Mesajı Okuyun
Old 22-01-2007, 01:43   #21
Harun ŞİMŞEK

 
Varsayılan

Sayın Çalıkuşu Kamuran,korkarım ki ifadelerim yetersiz kalmış ve ne demek istediğimi siz değerli arkadaşlara yeterince aksettirememişim.Siz benim ifadelerimden devletin bireyin kişiliğini gerçekleştirmek ve geliştirmek için var olduğu sonucuna ulaşmışsınız.Bunun sebebiinin olaylara sizin toplumcu benim ise bireyci bakış açısı ile bakmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Benim ifadelerimin sizin yorumlarınızın tam tersi yönde şekil bulması gerekmektedir. Şöyle ki;

Bireyin kişiliği doğuştan vardır.Devletin onu gerçekleştirmesi bu sebeple mümkün değildir.Devlet,kişiyi hür bırakmalı ve ona müdahalede bulunmaktan çekinmelidir. DEvlete düşen sadece bireyin kişiliğini geliştirmesi için ona sınırlamalar getirmemek,hür bırakmaktır.Belirli fikir kalıpları içine hapsetmemektir.Yani burada devlet tarafından konulacak normlar sınırlayıcı olmamalı.Yoksa birbirinin aynı binler hatta milyonlar meydana gelir ki bu sizin tabirinizle "toplum kurtarıcısı"(ki ben bu tabire karşıyım)oluşmasına imkan tanımaz.Çünkü tek bir şekilde düşünen bireyler çıkar.Halbuki devlet şahsi gelişime müdehalede bulunmazsa farklı görüşler ortaya çıkar.Buradaki kastım devletin eğitimden tamamen elini çekmesi değildir.Ve fakat devlet,eğitimde herhangi bir ideoloji dayatması yapmaması ve ister özel ister resmi eğitim kurumlarına olabildiğince inisiyatif tanımasıdır.

Öncelikle belirtmek isterimki eğitim kurumlarında her fikrin açık bir şekilde arzına devletin müdehalesi olmamalıdı.Bunun içine muzır olarak addedilen fikirlerde girmktedir.Bu fikrin temelleri aşağıya çıkartılmıştır.İlk olarak, susmaya mecbur edilen fikirler,bizim kesin olarak bildiğimiz şeyler ne olursa olsun,doğru olma ihtimalinin bulunmasıdır.Bunu kabul etmezssek kenimizin yanılmaz olduğunu kabul etmiş oluruz ki bu ise ilmin mantığına tamamen ters bir düşünce olur. İkinci olarak,susturulan fikrin,yanlış gibi görünüyor olsa da bir nebze olsun hakikati kapsamasının mümkün olmasıdır. Gerçek genelde tek bir fikirde bulunmaz.Fikirlerin bileşikesi gerçeği oluşturur. o halde gerçeğin ortaya çıkabilmesi için karşıt fikirlerin çatışmasına müsade etmek gerekmektedir.Üçüncü olarak,inanılan ve fakat doğruluğu karşıt fikirlerin itiraz ve eleştirileri ile test edilmeyen fikirler zaman içinde zayıflar ve bir süre sonra etkisini kaybederek dogma,bütün bütün tesirsiz,fuzuli yer işgal eden ve fakat akıl dışı ikrarlar halini alır.

İşte bu sebeple devlet şahsi gelişmeye müdahale ettiğinde, daha doğru bir ifade ile belirli bir ideolojiyi "toplumsal kurtarıcı"yetiştirme ümidi veya başka herhangi bir sebeple genç beyinlere kazıması,hem o bireylerin ve dolayısı ile toplumun önünü kesmek manasına gelmektedir.

İfadenizde,Bilimsel gelişmeler elbet bireylerin ürünüdür ve birey bu anlamda korunması gereken bir varlıktır. Fakat hangi bireyin yarının MUCİTİ veya TOPLUM KURTARICISI olacağını bilemezsiniz ki bu yüzden HER BİR BİREYİ MUTLAK SURETTE KORUMAK İÇİN HER TÜRLÜ ARACI-VASITAYI-İMKANI-DEVLETLEŞMEYİ oluşturmak zorundasınız.,demektesiniz.

Burada toplum kurtarıcısı terimine deyinmek istiyorum.Hİçbir biryin toplum kurtarıcısı olmak gibi bir görevi bulunmamaktadır.Onun görevi kendisini kurtarmaktır.Bu düşünce bütün bireylerde mevcut olduğunda sosyal yapı zaten ideale doğru yol alacaktır.Bu tabirin zararını tarihimizde görebiliriz.Biz tarih boyu kurtarıcı beklemiş bir milletiz.Fakat o beyaz atlı prens hiçbir zaman gelmemiştir.Biz ise onu beklerken çalışmayı,üretmeyi unutmusuzdur.Lakin O'nun olmadığını,olmayacağını bir türlü kabullenememişizdir. Çünkü bu fikri kabul ettiğimizde bizim yükümüz artacak,açık bir ifade ile çalışmak durumunda kalacağız.Biz, herbirimizin kendimizin kurtarıcısı olduğunu ve ancak bu sayede toplum denilen yapının refaha ulaşacağını söyleyebiliriz.

Yine cevabınızda, Evrendeki her bir varlık bütünün içinde bir işleve sahiptir. Hiçbir varlığın münferitliği yoktur. Her bir varlık evren bütünüyle bütünleşerek varlığına anlam katar.,demektesiniz.

İşte asıl mesele de burada doğmaktadır.Siz bireylerin varlılarını bütünün içinde anlam kazanacağını düşünmektesiniz.Ben ise bireylerin varlıklarının zaten anlamlı olduğuna inanmaktayım.Bireylerin toplumsallaşması yani daha devletleşmeden bir arada yaşaması zorunluluklardan kaynaklanmaktadır.Bu mübadele-işbölümü zorunluluğudur. Mübadele eğilimi ve işbölümü, insanları her ihtiyaçlarını bizzat karşılama mecburiyetinden ve zahmetinden kurtarır.Böylece farklı şeyler üretenler,ürettikleri şeeylerin ihtiyaçlarından fazla olan kısmını,ihtiyaç duydukları diğer şeyleri üretenlerin ürün fazlası ile mübadele ederler.İnsanlar iktisatçıların tabiri ile fayda maksimizasyonu güdüsü ile hareket ederler ve fakat ortaya herkesin faydasına olan bir durum çıkar.Bastiat,her birey yetneksiz olduğu alanda dezavantaja yetenekli olduğu alanda ise avantaja sahiptir.Mübadele-işbölümü mekanizmasının yetenek havuzunda her birey seçkin yeteneklerin ürünlerinden pay almaktadır,demektedir.Bastiat'ın misali ilginçtir ve tartışmamıza ışık tutmaktadır.On haneli bir köyde her hane kendisi için çalışıyor olsa, her aile için on farklı meşgale bulunmaktadır.Bu on evlik toplumda,heer ev değişik ekonomik faaliyetlerde kullanılmak üzere ekipmana(araca-alete)sahip olmak isteyeceklerdir.Dolayısı ile on saban,on çift öküz,on demir ocağı,on marangoz atolyesi ilh. gerekmektedir.Oysa mübadele-işbölümü bu donanım listesini kökünden değiştirmektetir.Mübadele-işbölümü mekanızması başlayıncabir saban,bir çift öküz,bir demir ocağı,bir marangoz atolyesi ilh. yeterli olacaktır.Bu mekanizmanın büyümesi ile toplumda büyümüş ve sonuç olarak kompleks bir yapı meydana getirmiştir.

Sizin, her bir varlık evren bütünüyle bütünleşerek varlığına anlam katar, ifadeniz ancak bu bağlamda değerlendirildiğinde toplum için değer taşır duruma gelmektedir.Lakin burada da yine ön planda olan toplum değil,bireydir.Çünkü birey akıllı davranmış ve maksimum faydanın mübadele-işbölümünde olduğunu görmüştür.Burada bireylerin amacının toplumun faydası,iyiliği veya "toplumu kurtarma" düşüncesi değil kendi çıkarlarına en kısa yoldan ulaşma gayreti olduğu su götürmez bir gerçek olarak bir abide gibi yükselmektedir.

Bu açıklamalar eşliğinde tavsiyenize uyarak yaptığım kişilik tanımımda bir sorun olmadığını bildirir,aksine kişilik tanımımın sağlam temeller üzerinde yükseldiğini görüp bu tanımın üstüne çıkacağım katlarında sağlam olacağına karar vermiş bulunmaktayım.Saygılar sunarım.