Mesajı Okuyun
Old 07-10-2009, 09:22   #50
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gülümse
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:

"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, ama hiç kimseye satmadan sadece ne kadara satın alacaklarını sor, sonra gel bana anlat" demiş.

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.

İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve
"Şunu kaça alırsınız?" diye sorar .

Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır, evirir çevirir, sonra dudak bükerek;
"Bizim çocuk oynasın diye, bir tek lira veririm." der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği neneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

Ardından semerci dükkanına girer. Semerci nesneye şöyle bir bakar hoşlanır;

"Bu benim semerlere iyi süs olur. Buna bir on lira veririm." der

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin
elindekini görünce yerinden fırlar.

"Bu kadar değerli mücevheri nereden buldun?" diye hayretle
bağırır ve "Buna kaç lira istiyorsun?" der.

Öğrenci sorar:
"Siz ne veriyorsunuz?"

Kuyumcu;
"Ne istiyorsan veririm."

Öğrenci, "Kusura bakmayın veremem."

Ama kuyumcu taşı almak için yalvarmaya başlar.
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarım vereyim."

Kafası karışan öğrenci, hocasına gidip olan biteni anlatır.

Bilge güler ve:
"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun kıymeti ancak değerini bilenlerin yanında belli olur".

Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele kuyumcuyu bulmaktadir...

Kıssadan hisse: Kuyumcular iyi kazanır, evi, arsaları olabilir. Avukat olacağına kuyumcu olsaydın kirada oturmazdın.