Mesajı Okuyun
Old 02-08-2007, 00:18   #10
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

KDV nin özelliği açısından bu içtihat sunulmuştır.[b]T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2006/12-759
Karar: 2006/760
Karar Tarihi: 29.11.2006
ÖZET: Somut olayda alacaklı[FONT=Tahomaı, H... Bankası A.Ş. yasanın anılan maddesi kapsamına girdiği için 4389 sayılı Kanun'un 14/5-c gereğince harçtan muaftır. O halde, şikayetin kabulü ile alınmasına karar verilen KDV, damga resmi vergilerinin ve tellaliye ücretinin alacaklılardan tahsiline yönelik icra müdürlüğüne işlem yapılması için talimat verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
[/size][/font]
(2709 S. K. m. 73) (3065 S. K. m. 1,19) (2464 S. K. m. 67, 68, 71) (213 S. K. m. 19) (4389 S. K. m. 14/5-c, Ek m. 5)
Taraflar aras[/size]ındaki <icra müdürlüğü işleminin şikayet yoluyla iptali isteminden> dolayı yapılan yargılama sonunda; Gerze İcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.01.2005 gün ve 2004/15 E.-2005/1 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay On ikinci Hukuk Dairesinin 20.06.2005 gün ve 2005/9079-13222 sayılı ilamı ile; (...Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; 4389 sayılı Kanun'a 5020 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesinde (Kamu bankalarında <H... Bankası A.Ş. dahil> ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır) hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda alacaklı, H... Bankası A.Ş. yasanın anılan maddesi kapsamına girdiği için 4389 sayılı Kanun'un 14/5-c gereğince harçtan muaftır. O halde, şikayetin kabulü ile alınmasına karar verilen KDV, damga resmi vergilerinin ve tellaliye ücretinin alacaklılardan tahsiline yönelik icra müdürlüğüne işlem yapılması için talimat verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, icra müdürlüğü işleminin şikayet yoluyla iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı H... Bankası A.Ş. vekili; müvekkili Banka tarafından davalılar aleyhine girişilen ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi sonunda, davalılara ait ipotekli taşınmazın alacağa karşılık müvekkiline ihale edildiğini, ihalenin kesinleşmesinden sonra taşınmazın her türlü resim, vergi ve harçtan muaf olarak müvekkili Banka adına tapuya tescili için 18.11.2004 tarihinde İcra Müdürlüğüne yaptıkları başvurunun 03.12.2004 tarihli kararla reddedildiğini; ancak, özelleştirme ve yeniden yapılandırma kapsamında bulunan müvekkili tarafından satın alınan taşınmazın, tapu alım ve satım harçları, Katma Değer Vergisi ve Damga Vergisinden muaf olarak tapuda tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek bu yöndeki taleplerinin reddine dair İcra Müdürlüğünün 03.12.2004 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/borçlulara usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmamışlardır.
Mahkemenin, <davacı Bankanın 4389 sayılı Yasa'nın 14/5-c maddesi gereğince harçtan muaf olduğu, ancak 4684 sayılı Kanun'un 18. ve 19. maddeleri uyarınca vergi ödemekle yükümlü bulunduğu> gerekçesiyle <şikayetin harç yönünden kabulüne, takip dosyasında davacı Bankanın alacağına mahsuben ihale ile satın aldığı 1544 parsel sayılı taşınmaz ve takiple ilgili harç alınmasına yönelik işlemin iptaline; şikayetin vergi yönünden reddi ile İcra Müdürlüğünce takip dosyasından yürütülen işlemler nedeniyle vergi alınmasına yönelik işlemin iptali isteminin reddine> dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı Türkiye H... Bankası A.Ş. tarafından davalılar aleyhine girişilen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde, 1544 parsel sayılı taşınmazın davacı Banka alacağına karşılık ihale edildiği; taşınmazın resim, vergi ve harçtan muaf olarak Banka adına tescili yönündeki alacaklı talebinin, İcra Müdürlüğünün 03.12.2004 tarihli kararıyla reddedildiği anlaşılmaktadır. 4389 sayılı Yasa'nın 14/5-c maddesi kapsamına giren davacı Bankanın harçtan muaf olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; davacı/alacaklı Türkiye H... Bankası A.Ş.'nin Katma Değer Vergisi, Damga Resmi ve tellâliye ücretinden muaf olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
1- Öncelikle belirtilmelidir ki; vergi, kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzel kişilerden mali güçlerine göre istenen bir yükümlülüktür.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler, kişilerden kimi kamu hizmetleri karşılığında ya da bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır ve tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılım payını ifade eder.
Katma Değer Vergisi, mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisidir (Prof. Dr. Mehmet Ali Canoğlu - Doç. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu, Vergi Uygulamaları ve Muhasebesi, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. İstanbul, 1990, sh. 425).
Katma Değer Vergisi de dahil vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri, kamu gücüne dayanılarak tek taraflı iradeyle ve gerektiğinde zorla alınmaları ve bir yasayla konulmalarıdır.
Nitekim T.C. Anayasası'nın 73. maddesi, <Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır> düzenlemesini içermektedir.
Buna göre vergi yükümlülüğünün konusu, yükümlüsü, matrahı ve oranı ile, vergiden doğan ödev ve usul ilişkilerinin yasayla düzenlenmesi gerektiği gibi; vergi kanunlarının hükümleri içinde esasen vergilendirilmesi gereken bir kısım konuların vergi dışı bırakılmasına ilişkin istisna ve belirli kişiler veya grupların vergi mükellefiyeti dışında bırakılmasına ilişkin muafiyetlerin açıkça yasayla düzenlenmesi gerektiğinde kuşku ve duraksama bulunmamaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun <Verginin konusunu teşkil eden işlemler> başlıklı 1. maddesinin 3/d bendinde, <Müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışların katma değer vergisine tabi olduğu>; <Vergiyi doğuran olay> başlıklı 10. maddesinin (a) bendinde <Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla vergiyi doğuran olayın meydana geldiği>; <Mükellef> başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise <Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların Katma Değer Vergisinin mükellefi olduğu> belirtilmiştir. (Buradaki <Teslim> kavramı, 2. maddede <Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmezdir> şeklinde tanımlanmıştır.)
Aynı Kanunun <İstisnaların Sınırı> başlıklı 19. maddesinde de; <Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma Değer Vergisine istisna ve muafiyetler ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir. Uluslararası anlaşma hükümleri saklıdır.> hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenlemelerin, uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu müzayede mahallerinde yapılan satışlar bakımından ortaya koyduğu sonuç şudur:
Katma Değer Vergisi Kanunu'nun müzayede mahallerinde yapılan satışlar için öngörmüş bulunduğu mükellefiyet, farklı bir uygulama niteliğindedir ve bu uygulama vergi hukuku açısından da özellik arz etmektedir.
Bilindiği üzere müzayedeler, ya mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde zorunlu (cebri) veya istem üzerine (ihtiyari) olabilmektedir. İcra-İflas Yasası ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa hükümlerine göre yapılan müzayedelere cebri müzayede, diğer yöntemlerle yapılan müzayedelere ise ihtiyari müzayede denilmektedir.
Katma Değer Vergisi açısından ister cebri ister ihtiyari olsun, müzayede mahallerinde yapılan satışlar ile gümrük depolarında yapılan satışlar katma değer vergisine tabi olmaktadır. Bu durumda müzayede mahallerinde satışı gerçekleştiren kurum veya kuruluş, satış işleminin gerçekleşmesi ile birlikte katma değer vergisi hesaplanacak ve bu işlem dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisini ödemekle yükümlü olacaktır. Katma Değer Vergisi uygulaması açısından açık artırma ile satışın yapıldığı yer, müzayede mahalli durumundadır. Bu bağlamda verginin alınması için satış nerede yapılırsa yapılsın açık artırma ile yapılması yeterli olmaktadır.
Ancak; ekonomik ve sosyal şartlar göz önünde tutularak 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nda çeşitli muafiyet ve istisnalar ile indirimlere yer verilmiş olup; İhracat İstisnası, Araçlar Petrol Aramaları ve Teşvik Belgeli Yatırımlarda İstisna, Taşımacılık İstisnası, Diplomatik İstisnalar, İthalat İstisnası, Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisna ve Muafiyetler Katma Değer Vergisi Kanunu'nda ve bu Kanuna eklenen geçici maddelerde açıkça düzenlenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; Katma Değer Vergisi Kanunu'nda belirtilen istisna ve muafiyetler, kapsam ve nitelik itibariyle sınırlı olarak sayılmış olup; Yasa koyucu, cebri icra yolu ile yahut müzayede yöntemi ile satılan bir malın alıcısının Katma Değer Vergisinden muaf tutulmasına dair bir düzenleme getirmemiştir.
Az yukarıda sözü edilen Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 19. maddesinin açık hükmü karşısında; cebri icra yoluyla satılan bir malın alıcısının diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinden yararlanması da bu vergi bakımından geçersiz olup, durumu değiştirmemektedir.
Bu itibarla, cebri icra yolu ile satılan mahcuzu alacağına mahsuben teslim alan davacı/alacaklı Banka, muafiyetten faydalanamayacaktır.
Hal böyle olunca; davacı/alacaklı Bankanın kesinleşen ihale bedeli üzerinden katma değer vergisini ödemekle yükümlü bulunduğunu benimseyen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yukarıda yazılı nedenle onanmalıdır.
2- 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 67. maddesinde <Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediyelere ait hal, balıkhane, mezat yerleri ve ilgilinin isteğine bağlı olarak belediye münadisi veya tellalı bulundurulan sair yerlerde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından her ne surette olursa olsun her çeşit menkul ve gayrimenkul mal ve mahsullerin satışı, telallık harcına tabidir> hükmü öngörülmüştür.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 68. maddesine göre harcın mükellefi, mal ve mahsulünü satan kişidir. Harç, anılan Kanun'un 71. maddesi gereğince belediyece görevlendirilen yetkililerce tahsil edilmektedir.
Kanundaki bu düzenleme, Belediyenin hizmeti karşılığı alınan Tellallık Harcının, mezat yerinde ihalenin yapılmasıyla tahakkuk ettiğini ve ihale sonucunda belirlenen satış bedeli üzerinden ihale tutanağı düzenlendikten sonra tahsil edildiğini göstermektedir.
Diğer bir ifadeyle harcı doğuran ve tahakkuk ettiren işlem, tellal ve alıcının da imzasını taşıyan artırma tutanağı ile ihalenin tekemmülüdür.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; tellaliye harcının, tellallık hizmeti karşılığında belediyece görevlendirilen yetkililerce tahsil edilen, belediyenin kendi geliri olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
O halde uyuşmazlık konusu Tellallık Harcının, icra müdürlüğü aracılığıyla satışa çıkarılan borçluya ait taşınmazın ihalesine alıcı sıfatıyla katılan ve ihale üzerinde kalan davacı/alacaklı Banka tarafından ödenmesi gerekir.
Belirtilen nedenle, davacı Bankanın tellallık harcı mükellefi olduğu yönündeki direnme kararı isabetlidir.
3- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 19. maddesinde; vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı açıklanmış olup; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde de, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; bu Kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu noktada; icraca satış sırasında düzenlenen tutanak, satışın kesinleşmesi ile hüküm ifade edip, damga vergisine konu teşkil eder. Bir başka ifadeyle, ihale kesinleşmesi üzerine, ihale sebebi ile alınması gereken damga vergisi doğmaktadır.
Ancak; diğer Kanunlarda öngörülen istisna ve muafiyetlerin, damga vergisi açısından geçerli olduğu kuşkusuzdur.
Bu noktada; 4389 sayılı Kanun'a 5020 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesinde <Kamu bankalarında (H... Bankası A.Ş. dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır> hükmüne yer verilmiş olup; aynı Kanunun 14/5-c maddesinde, borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve masrafların Fon alacağından mahsup edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Açıklanan bu yasal durum karşısında; kamu bankası statüsünü koruyan alacaklı Türkiye H... Bankası A.Ş.'nin damga vergisinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davacı/alacaklı Bankanın damga vergisinden sorumlu olmadığı gözetilerek, bu yöndeki şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen temyize konu direnme kararında isabet görülmemiştir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: 1- Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen nedenlerden dolayı davacı vekilinin Katma Değer Vergisi ve Tellaliye Harcına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının buna ilişkin bölümlerinin ONANMASINA,
2- Yukarıda 3 numaralı bentte belirtilen nedenlerden dolayı davacı vekilinin Damga Vergisine ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının HUMK'nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve [/size]İçtihat Programları
**************************************