Mesajı Okuyun
Old 08-04-2007, 18:46   #49
calikusu_kamuran

 
Acil

Yazılanlardan sonra, konuyu açmış olan Syn. av. ünzile tarafından şeytan ve feminist kavramlarının tanımının yapılmasını ve böylece YARGIDA BULUNMAK GEREKMEKTEDİR. Eğer ki şeytan kavramı MODELİN dışında eylemde bulunanlara verilen ad ise, ve feminist kavramı da erkeğe baş kaldırmak veya kendi haklarına sahip çıkmak anlamlarından hangisi ise bu doğrultuda BAŞLIĞA cevap verilmesi gerekmektedir. Önemlisi belirtilen olayların gerçekliğini kabul etmediğimi ve olmuş olsa bile anlatımların dünyada geçmiş bir olay tarzında anlatımı içerdiklerini ve esas şeytan diye belirtilen sujenin de erkek mi dişi mi olduğunun belirsiz olduğunu ve EN ÖNEMLİSİ kadın ve erkeğin GELECEĞİ de icra etmekle yükümlü bir varlık olduklarını ve cinsel güdülerdeki zorlamalardan bunların görülebileceğini ve en önemlisi tarafların hazları arasında bir farklılık görmediğimi şimdiden beyan ederim. Sonuç olarak insanın asıl işinin dünyadaki CENNETİ kurmak olduğunu ve bilimselliğin bu olduğunu görmek gerektiğini düşünmekteyim. Her varlığın dünyaya/varlıklar alemine karşı sorumluluğunun olduğunu söylemek gerekir. Medeni kavramının bile esasta SORUMLULUK kavramına denk düştüğünü ve her davranışın sonuçlarını görmekle sorumlu olduğumuzu belirtmek isterim. En nihayet insanların doğal istemlerinin birçok tarihsel ve halihazır toplumda Şeytanilik olarak nitelenmesinin insan gerçekliğine aykırılık teşkil ettiğinin artık herkesçe bilindiğini yine beyan etmek isterim.

En son olarak da tüm insanlığın yararlarını icra edecek sistemlerin/hukukların varlıklarını koruyabileceklerini ve feminist veya başka anlatımlarla insanlığı kesimlere ayıran hukukların varlık kazanamayacaklarını ve her bireyin tüm insanlık iyiliği için mücadeleye soyunduğu gün MEDENİ olabileceğini belirtmek gerekir diye düşünmekteyim. Tarih insanları kesimlere ayırmaktan çok zaiyatlar kazanmıştır ve hala da bu zaiyatların sebebi bencilik/bizcilik/egoistçilikten kaynaklanıp hala da devam etmektedir, insan esasta hala daha bir başkasıyla kendini fiili ölçüme sokmadan kendi varlığındaki değeri algılayamayan bir varlık durumundadır-yani kendimizi ölçmemiz için hala daha savaş kavramına ihtiyaç duyan varlığız. Önemlisi insan en küçük kurum olan aile içinde bile karı-koca arasındaki hakimiyet mücadeleleriyle ömrünü tüketmektedir, yeni evlenen kadınlara ipleri baştan eline geçireceksin ve erkeğe de ilk gün korkutacaksın gibi uygulamalar hala varlığını sürdürmektedir, BURADA ESAS SORUN İNSAN HAKİM OLMA GÜDÜSÜNÜ EŞYAYA YÖNELTMEK YERİNE NEDEN BİR BAŞKA İNSANA YÖNELTİYOR SORUNUDUR.NEDEN DİĞER BİR İNSANI YÖNETİMİMİN ALTINA ALMAK İSTİYORUM SORUSUNU HERKES KENDİSİNE SORMALIDIR.Diğer bir insan ve hatta en yakınımız olan insan neden bir TEHLİKE olarak görülmektedir? Kanaatimce görülecektir ki bir kısır döngünün kurbanıyız; karşımdaki kişi güçlenirse beni ezecek diye düşünüyor ve bu kişiyi şimdiden hükmümüz altına almaya çalışıyor ve psikolojik korkutmaları bile baştan var ediyoruz, bir çok yerde baba çocuğunu bu sebeplerle daha küçüklükten dövebilmektedir ki yarını şimdiden tecelli ettirmektir amaç, diğer kişinin EZME güdüsüne sahip olduğunu şimdiden nasıl biliyoruz orası meçhul, kimbilir belki de kendi var/vaz ettiklerimiz altında ezilmekteyiz, esasta insana hiç bir müdahale yapılmasa EZME güdüsü var mıdır yok mudur araştırılması gerekir, yoksa bunlar öğretilerden mi ibarettir, yok eğer insanda böyle bir duygu doğuştan var ise HAYVANLAR ALEMİNDEKİ BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIĞI YEME SEVDASIYLA DOLULUKTAN NE FARKIMIZ KALMAKTADIR.

Bu ezme güdüsü bende var öyleyse onda da olacaktır mı diyoruz?

Karşımızdaki güçlü ise diş biliyoruz, yok eğer biz güçlü isek eziyoruz, bunlar nereden gelmektedir, hayattaki doğal tecrübeler mi yoksa isteseydik başka şekilde yapabilirdik ama bunu var ettik de o yüzden mi? Yoksa vahşi hayvanlar alemini model alışımız hala sürüp gitmekte midir? Yoksa adaletin kurtarıcı elinin ezildiğimiz anda yetişemeyeceğini mi öğrendik hep, eğer yetişse idi baştan böyle bir bilgi aklımızda yine de yer alır mıydı?

Kanaatim odur ki; insan ve hatta hayvanlar alemi neyi öğrenmiş ise onu icra etmektedir, bir örnek; bir köpeği elektrikli bir kafese koymaktadırlar ve elektrik vermektedirler sonra ilk başlarda kaçmaya çalışırken ama bir türlü kurtulamazken ileriki tekrarlarda artık kaçma davranışı sergilememektedir ve kafesin dış cephesi açılır bu sefer yine elektrik verilir ve köpek artık kafes kapısı açık olduğu halde kaçma davranışı sergilememektedir çünkü kaçma davranışının hiç bir işe yaramadığını BAŞTAN ÖĞRENMİŞTİR. İnancım odur ki insan da SONRADAN ÖĞRENDİKLERİ/TECRÜBELERİ İLE YOL alan bir varlıktır ve eğer başka bir şeyi öğrenmiş olsaydı ve olumsuzluk anında ADALETİN ansızın yetiştiğini öğrenen bir varlık olsa idi ÖNBİLGİLERİ bambaşka olacaktı diye düşünmekteyim. Demekki bugün için bir başkası üzerinde ezici güç olarak var isek menfaatlerimizi böyle koruyacağımızı tecrübe etmişiz ve gün ola ki bir başka icra edilebilir olanı da sapasağlam tecrübe edelim ki ADALETİN her an en yakınımızda olması ile görülecek bir anlayış olacaktır artık o. Her insan kendi kişisel kuvvetine başvurmaksızın ADALET tarafından hemen her an korunabilecek durumda olsun ki İNSANIN DİĞER BİR İNSANA KARŞI YÖNETME İSTEĞİ var olmasın. Çünkü esasta her uygulamamızda KENDİ VARLIKLARIMIZI KORUMA güdümüz vardır. Baba yarın çocuğunun kendinde güçlü olacağını bilir ve psikolojik korkuyu insanın yenmesinin zor olduğunu da bilir ve kendisi daha güçlü iken psikolojik korkuyu da vermek yerindedir diyerek ASLEN YARINDAKİ KENDİNİ KORUMAKTADIR ki güçlü olan ezme güdüsünü sürekli bir kısır döngü ile yaşatır böylece. Ama bunu yapmasa idi de farklı bir uygulama sergilese idi her iki taraf için daha iyi olabilirdi, ta baştan babanın despotluğunu adalet engeleyebilseyde ve daha sonra yine çocuğun despotluğunu engelleyebilseydi, işler daha güzel olurdu ve bu anlamda baba İHKAK-I HAKKI ta baştan çocuğu üzerinde bir korkular silsilesi ile icra etmiştir bile. Topluma bakın göreceksiniz, sokaklarda çocuğunu döven anne babalar hep görülmüyor mu zaten?

Bu feminizm meselesi aslında çok derinlerde ve salt kadın erkek meselesi ile anlatılan bir mesele olmayacak kadar geniş aslında,

Çok davranış kendimizi koruma içgüdümüze yaslanmaktadır ama kimi zaman AŞIRILIKLARA varmaktadır.

SAYGI VE SEVGİLERİMLE