Mesajı Okuyun
Old 17-04-2002, 13:24   #6
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sayın dostum Taylan ,
Tüm katılımcıların da üzerinde anlaşmazlık bulunmadan belirttiği husus TTK.592.688,690.maddelerine göre bononun açığa imza şeklinde düzenlenmesinde bir sakıncanın bulunmadığı şeklindedir.
Öyle ki;bonoda tanzim tarihinin bulunması yeterli olup bunun gerçek düzenleme tarihini taşıması dahi gerekmez.
Bundan sonraki aşamada vade tarihinin sonradan doldurulması mümkündür.Bu konuda sayın Hukuk Doktoru HUMK.288-290.maddelerine de dayanarak net ve ayrıntılı olarak açıklamalarda bulunduğundan tekrara gerek duymuyorum.

Ben, sayın Altugan'ın olaya değişik bir açıdan ve "senedin,zamanaşımını içeren bir tarihten önce DÜZENLENMİŞ bulunduğu " diyerek vade tarihinin sonradan yazılmış olmasını kasttetiğini düşünerek bakmasını daha ilginç bulduğumdan bu konudaki düşüncelerimi aşağıda sunuyorum.Zira senedin düzenleme tarihi zaten bellidir.
Kanaatimce yukarıda da arz ettiğim nedenlerle,tanzim tarihinin veya vade tarihinin sonradan doldurulması mümkün olduğundan ve bunun aradaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususu da ancak yazılı belge ile ispatlanabileceğinden dava redle sonuçlanacaktır.

O takdirde borçlunun gerçekten borcu bulunmadığı veya alacaklıyla borçulunun sözlü olarak vade tarihi konusunda daha önce anlaşmaları bulunduğu ve senetteki vade tarihinin 3 yıllık müracaat hakkını geçecek şekilde anlaşmış olduklarını kabul edersek borçlunun bu durumdan kurtulması mümkün müdür?Hangi yol izlenmelidir?

Bu düşüncelerden hareketle hukuk mahkemesinde aranan yazılı delille ispat zorunluluğundan kurtulmak için ilk akla gelen delil serbestisi ilkesinin uygulandığı ceza mahkemesinden alacaklı aleyhinde TCK.509.md.gereği açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan bir mahkumiyet hükmünün hukuk hakimini bağlayacağıdır.
Ancak hukuk mahkemesi ile ceza mahkemesi kararları arasındaki bu çelişkinin giderilmesi için yargıtay 1989 yılında vermiş olduğu bir içtihadı birleştirme kararıyla bu yolu kapatmıştır.Karar özetle :"TCK.509 md.ye dayanılarak sanık hakkında açılan ceza davasında da fiilin tanıkla ispatının mümkün olmayacağı " şeklindedir.Dolayısıyla ceza davasında da HUMK'un aradığı şartlar aranacaktır.

Öyle ise çözüm ?
Devam ederiz.
Selam ve saygılarımla...

Av.M.Aydın Bilen