Mesajı Okuyun
Old 12-11-2008, 20:56   #1
BaharB

 
Varsayılan olağanüstü zamanaşımı

Değerli meslektaşlarım;
Tarla vasfındaki bir taşınmazı babasının 1930 lu yıllardan itibaren ekip biçtiğini, 1970'li yılların başında ölümü sonrasında da kendisinin ve diğer kardeşlerinin ekip biçmeye devam ettiklerini,
1950'li yıllarda kadostrosunun tamamlanıp o tarihte sağ olan babalarının adına tespitinin yapıldığını, ancak hazinenin 1958 esaslı bir dava ile bu tespite itiraz ettiği ancak davayı babasının kazandığını,
Fakat bu kararın tapuya işlenmesinden önce dava dosyasının kayıp olduğunu ifade eden,
Bu nedenle tapu kayıtlarında halen malik olarak görünemedikleri (malik hanesi boş olan - mülkiyetinin dava konusu olduğuna ilişkin şerh bulunan) bir gayrimenkulün adlarına tescili talebiyle gelen müvekkilim adına Kadastro mahkemesine dava açarak, kadastro tespitine itiraza ilişkin dava dosyasının 4473 sayılı yasanın kıyasen uygulanması suretiyle ihya edilmesini ve müvekkilim ile diğer mirasçıların tapu siciline malik olarak kayıt edilmelerini talep ettim.

Yargılama sırasında kadastro tespitine itiraz dava dosyasının karar verilip kesinleştikten sonra tescil için tapuya gönderildiği ancak henüz karar tapu kayıtlarına işlenmeden bir başka adliyedeki mahkemece istendiği, bu mahkemenin tekrar mahkemesine veya tapuya iade etmeden içinde olduğu dava dosyası ile birlikte arşive kaldırdığı, arşivin su basması sonucu dosyaların evrak niteliklerini kaybetmesi nedeniyle Seka'ya gönderildiği anlaşıldı.

Fakat bir süre sonra uzun aramalar sonucu arşivden 1958 yılına ilişkin esas defteri ortaya çıktı ve defterdeki kısa bilgiden esasen tespite itiraz davasını müvekkiimin babasının değil, hazinenin kazandığı ve kadastro tespitinin iptal edildiği anlaşıldı. Mahkemenin elindeki tek bilgi bu. Tabi mahkeme öncelikle bizim davamızı reddetti fakat Yargıtay kararı, davanın reddiyle birlikte taşınmazın hazine adına tescili gerekir diyerek düzelterek onadı. Karar henüz kesinleşmedi.

Gelinen noktada müveklimin, diğer miraşçılar ile fiilen paylaştıkları şekilde, babasının ölümünü müteakiben bu taşınmazın kendi payına düşen kısmına iyi niyetle (davayı babasının kazandığını zannederek) zilyet olduğu, ekip biçtiği bizim açımızdan bir gerçek.

Bu şartlar altında müvekkilimin (iyiniyetle zilyet olduğu taşınmaz kısmı itibariyle) benim bu güne kadar hiç ilgilenmediğim bir konu olan olağanüstü zaman aşımı (TMK-713) hükümlerinden faydalanıp faydalanamayacağı hakkında genel anlamda düşüncelerinizi paylaşırsanız çok müteşekkir olacağım.
Saygılarımla...