Mesajı Okuyun
Old 14-04-2022, 13:51   #4
Av.Gnyl

 
Varsayılan

Sayın Akçay, öncelikle yanıtınız için teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Barika-i hakikat,müsademe-i efkardan doğar.

Sayın Erdem Akçay,* yanıtınızda bana katılmadığını peşinen ifade ettiniz fakat katıldığınız anlaşılmakta ("Adalet arayışında olan asil ve avukat için heybesindekileri kullanmak mümkündür.").
Sayın Akçay, yanıtınız, bir önceki yanıtımdan farklı bir konu.
"Acaba kullandığım kavramları tam olarak açıklayamadım mı? "diye düşünürken sordum, cevap vermeden tekrar açıklamak isterim:
1-) Belirtmek gerekir ki "adalet arayışçısı ve icracısı"* salt hakim-savcı mesleğini ifa edenler değildir, bu arayışçı ve icracı; akli melekeliri olan herkes olabilir.
Adalet arayışı ve icrasında olan kişinin heybesindeki değerlerin, adaletin arayışı veya icrasına etki ettiğini, bu etki olumlu veya olumsuz neticelenebilecektir. 2-)"heybedeki değerler" den kasıt, elbette nesne veya objelerden duyulan duygu durumları değil, siyasi görüş, dini inanç, felsefi düşünce vs. dir.
Söz hakim-savcı ya açılmışken, elbette düşüncenize katılıyorum. Fakat her hakim savcı, belirttiğiniz düzeyde olmadığı da bir gerçek. Katıldığım nokta; Hakimden de savcıdan da beklenen ve olması gereken tüm duygu durumları ve heybesindeki değerlerden uzak ve ari; çağımızın hukuk öğretisi ve adalet ile neticeleneceğini kabul görmüş araç-gereç olan mevzuat ( mutlak olmadığını belirterek) doğrultusunda karar ve işlem yapmasıdır. Aksi halde, kanun yolları var ki kanun yolları bu sebepten vardır denebilir.
Her hakim savcının belirttiğiniz düzeyde olmadığı nokta; Mevzuatımızında kabul ettiği kanun boşluğu halinde nasıl bir yol izlendiği, izlenen bu yolun heybedeki değerlerden uzak ve ari olduğu denebilir mi? Peki ya "Takdiri karar veya işlem" kısmında?
Tekraren, adalet arayışçısı ve icracısının, adaletin arayışı ve icrası sırasında "heybesinde olan değerleri" nden uzak, ari olması mümkün değildir.