Herkese merhaba , biraz uzun bir soru olacak ama mesleki dayanışma ile sorunu çözebileceğimizi düşünmekteyim. Olayı özetlemek gerekirse ; bir kişi yaklaşık 30 yıl kadar önce , Sulh Hukuk Mahkemesinde ihale ile bir taşınmaz satın alıyor. Ancak o dönemde eşi ile sorunlar yaşadığı için , ihale esnasında kardeşinin adını yazarak , taşınmazı kardeşi almış olarak tapu kaydı yapılıyor. (Bunun nasıl yapıldığı hakkında şüphelerimiz olmakla birlikte olay gerçekten de böyle olmuş.) Bunun üzerine yaklaşık 30 yıldır kardeşler tarafından ortaklaşa kullanılan taşınmaza , tapuda kayıtlı olan kardeş , diğer kardeşlerini sokmuyor çünkü bu arsayı kendisinin aldığını , bütün bedeli kendisinin ödediğini iddia ediyor. Bunun üzerine tapu iptal tescil davası açılıyor. Açılan bu dava 1947 tarihli Yargıtay kararı gerekçe gösterilerek reddediliyor. Çünkü , inanç sözleşmesinin ancak yazılı delil ile ispat edilebileceği eğer yazılı delil yoksa yazılı delil başlangıcı ile ispat edilebileceği söyleniyor. Ancak ; dosyada yapılan keşif sırasında davalı tarafın tanıkları ; bu arsanın kim tarafından alındığı bilmediklerini beyan ediyor. Yani davalı iddiasını ispatlamak için sunduğu delillerden olumlu sonuç alamıyor. Ve kardeşler arasında yapılan inanç sözleşmelerinde teamül gereği yazılı ispat zorunluluğu olmadığını düşünmekteyim. Ayrıca söz konusu tarlanın ortak kullanıldığı bilirkişi raporunda ve tarla için ödenen su faturalarında (kardeşler hep payları oranında fatura yatırmış.) açıkça ortaya çıkıyor. Açıkladığım bu olaya ilişkin elinde bir karar olan veya bir bilgisi olan meslektaşım yardımcı olabilirse çok sevinirim