Mesajı Okuyun
Old 17-12-2012, 09:36   #1
halit pamuk

 
Varsayılan Değerlendirme-7 - Süreler- Eski Hale Getirme - Adli Tatil

SÜRELER



----- Kanunda belirtilmiş olan süreler kesindir. Hakim bu hususu resen dikkate almak zorundadır. (6. Hukuk Dairesi, 15.02.1999, 1070/1061) Kanuni süreyi hakim tarafın talebi üzerine ya da resen uzatması üzerine, taraf da mahkemece uzatılan sürede işlem yapmışsa, bu işlem geçerli midir? Kuru’ya göre, mahkemece uzatılsa dahi, kanun tarafından öngörülen süre geçtikten sonra yapıldığı için geçersizdir (yapılmamış sayılır.) (KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü Sh. 5433- 6. Baskı)

------ Uygulamada, mahkemeler 3- 4 ay gibi duruşmayı ertelediği halde iki hafta gibi kısa süreler veriyorlar. Yargıtay’a göre duruşmanın uzun bir ileri tarihe ertelenmesi durumunda on gün gibi kısa sürelerin verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (6. Hukuk Dairesi, 22.10.1974, 4604/4549)

-------- Kesin süre geçirilmesinden sonra işlem yapılmışsa, ne olacak? Yargıtay, işlemin kesin süreden sonra yapılmış olması, yargılamayı geciktirmemiş ise, işlemi geçerli kabul ediyor. (HGK, 7.6.2000, 2000/13-925 E, 2000/950)

------ Yargıtay resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, kesin süre verilemeyeceğini belirtmektedir. (21. HD, 23.06.2008, 22436/9609)

------ Bazı Mahkemeler, süre verirken sürenin sonunu belirtmiyor, sadece “süre verilmesine” diyor. Bu durumda, işlemin yapılmamış sayılmasına karar verilebilir mi? Bu durumda, örneğin, tanıkların gösterilmesi için verilen sürenin sonu belirtilmemişse, taraf, duruşmanın bırakıldığı güne kadar tanık listesi verebilir. (KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü Sh. 5437- 6. Baskı)

----- Hakimin tayin etmiş olduğu süre kesin değildir ancak hakim kendi tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Fakat bu durumda, sürenin kesin olduğuna hiç tereddüde yer vermeyecek açıklıkta olması gerekir. Taraflarca yapılması gereken işlemleri ayrıntılı olarak gösterdikten sonra, ara kararının yerine getirilmemesi halinde, ne gibi bir işlem yapılacağı kararda gösterilmelidir. (12. HD, 30.01.2001, 384/1473)

Ayrıca 11. Hukuk Dairesinin 2010/11172 E ve 2012/2933 K sayılı ilamında da , sürenin kesin olduğuna hiç tereddüde yer vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, Taraflarca yapılması gereken işlemleri teker teker gösterdikten sonra, ara kararının yerine getirilmemesi halinde, ne gibi bir işlem yapılacağı kararda gösterilmelidir, dedikten sonra bilirkişinin kimliğinin bildirilmediği ve davetiye giderinin belirtilmediği gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.

----- Hakim kesin süre verdikten sonra bu sürenin uzatılmasına karar veremez, zira, kesin süre verilmesi ile diğer taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar… (1. Hukuk Dairesi- 2010/2541 E VE 2010/3276 K) (KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü Sh. 5442- 6. Baskı)

------- Kesin olmayan bir süreyi geçirmiş olan taraf isterse, hakim, kendisine yeni bir süre vermek zorundadır. Hakimin vereceği bu ikinci süre kanundan dolayı kesindir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 13.02.2012 tarih ve 2011/14680 ve 2012/1884 K sayılı ilamında ikinci kez verilen mehilin kesin olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararı, ikinci kez verilen ve kanunen kesin olan süreye ilişkin ara kararda da kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının hatırlatılması gerektiğine karar vermiştir.

------ Mahkemece verilecek mehillerin açık ve kesin olması, ayrıca tarafların yapması gereken hususların onlar tarafından yerinde getirilebilecek durumda bulunması zorunludur. (2. Hukuk Dairesi, 3.6.1985, 5200/5444) Bu nedenle, resmi daireden belge getirilmesi için kesin süre verilemez.(6. Hukuk Dairesi, 25.6.2001, 5099/5303)

------ Ejder Yılmaz, verilen kesin süreye uyulmamasına rağmen, karşı taraf buna karşı çıkmazsa, yapılan işlem geçerlidir, demektedir. (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi. Sh. 697) Ancak kesin sürenin usulü muktesep hak doğurması aynı zamanda HMK.m.141 uyarınca karşı tarafın açık muvafakatinin aranması hususları dikkate alındığında Hocamızın görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.

---- sadece “ihtarat yapıldı” ibaresinin kullanılması durumunda bağlayıcı kesin bir önelin varlığından söz edilemez. – (17. HD, 23.12.2004, 8907/14024) (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi. Sh.694) 8. Hukuk Dairesinin 21.10.2004 tarih ve 6495/6945 sayılı ilamında; delil bildirilmesi için kesin süre verildikten sonra

------- Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde, tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar. Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter. Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter. Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.

----- Tatilin son günü, Bakanlar Kurulu kararı ile idari izinli sayıldığı günlere denk gelirse, HMK.m.93 uygulanmaz. (9. HD, 11.10.2011, 43270/36671)




ESKİ HALE GETİRME


---- Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir. Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.(HMK.m.95)

Eski HUMK’ta, “Bu kanunda” ibaresi olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunda yer alan sürelerin kaçırılması halinde eski hale iade uygulanıyor, diğer kanunlardaki sürelerin kaçırılması halinde eski hale iade uygulanmamakta idi. Ancak HMK’da kanundaki belirtilen süreler dendiği için diğer kanundaki sürelerin kaçırılması halinde eski hale iade uygulanacaktır.

----- Ağır hastalık, kaza, deprem, su baskını, yangın gibi doğal afet veya tarafın kendisine yapılan tebligatı öğrenemeyeceği kadar uzun bir seyahatte olması, eski hale getirme sebebi sayılır. Bu sebebi ve sebebin eski hale getirme için yeterli olup olmadığını mahkeme takdir edecektir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Medeni Usul Hukuku-sh.224- 13. Baskı)

------ İlgili kişinin veya vekilin hastalanması “elde olmayan bir sebep” olarak kabul edilir. Ve kişinin devlet hastanesinden aldığı rapor yeterlidir. Özel doktordan alınan rapor geçerli midir? Yargıtay, özel doktorların verdikleri raporların sağlık müdürlüğünce onaylı olmasını şart koşmuştur. ((KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü 5. Cilt Sh. 5465- 6. Baskı)

Sadece rapor olması yetmez, ayrıca, raporda belirtilen hastalığın kişiyi yapması gereken işlemden alıkoyacak derecede acze düşürmüş olması da gerekir. (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi. Sh. 702) “Ciddi kroner arter” hastalığı eski hale getirme için yeterli sayılmıştır. (14. HD, 20.12.1999, 8492/9070) Yine, “bademcik iltihap tanısı” ile alınan raporla talep edilen eski hale getirme talebinin kabul edileceği yargıtayca kabul edilmiştir. (Erdal TERCAN- Eski Hale Getirme. Sh. 194- 2006. Ankara)

----- Temyize kabil olan bir kararda hükmün temyiz edilip edilmeyeceği yazılı değilse, bu nedenle temyiz süresini kaçıran taraf eski hale getirme yoluna başvurarak hükmü temyiz edebilir. (11. HD, 15.4.1997, 2723/2841)

------ Alman Federal Anayasa Mahkemesi, yeni bir kanunla hukuki durumun değişmesi halinde, yüksek mahkeme kararıyla o konu açıklığa kavuşturuluncaya kadar, bu arada hukuki hata yapılır ve süre kaçırılırsa, veya belirsiz bir durum söz konusu ise, böyle bir durumda yapılan hukuki hatanın mazur görülebileceğini kabul etmiştir. ((Erdal TERCAN- Eski Hale Getirme. Sh. 210- 2006. Ankara)

------ Vekille takip edilen dosyalarda, vekilin elinde olmayan bir nedenle süreyi kaçırmış olması da eski hale getirme nedenidir.

Örneğin, Yargıtay, vekilin bindiği vasıtanın lastiğinin patlamasını eski hale getirme sebebi saymıştır. (6. HD, 9.6.1980, 2018/6065)

------ Alman Federal Mahkemesi, Avukatın iş yoğunluğu nedeniyle süreyi kaçırması halinde, avukatın eski hale getirme talebini kabul etmemiştir. (Erdal TERCAN- Eski Hale Getirme. Sh. 217- 2006. Ankara)

------ Yargıtay usulsüz tebliğ halinde eski hale getirme yoluna başvurulmayacağı görüşündedir. (18. HD, 21.4.1994, 2900/5331)

----- Yargıtay, vekilin mazereti durumunda, bunun müvekkile haber vermeye engel nitelikte olmasını aramaktadır.(18. HD, 17.4.2008, 2626/4558)

------- Avukatın sürenin korunması ilişkin yazıyı, sürenin son gününde, kendi bilgisayarından mahkemenin bilgisayarına göndermek istemesi durumunda, mahkemenin bilgisayarı arızalandığı için gönderemez ise, eski hale getirme yoluna başvurabilmelidir. (Erdal TERCAN- Eski Hale Getirme. Sh. 224- 2006. Ankara)


------ Bir davada aynı taraf birden fazla eski hale getirme talebinde bulunamaz şeklindeki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 174. Maddesindeki hükme Hukuk Muhakemeleri Kanununda yer verilmemiştir. Çünkü eski hale getirme sebebi, tarafın kusuru olmaksızın, elinde olmayan sebeplerle, sürenin kaçırılması hali için öngörüldüğünden, bu durum bir dava boyunca birden fazla olabilir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Medeni Usul Hukuku-sh.225- 13. Baskı)


------- Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir.(HMK.m.96)
2. Hukuk Dairesi “hükmün yoklukta verilmiş ve şartları gerçekleşmişse, yargılama esnasında kaçırılmış süre için hükmü veren mahkemeden eski hale getirme talebinde bulunabilir şeklinde karar vermiştir. (5.10.1988, 8168/10358) (Alangoya-Deren-Yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları Sh. 172. 7. Baskı)

------ Eski hâle getirme, dilekçeyle talep edilir. Dilekçede, talebin dayandığı sebepler ile bunların delil veya emareleri gösterilir. Süresinde yapılamayan işlemin de eski hâle getirme talebinde bulunmak için öngörülen süre içinde yapılması zorunludur.

----- Yapılamayan işlem için eski hâle getirme, bu işlem hakkında hangi mahkemede inceleme yapılacak idiyse, o mahkemeden talep edilir Eski hâle getirme, istinaf yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde, bölge adliye mahkemesinden; temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise Yargıtaydan talep edilir.

----- Eski hâle getirme talebi, yargılamanın ertelenmesini gerektirmez ve hükmün icrasına engel olmaz. Ancak, talebi inceleyen mahkeme, talebi haklı görürse, teminat gösterilmek şartıyla, yargılamanın ertelenmesine veya hükmün icrasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkeme, gerektiğinde teminat gösterilmeden de yargılamanın ertelenmesine veya icranın geri bırakılmasına karar verebilir

---- İlk derece mahkemeleri veya bölge adliye mahkemelerinde eski hâle getirme talebi, ön sorunlar hakkındaki usule; Yargıtayda ileri sürülecek eski hâle getirme talebi ise temyiz usulüne göre yapılır ve incelenir. Mahkeme, eski hâle getirme talebinin kabulü hâlinde, hangi işlemlerin geçersiz hâle geldiğini kararında belirtir. Islahla geçersiz kılınamayan işlemler, eski hâle getirme talebinden de etkilenmez

Eski hale getirme talebinin ara karar ile halledilmeyip esasa ilişkin kararda hükme bağlanmış olması sonuca etkili olmadığından usule aykırı görülmemiştir. (HGK, 10.6.1983, 1980/2091-640)

----- Eski hâle getirme talebi sebebiyle ortaya çıkan giderler, talepte bulunan tarafa yükletilir. Ancak, karşı taraf eski hâle getirme talebine karşı asılsız itirazlar ileri sürerek giderlerin artmasına sebep olmuşsa, hâkim, giderlerin tümünün veya bir kısmının karşı tarafa yükletilmesine karar verebilir.


ADLİ TATİL


------ Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:

a) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi.

b) Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler.

c) Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları.

ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.

d) Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri.

e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.

f) Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler.

g) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.

ğ) Çekişmesiz yargı işleri.

h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.

----- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda, Sulh Hukuk Mahkemesine görevine giren davalarında göreceğini düzenlemişti, yeni HMK da bu hüküm yer almadığından bu mahkemenin görevine giren davalara da Adli Tatilde bakılamayacaktır.

------ Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.

------ Süreyi kanun değil de hakim tayin etmişse, HMK.m.104 uygulanmaz.

------ HMK.m.104 de “bu kanunun tayin ettiği sürelerin” dediğine göre, demekki örneğin BK’nında belirlenmiş zamanaşımı süresinin dolması yahut herhangi bir kanunun belirlediği, o davayı açmak için öngörülmüş hak düşürücü sürenin dolması adli tatilin içine düşüyorsa, kişinin şimdiki maddeye dayanarak tatilin bitimi sonrasında bir ek süre kazanması söz konusu olmayacaktır. Yargıtay’ın anlayışı öteden beri bu doğrultudadır. ( UMAR-Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi- Sh. 289)