hayvanları birbirileri ile karşılaştırmak, onların belirli bir karakter yapıları varmış diye düşünmek hayvanlara özgü değil, insanların onlara yakıştırdığı, insan düşüncesine özgü bir olgudur.

Çocuklara masal anlattığımızda, onlara hayvanların belirli özelliklerini vurgulayan genellemeler yaptığımızda, varmak istediğimiz sonuç, çıkarmak istediğimiz ders veya çocukların çıkarmalarını istediğimiz ders, insanların o hayvanların özelliklerinden ders almalarıdır. Alınması gereken dersin tüm anlamı ....gibi olmakta yatar. Karınca ve ağustos böceği örneğinde çocuklarımıza, karınca gibi çalışkan olursan kimseye muhtaç olmazsın, ağustos böceği gibi olursan sonun ya ölüm ya dilenmektir demek isteriz.

Bu türden tüm hayvan masallarının ana teması gerçekte insandır. Kendisine hayvanlardaki özelliklerden birisi yakıştırılan, korkak, cesur, tembel, çalışkan, tembel .. insan. Masal anlatanlar o masalı dinleyenlerin kendilerini masaldaki hayvanlardan birisinin özelliklerine sahipmiş gibi görmelerini isterler. Örneğin eğer kaplumbağa kadar bile aklın yoksa tavşan gibi hızlı olman peş para etmez.

Hayvanlara belirli karakter özellikleri yakıştırarak masallar uydurmak ve bu masallarla çocukları eğitmek psikolojik bakımdan faydalı olabilir.

Ama, düşünen, bir vicdanı olan ve buna bağlı olarak iyi ile kötü arasında ayırım yapan insanda var olan ‘ADALET DUYGUSU’nu sadece ve sadece iç güdüleri ile yaşıyan hayvanların davranışları ile açıklamaya çalışmak bizi yanlış sonuçlara götürür. Hayvanlar yaptıklarının sonucunu kestirebilecek yapıda değildir. İnsanda durum tam tersinedir, düşüncesi, mantığı ve sosyalizasyonu ile iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırma yeteneğini elde etmiş olan insan davranışlarının sonucunu kestirebilecek yapıdadır.

Hayvanların davranışlarından çıkarak insanın davranışını temellendirmeye çalışmak yeni bir olgu değil aslında. Nobel Ödülü sahibi Konrad Lorenz ve öğrencisi Irenäus Eibl-Eibesfeldt hayvanların davranışından yola çıkarak toplum içinde yaşıyan insanların davranışlarını açıklamaya çalışmışlardır. İnsanların davranışlarını düşünce ve mantıktan soyutlayarak biyolojik bir temele oturtan bu tezler şövenist olarak değerlendirilmektedir. Aynı düşünceden yola çıkarak ben de sadece insanda var olan adalet, özellikle sosyal adalet düşüncesini, biyolojik bir temele dayanarak açıklamaya çalışmıyalım diyorum.

Saygılarımla