Mesajı Okuyun
Old 05-10-2006, 19:18   #66
kağanulaş

 
Varsayılan

Sayın aeyesilkaya,

Yazımdaki "-mış"lar bir şeyi kanıtlamak için değil aktardıklarımın bir başkasına ait olduğunu vurgulamak için var. -miş ekinin hangi cümlelerde hangi amaçlarla kullanıldığı konusunda yeni bir tartışmaya gerek yok sanırım. Uydurukça diye bir dil olup olmadığı konusunda da herhangi bir ihtilaf olduğunu sanmıyorum, o kelime sadece anlatımı güçlendirmek için kullanılmıştı ve gördüğüm kadarıyla gayet yerinde bir tercih olmuş, diğer üyeler de (bazıları biraz müstehzi bir şekilde olsa da) yazılarında kullanıyorlar

Sayın Seyrek'e de katılmıyorum, tüm tek tanrılı dinlerde ilk insanın lisan bildiğine inanılmaktadır. Dolayısıyla ilk insanların zamanla çıkardığı sesleri geliştirerek dili bulduğu fikri bir teoridir, genel geçer bir doğru değildir.

Sayın Gerunsal'ın kumsal kelimesinin Orta Asya Türkleri tarafından bile kullanıldığı, Türkçe'nin tüm kurallarına uygun olduğu görüşünü neye dayandırdığını bilmiyorum ancak böyle olsa idi Y.B. Bakiler'in bundan haberi olurdu diye düşünüyorum. Ama sonuçta Bakiler babamın oğlu değil, söyledikleri mantıklı gelmişti burada aktardım, yanlış olduğu ispatlanırsa hatamızdan dönmesini biliriz. Ancak yanlış olduğuna kesin olarak inandığınız bu fikri savunanları dilbilgisinden habersiz veya bilinçaltında kötü niyet taşıyan insanlar olarak tanımlamanız biraz haksız bir tavır gibi geldi bana. Ben iddiamı Bakiler'e dayandırıyorum, adam edebiyatçı hatta dilbilimci, siz bunun doğru olmadığına dair fikrinizi neye dayandırıyorsunuz, onu açıklarsanız daha sağlıklı bir tartışma olur diye düşünüyorum.

"Bilgisayar" örneğine gelince, bu forum alanında daha önce yazdığım yazıları okursanız dile yeni kelime kazandırma konusunda Japonların ne kadar başarılı olduğuna dair ifadelerimi görebilirsiniz. Bilgisayar da Türkçe'deki başarılı örneklerden. Ancak benim itiraz ettiğim nokta hala anlaşılamamış galiba. Türkçe'de zaten var olan, anlamı hekesçe bilinen bir kelime yerine ille de bir başka kelime kullanma çabasının yersiz olduğunu ve dile zarar verdiğini söylüyorum. Yoksa dile yeni giren yabancı bir kelimenin Türkçe dil kurallarına uygun karşılığını bulmak ve bunun kullanılmasını sağlamaya çalışmak tabi ki doğru olan davranış.

Bilgisayar, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi kelimeler, bu cihazlar toplum tarafından tam olarak tanınmadan önce güzel bir şekilde Türkçe'ye kazandırılmış. Ancak bugün dilimize yerleşmiş bir kelimenin mesela "motor"un Türkçe karşılığını bulmaya çalışırsanız bu Türkçe'ye ihanetttir, uydurukçaya hizmettir. Çünkü bu yapılan işin bir sınırı, kuralı olmayacaktır. Hangi kelimelerin karşılığı bulunacak, bunları kim bulacak ve kime göre bulunacak? Bunu belirleyemediğinizde dilde bir kaos yaşanır ve aynı dili konuşan insanlar birbirini anlayamaz hale gelir (bkz. olanak-sabun fıkrası)

Son olarak "biz türetelim kelimeleri herkes istese de istemese de kullanacaktır" görüşünü fazla jakoben hatta faşizan bulduğumu da söylemek istiyorum. Buna benzer bir zihniyet şu anda Türkmenistan'da yaşanıyor. Haftanın bir gününün, güzel kokulu bir çiçeğin ve daha başka bir çok şeyin adı devlet başkanı tarafından değiştirildi. Anlayış şu, ben devlet başkanıyım, haftanın günleri yüzyıllardır aynı olabilir, ben değiştirince isteseler de öğrenecekler istemeseler de.

Ülkemiz bir çok alanda daha yeni yeni demokratikleşiyor, dil alanında "ben yaptım oldu, istesen de kullanacaksın, istemesen de" gibi bir anlayışa ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum.