Mesajı Okuyun
Old 29-08-2012, 22:48   #27
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Veyis AYDIN
Şimdiye kadar adliyelerimiz ne yazık ki hükümet konaklarının bodrum kadlarında veya kiralık iş hanlarında hizmet verdi. Daha geçen senelerde bile Beyoğlu adliyesinedeki duruşmalar hatırımda 5 metrekarelik duruşma salonları hakim, avukatlar derken sanık için yer kalmamış... Dahası adliye olarak bağımsız olan binalar ise önceneden dediğim gibi kiralık iş hanlarından müteşekkil insanın adalete olan güveni sarsılıyor. Herşeyden önce kişinin adalete güvenmesi için daha ilk adımda kendisine adalet verecek olan yerin ihtişamı ile karşılaşmalı ve bir güven duygusu uyanmalı bence. Bursa adliyesini gören var mı bilmiyorum ama binanın şekli ve basık tavanı ile insanı kendinden daha doğrusu adalet dağıtan hukukçularımızdan soğutuyor. Diyeceğim Adalet Sarayı hukukun üstünlüğünü temsil ediyor ve halka güven veriyor.

Binaların değil, uygulamanın HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ temsil ettiği günlerin beklentisi ile...

Saygılarımla
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Alıntı:
Yazan Av. Ömer Güntay
Ne saray ne de adliyedir halka korku veya güven veren...

Halka güven veren hukuk ve adalettir; yoksa korku salan hukuksuzluk ve adaletsizliktir.

13 no.lu mesajımda da belirttiğim gibi, adliye sözcüğünü tercih eden ve kâfi bulan biri olarak, saray sözcüğüne takılmanın, öyle veya böyle yönlü anlamlar yüklemenin beyhûde olduğunu düşünüyorum.

Saygılarımla.

Sayın Güntay,
'saray sözcüğüne takılmak, öyle veya böyle yönlü anlamlar yüklemek' tamlaması ile tartışmanın can alıcı noktasına dokunmuş oldunuz. Olay sadece saray değil elbette, başka kavramlarında aslından başka anlamlarda kullanıldığı ve sonradan kullanılan anlamın ilk anlamı unutturduğu, kavramların özünden uzaklaştırıldığı çok durumlar var. Bunun en iyi örneklerinden birisini Almanlar sığınmacılar konusunda vermişlerdi; Sığınmacıların sayısal çokluğunu belirtmek için sığınmacı dalgası, sığınmacı nehri, sığınmacı çığı gibi tamlamalar uydurmuşlardı. Sığınmacıların Almanyayı istila etmelerini, yatağından taşan bür nehir gibi her tarafı kaplamalarını önlemek içinde barajlar ve sedler çekilmeliydi elbette.

Gelelim SARAYA
Spor yapılan yere saray demekle o yer saray mı olur?
Kültür etkinlikleri yapılan yere saray demekle o yer saray mı olur?
Simit satılan yere saray demekle o yer saray mı olur?
Yargı hizmetinin verildiği, yargı görevinin yerine getirildiği yere saray demekle o yer saray mı olur?

Saray sözcüğünden türetilen bütün yerler saray mıdır?
Saraydan(sözcüğünden) türetilen bu yerler saray karakteri mi almış olurlar(hadımları, çeşnici başıları, soytarıları, harem ağaları olan sarayların karakterini burada tartışmak istemiyorum elbette)

Sizin veya diğer katılımcıların ne düşündüklerini bilemiyeceğim, ama sorduğum sorular benim cevabım hayır dır.

Bir sözcüğü asıl anlamından başka bir anlamda kullanmaya, o sözcüğe yeni bir anlam yüklemeye, bir sözcüğün anlamını kendi isteği doğrultusunda belleklere yerleştirmeye Almanlar 'Begriffe Besetzen' diyorlar. Kavramları işgal etmek olarak Türkçeye çevirebiliriz.

Saray sözcüğüne öyle veya böyle yönlü anlamlar yükleyenler kimlerdir? Buradaki katılımcılar mı, yoksa işi oldu bittiye getirenler mi?
Adliye'den Adliye veya Adalet Sarayı yapmayı düşünenlerin amacı nedir?
Saray merakının sebebi nedir? Kavram işgali mi, yoksa dilin zenginleşmesi mi?

Saygılarımla