Mesajı Okuyun
Old 08-10-2008, 23:14   #22
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ege
Bugün adliyede bir meslekdaşımın anlatımını aktarmak istiyorum.
Sosyal tesislerde bulunan tuvalet kapısı üzerinde "hakim ve savcılara aittir" yazısı var ve meslekdaşım kapıyı açıp içeriye giriyor.
Bu sırada içerde bulanan ve sonradan savcı olduğunu öğrendiği bir başkası,
" avukat mısınız??" diye soruyor.
Meslekdaşım "evet avukatım" diye cevap veriyor.
"kapıdaki yazıyı görmediniz mi?,burayı kullanamazsınız!" diyor.
meslekdaşım" evet gördüm ve görerek kapıyı açtım" diyor.
"o zaman buraya birdaha girilmemesi" ni istiyor savcı bey ve meslekdaşım da;
" bundan sonra özellikle buraya gireceğim sevcı bey adım av."...." diyor" eğer bir şikayetniz varsa ilgili merci de neresi ise buyrun oraya itiraz edin bende savunmamı yapayım ve hep birlikte eğlenelim" diyor.
savcı "ne demek eğlenmek!" diyor.
meslekdaşım "bunun eğlenceli bir şikayet olacağını düşünüyorum çünkü" diyor.
ve yine o sırada içeriye girip bu diyaloğa tanık olan Hakim her iki tarafı da yatıştırıp dışarıya çıkılıyor.

Aktarılan anekdottaki meslektaşımın inatlaşmasını, daha doğrusu anlatımını doğru bulmadığımı, olay anlatılan şekilde gelişmişse savcı beyin oldukça nazik ve çok daha medeni bir davranış sergilediğini düşündüğümü belirtmek istiyorum.

Alıntı:

Somut olayda, üstünü aratmama hakkını, pozitif hukukun emreden normlarından alan bir yargıcın, kamusal nitelikli bu güvenceden yararlanmasına açık ve yalın bir eylemle izin vermeyen kamu görevlilerine karşı koymasında, tartışılması gereken sorunun, klasik ve sıkıcı bir çekişmenin gölgesine terk edildiğini düşünüyorum.

Sayın Hilmi Şeker'in 20 no.lu mesajından alıntıladığım yukarıdaki paragrafına ise, -devamına katılmadığımı da belirterek- "aynen" katılıyorum.

Yani, meslektaşlarım, "Havaalanındaki hakim" konusu, nasıl olup da "Hakim ve Avukatların özerk tuvaletleri" tartışmasına geldi, anlamak imkansız...

*


Hakim, savcı ya da avukat, havaalanında üzerini aratmamak hakkına, "İçinde yaşadığımız ülke gerçekleri de gözetildiğinde" asla sahip OLMAMALIDIR.

Hatta daha da önce, makam, kat, ünvan, şöhret ayrımı TALEP DAHİ EDİLMEMELİDİR. Gelişmişlik ölçütü baz alınacaksa, hala gelişmekte olan ülkeler kategorisinde bir ülkenin -ne yazık ki- yargısını temsil eden yargıçlarımızın da, savcılarımızın da, üzerlerini aratmamaya yönelik anlamsız tutumlarının, öncelikle kendilerine ve sonra herkese vereceği zararı, TÜM TARAFSIZLIKLARI VE ÖNGÖRÜLERİ ile, önce kendilerinin düşünmesi, hesap edebilmesi gerekir. Gelişmişlikte ölçüt, ülke gerçekleri değil de, bakış açılarımız olacaksa, üzerlerinin aranmasının ve karşı çıkmamalarının bir ödün ya da sıradanlık ölçütü değil, medeni davranışın doğal sonucu olduğunu, öncelikle kendilerinin anımsaması ve hatta gerektiğinde anımsatması gerekir. Ben "Gerçek hakimiyet" ve gelişmişlikten, bunu anlıyorum.

*

Tuvalet tartışmasına yönelik , sayın Şeker'in isabetle altını çizdiği klasik, kısır ve sevimsiz çekişmeye gelince. Ne önemi var? Gerçekten anlamıyorum... Çekince hakim-savcılar açısından mesleki bir konunun tesadüfen deklaresine ve taraf bir meslektaşımın bilmemesi gereken bir bilgiye vakıf olması ise, yargıcın "yargısını", zaten kendisinden başkasıyla konuşmuyor olması gerekir. Ki aynı çekince, avukatlar açısından da geçerli olabilir, bir farkla, meslektaşlar sulh görüşmeleri dahi yapabilir. Bu noktada çekincesi olacak bir yan var ise, "yani tuvaletlerimiz bizimdir, bizim kalacaktır!" tartışmasında; ancak meslektaşlarıma ait olabilir. Yine de somut örnekteki meslektaşımın inatlaşma boyutunda sarfettiği gayriciddi üslubunu, haklı iken haksız düşmekle özdeş buluyorum.

Saygılarımla...