Mesajı Okuyun
Old 12-08-2002, 23:31   #15
VARTO'LU

 
Varsayılan

Sayın Tilkici;
Cevabi anlatımımızdaki
[a].“Burada yapılan iş işçi kiralama değildir.... işin bir bölümünü taşerona yaptırtma da değildir.. tamamen işin üretiminin bir başka firmaya yaptırılmasıdır...” biçimindeki değerlendirmenize ve
“Borçlar Kanunu ve SSK açısından ben problem göremedim...”
değerlendirmenize katılamıyorum.
Özellikle “ucuz emek piyasasında yerinde üretim” sevdalılarının bu ülkelerdeki kamusal harcamalardan da kaçınma için “fason üretim” olarak adlandırılan ilişkiden sonra sizin düşündüğünüz ürettirme biçiminin de Bk. Ve 506 sayılı yasa hükümleri ile fazlaca bağdaşmadığını, hele hele “vergi ziyaına sebebiyet verme” suçu için kasıt unsuru aranmaması yasal değişikliğinden sonra “ustalık” en azından “kıdem ve beceri” gerektiren herhangi bir işin “asgari ücretle” yaptırılıyor olmasının yaratabileceği bu risk ile SSK.nun olası bir “ölçümleme” eylemi hayli sıkıntılı sonuçlar yaratabilecektir.
Önerim, bu işin, iygiyi meslek odasından ve ticaret odasından sorulacak emsal ücret
esası üzerinden yaptırılarak SSK. primleri ve vergi stopaj beyannamelerinin bunlara göre verdirilmesinin sağlanarak, bu nedenle bildirge borçlarının ödenmesinin de izlenmesi, ödenmediğinde, hak edişten kesilerek ilgili dairelere yatırılması.
Size seçtiğim üç adet Yargıtay kararından kısmi alıntı ve özetlemeyi aşağıya alıntılıyorum.
Sevgi ve saygılarımla. 12/08/2002 Av. Turabi TURAL

Yargıtay Kararlarından kimi örnekler:
A- Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi 21.02.1995 gün ve 1994/9048 E. 1995/1706 K.

“506 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmüne göre bir hizmet aktine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar. Hizmet aktinin unsurları hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, hizmet aktinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunulması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanmasıdır. İstisna aktinde ise bir eserin ücret karşılığında yaratılması sözkonusudur. İstisna aktinde ücretin tesbitinde eser gözönünde tutulur. İş sahibinin talimat verme yetkisi ise elde edilecek sonuç içindir. Halbuki hizmet aktinde emir ve talimat yetkisi işçinin çalışma yerinin, işe başlayış ve sona eriş saatinin işverence tesbiti biçimindedir. Giderek, istisna aktinde işin işyerinde görülmesi zorunlu değildir.”

B-Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 13/04/1993 gün ve 1992/11117 E. 1993/3693 K.
“506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 82. maddesine göre, bir işyerinin devir veya intikal etmesi durumunda; yeni işveren, eski işverenin Kurum 'a olan prim borçları ile eklentilerinden müteselsilen sorumludur. Bu sorumluluğun alanını, daha önceki veya daha sonraki işverenlere yüklemek, kısaca sorumluluk haklarını uzatmak mümkün değildir. Ne varki,hile veya muvazaa halleri, bu kuralın dışındadır. Salt prim borçlarından kurtulma veya üçüncü kişileri yanıltma amacına yönelik arada yeni şirketler kurulması veya işyerinin bunlara devir veya satış gösterilmesi yasanın amacına uygun düşmez ve kanuna karşı hile yapan yeni işverenleri sorumluluktan kurtarmaz”.
Aynı Kararın karşı oyundan;
“506 sayılı Kanunun 82. maddesinde öngörülen zincirleme (müteselsil) sorumluluk , işyerini babadan oğula, oğuldan anaya vs. devretmek suretiyle prim tahsilini engelleyecek halleri ortadan kaldıracak biçimde düzenlendiği yasama belgelerinde yazılıdır. Yine "yasama belgelerinden anlaşıldığı gibi, prim borcu, aslında işyerinin borcu sayılmakta, iş yerine bağlanmaktadır. 0 işyerinden, sahibi kim olursa olsun tahsili gerekmektedir" (1. Teoman Ozanoğlu, Sosyal Sigortalar Mevzuatı, 2. Cilt, Ank. 1974, 5. 1378). "Sosyal Sigorta hak ve yükümlülükleri, işveren değişikliğinden etkilenmeksizin işyeri ile birlikte ve onunla bağlantılı olarak sürüp gitmektedir" (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ank. 1985, 5.553). Sorumluluğu ikili halkalara indirgemenin, prim borcundan kurtulmak için paravan şirketlerin devreye sokulmasına yol açacağında kuşku edilmemelidir.

C- Onuncu Hukuk Dairesi 13.03.1979 gün 1978/7020 E. 1 979/2299 K.
“506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 87. maddesinin ilk fıkrasında "sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur." Açık hükmü karşısında, asıl işverenin, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı ile birlikte sorumlu olacağı söz götürmez. Ne var ki, burada ağırlık kazanan hukuksal sorun aracının asıl işverenin hukuksal durumunu ağırlaştırıp ağırlaştıramayacağı ve özellikle de bu ağırlaştırmadan Kurumun yararlanıp yararlanamayacağıdır. Yani, bu konuda, şu soru öncelikle yanıtlanmalıdır. İşverenin dayanışmalı sorumluluğunun sınırı ne olacaktır? Diğer deyişle, asıl işveren, aracının kasten fazla bildirdiği veya asıl işverene ait olmayan işyerleri bakımından gerçekleşen prim borçlarından dahi Kuruma karşı sorumlumudur? Bu soruya olumlu cevap vermenin hukuksal olanağı bulunmadığı açıktır. Diğer anlatımla, asıl işverenin sorumluluğu gerçek borç miktarıyla sınırlı olmak gerekir. Davalı işveren, aracı ile aralarındaki uyuşmazlık nedeniyle primlerin fazla gösterildiğinde, başka işyerlerine ait primlerin de bu bildirge ve bordrolara dahil edildiğinde, esasen aracıya yaptırılan iş miktarının 268.000 TL. olup, olay tarihinde yürürlükte bulunan 1232 sayılı Bakanlık Genelgesi hükümleri de gözönünde bulundurulduğunda kazançlar toplamının 197.941 TL. olmasına imkan bulunmadığını savunduğuna göre, bu savunma üzerinde yeterince durulup, gerçek borç miktarı uzman bilirkişi aracılığıyla saptanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet bulunmamaktadır.”

Başarılı sonruç elde etmeniz dileğimle. Varto’lu (Köylü)