Mesajı Okuyun
Old 16-11-2011, 18:08   #1
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan Et Maintenant On Va Où/ Where Do We Go Now/ Peki Şimdi Nereye?

Uzun zamandır aklımı delik deşik eden ve izlediğim günden bu yana, hakkında bir şeyler yazmayı düşünedurduğum bir filmden bahsedeceğim size. Bu yazıyı yazmak için neden bunca zaman beklediğimi bilmiyorum, galiba bu filmi anlatmaktan açık şekilde korktum! Son yıllarda izlediğim en iyi filmi nasıl kelimelere dökebilirim ki... Aciz kaldığımı hissediyorum; açık ve net!

Filmekimi'nin İzmir seçkisini gördüğümde, bu filmi mutlaka izlemeliyim diye düşünmüştüm. 2 günde ancak 5 film izleyebildim ve hiçbirisi beni bu kadar çarpmadı. (Diğerleri Sleeping Beauty/Uyuyan Güzel, Le Skaylab/Gökten Bir Uydu Düştü, Melancholia/Melankolia, A Dangerous Method/Tehlikeli İlişki idi.)

Bu film Nadine Labaki adlı bir güzel kadının bu dünyaya getirebileceği en güzel çocuk, Filmekimi'nin de bana hediye ettiği en sürprizli kutudur! İçini açtıkça konfetilerin patladığı, havai fişeklerin üzerimden yağdığı, çatapatların çıtırtılarında hem canım yanarak hem de çocuk gülüşlere gömülerek izlediğim bir filmdi! Aslında "film" demeye de dilim varmıyor; çok daha fazlasıydı...


Eğer Nadine Labaki bu filmin sadece muhteşem oyuncusu olsaydı O'na yine hayran kalırdım. Ancak bu da yetmezmiş gibi bir de filmin senaristi ve yönetmeni... O'nu övecek yeterli kelimelere sahip değilim; ne yazık! Bu kadın daha fazla ne yapabilirdi bilmiyorum. Filmi izlediğinizde beni anlayacaksınız! Bir kere kadın çok güzel! Güzel kelimesinin içini her şeyiyle dolduran bir kadın. Kadın halimle ben bile O'na hayranım.

***

Filmlerle ilgili yazı yazamamamın/yazmamamın en önemli nedenlerin birisi kendimin, bir filmi izlemeden önce konusunu dahi öğrenmeyi sevmiyor oluşum. Bu nedenle, merak etmeyin bu güçlü empatik bağ ile filme dair spoiler vermeyeceğim!


Olay, Lübnan'da Hrıstiyan ve Müslümanların birarada yaşadığı bir köyde geçiyor. Köyün kadınları insanlıklarını koruyabilmek adına, savaşın acı çığlıklarından kaçış yollarını arıyor kendi yöntemleriyle. Bu anaç korumayı sadece yaşamı sürdürebilmek adına değil, hep birlikte insan kalabilmek adına yapıyorlar. Bu sarılışı öyle çocuksu, öyle kadınca, öyle insanca yapıyorlar ki buldukları çarelerde umudun yitmek bilmeyen şekerli tadını alıyoruz. Keşke insan kalmayı başarabilseydik diye iç çekiyoruz... Bir kadın sarılışının dünyayı güzelleştirebileceğine hala inanıyoruz, annelerin, eşlerin, kız çocuklarının sesine kapılıp gidiyoruz...

Ve işin en vurucu yanlarından biri filmin müziklerinin de özenle hazırlanmış ve seçilmiş oluşu; Khaled Mouzanar'ın öpülesi elleri... Bugün benim size verebileceğim yegane sürpriz ise ancak filmden beni en çok çarpan şarkıyı dinlemeniz için ismini önermek olabilir. Khaled Mouzanar'dan Kyrie Allah'ı lütfen dinleyin, filme dair bir şeyler söylüyor, büyük bir acıyı sadece sesle anlatıyor bu şarkı ve ezgi...

Ben bu filmi izlerken hem çok ağladım hem de çok güldüm. Böyle filmleri tek başıma izlemeyi çok sevdiğim için giderken yanıma kimseyi almadım.

Diyeceğim o ki bir sinemasever iseniz bu filmi kaçırmamalısınız!