Mesajı Okuyun
Old 03-06-2009, 13:42   #9
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Yabancı bir mahkeme kararının tenfizi istemi ve yargıtayın zamanaşımı değerlendirmesi

Alıntı:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 1998/383
Karar: 1998/3945
Karar Tarihi: 28.05.1998

ÖZET: Yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk Hukukundan farklı düzenlenmiş olması kamu düzenine aykırılık teşkil etmemektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Alman yasalarından kaynaklanmakta olup, buna ilişkin hükümlerin uygulanması gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.


(2675 S. K. m. 7) (2004 S. K. m. 39) (818 S. K. m. 135)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye Yedinci Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16.10.1997 tarih ve 204-539 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili bankadan kredi kullanan davalının borcunu ödememesi üzerine Almanya - Münih 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtıkları alacak davasının uzlaşma ile sonuçlandığını ve verilen kararın 8.8.1978 tarihinde kesinleştiğini, davalının Almanya'daki adresinde bulunması nedeniyle kararın infaz edilemediğini, daha sonra davalının Türkiye'de yerleştiğinin belirlendiğini ileri sürerek yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, ilamın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldan fazla süre geçmekle istemin zamanaşımına uğradığını kaldı ki ilamda adı bulunan kişinin müvekkili olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddiaya, savunmaya, toplanan delillere göre, davacının tenfiz istemi 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun uyarınca incelenerek, usule yönelik bir itiraz tenfiz mahalli olan Türk Hukuk kurallarına göre değerlendirilmesi gerektiğinden, İİK. nun 39/I ve BK.nun 135/2 maddeleri uyarınca alacağa yönelik kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldan fazla süre geçtiğinden böylece ilanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava; Alman Hukuk Mahkemesince verilen kararın tenfizine ilişkindir.

2675 sayılı MÖHUK. nun 7. maddesi zamanaşımı konusunu düzenlemiştir. Anılan maddeye göre <zamanaşımı hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tabidir>. Zamanaşımının kendisi kamu düzenini ilgilendiren bir konu değildir.

Dairemizin 15.9.1989 tarih ve 1989/5912-4324 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk Hukukundan farklı düzenlenmiş olmasının kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyeceği belirtilmiştir (Bakınız Aysel Çelikel Milletlerarası Özel Hukuk 4. bası sayfa 276 ve Gülören Tekinalp'ın Milletlerarası Özel Hukuk 5. bası sayfa 100). Taraflar arasındaki uyuşmazlık Alman yasalarından kaynaklanmakta olup, buna ilişkin hükümlerin uygulanması gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 30.000.000.TL. ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.05.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Buradan , boşanma ve nafakaya ilişkin kararın Türk hukukundan kaynaklandığnı ya da Türk hukukunun uygulandığını varsayarsak, boşanma hükmü zamanaşımına uğramayacaktır. Nafaka hükmü ise, Türk kanunları uygulandığı için zamanaşımı kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır deyip zamanaşımına uğramıştır diyebilir miyiz?

Öncelikle, nafakaların zamanaşımı nedir bunu bilmek gerekiyor.

Yukarıdaki karar zamanaşımını tenfizden sonra başlatmıyor en azından bunu biliyoruz.

Diye düşünüyorum..

Saygı ile,