Mesajı Okuyun
Old 09-12-2004, 00:20   #76
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadınların Hayatları Ve Bedenleri savaş Alanı

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ BASIN AÇIKLAMASI



AI Index: ACT 77/095/2004

Basın Duyuru No: 310

8 Aralık 2004





Savaşların isimsiz zaiyatları: Kadınlar



Günümüzde sürmekte olan silahlı çatışmalarda kadınlar ve kız çocukları, gerek doğrudan hedef, gerekse isimsiz "ikincil hasar" olarak, savaşların asıl yükünü taşımaktalar. Uluslararası Af Örgütü'nün Kadına Yönelik Şiddete Son kampanyasının "Paramparça Hayatlar" başlıklı yeni raporunda hem şiddete, hem de hükümetlerin şiddeti önlemekteki başarısızlığına karşı küresel eylem çağrısında bulunuluyor.

UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan, "çatışmalarda kadına yönelik şiddet 'doğal' olarak gelişmez, emredilir, uygulanır veya göz yumulur. Bu şiddet ısrarla sürmektedir çünkü suç işleyenler, bu nedenle başlarının ağrımayacağının, cezalandırılmayacaklarının farkındadır" dedi.

Rapor, Kolombiya'dan Irak'a, Sudan'a, Çeçenya'dan Nepal'e, Afganistan'a ve otuzun üzerindeki diğer ülkede süren çatışmalarda kendini sürekli gösteren sistematik bir ihlali ortaya koymakta. Verilen sözlere, sözleşmelere ve yasal mekanizmalara rağmen hükümetler kadın ve kız çocuklarını şiddetten koruyamamaktadır.

Khan, kadın ve kız çocuklarının sadece öldürülmediğini, tecavüz, cinsel saldırı, sakat bırakılma ve aşağılanmaya da maruz bırakıldıklarını dile ifade ederek, "Gelenek, kültür ve din kadının omuzlarına, yaşadığı toplumun 'onurunu' yüklemektedir. Amacın kadınları cezalandırmak, aşağılamak ya da sindirmek olmasının yanı sıra, bütün topluluğu terörize etmek, küçük düşürmek ve 'yenmek' için, bir kadının cinselliğini aşağılamak ya da fiziksel bütünlüğüne zarar vermek artık bir yöntem haline gelmiştir" dedi.

Tüm bunlara ilaveten, evlerini terk edip kaçmak zorunda kalanlar da kadınlar ve kız çocuklarıdır. Yaşlı ve yaralılara bakanlar kadınlardır; su ve yiyecek bulmak zorunda olan kadınlardır - tüm bu görev ve ortamlar kadınları daha fazla tacize uğrama riskiyle karşı karşıya bırakmakta. Tecavüz kurbanları sadece psikolojik ve duygusal travma yaşamakla, olayın sağlıkları üstündeki sonuçları ve HIV/AIDS riskiyle karşı karşıya kalmıyor; tecavüz kurbanı olduğunun bilinmesi halinde aileleri ve toplumdan dışlanacaklarından da korkuyorlar.

"Toplum benimle o kadar dalga geçti ki köyümü terkedip ormanda yaşamak zorunda kaldım. Açım, hiç giysim yok, sabunum yok. Tedavi için param yok. Karnımdaki bebekle birlikte ölsem, benim için daha iyi." Sanguina Demokratik Kongo Cumhuriyetindeki çatışmalar sırasında iki kez tecavüze uğramış.

Şiddeti durdurmanın anahtarı adalettir ve Uluslararası ceza Mahkemesi ilk yargılamalarına başladığında, kadınların adalete erişimi için yeni bir yol açılmış olacak. Adalet sadece teknik bir araç değildir, somut etki yapar. Tecavüz ve cinsel şiddetin suç olduğunu doğrular, onur ve özsaygı duygularını geri kazandırır ve giderim sağlar. Ayrıca adalet suçun yeniden işlenmesini engellemek için önemli bir adımdır; şiddet uygulayacak olanlara bu fiillerinin hoş görülemeyeceği yolunda net bir mesaj verir.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) önümüzdeki yıl yapacağı yargılamaların birinin kadınlara yönelik şiddet suçlarını kapsamasının son derece önemli olduğunu söyleyen Khan, "Tüm dünyaya, kadına yönelik şiddetin peşine sıkı bir biçimde düşüleceğine dair güçlü bir mesaj verilmelidir. UCM'nin kesin kararı devletleri utandırarak, ulusal mahkemeleri aracılığıyla harekete geçmelerini sağlayacak" dedi.

Ancak UCM siyasi destek olmadan adaleti yerine getiremez. UCM'nin başarılı olması, soruşturmalar sırasında yardım edilmesi, kanıtları mahkemeyle paylaşma ve risk altında olabilecek tanıkların korunması gibi pratik konularda hükümetlerden göreceği işbirliğine bağlı.

Khan, "Kadınların hayatları ve bedenleri, çok uzun süredir kimliği belirsiz savaş zayiatı olarak görüldü. Şiddetle baş etmek için gereken araçlar mevcut ama, ancak dünya liderlerinin tecavüz ve cinsel şiddeti kınayan açıklamalardan daha fazlasını yaptıklarında kadın savaş kurbanları için adalet yerine gelmiş olacaktır. UCM odaklı ve ulusal sistemlere evrensel yargı yetkisinin eklenmesi yoluyla bir eylem gündemi benimsemelidirler" dedi.

Raporda kadınların güvenliği ve insan hakları için verilen mücadele, giderek artan militarizasyon ve küresel terörizmle mücadele için ortaya konan yeni güvenlik gündemleriyle tehlikeye atılıyor. ABD'nin başını çektiği güvenlik doktrinleri nedeniyle "savaş" kavramı, daha önce yasaları uygulama olarak kabul edilen alanları da kapsadı ve böylece insan haklarının güvenlik uğruna sekteye uğratılabileceği nosyonu kabul görmeye başladı.

Çatışmaların kadın ve kız çocukları üzerindeki etkilerine rağmen, hala barış müzakerelerinde yer almıyorlar. Savaşı başlatanlar da, barışın nasıl tesis edileceği hakkında kararları verenler de genellikle erkekler.

"Yeniden güvenli topluluklar ve ülkeleri kurma sürecinde kadınların rolü çok önemli. Dünyanın dört bir yanında kadınlar şiddet, ayrımcılık ve sessizliğe meydan okuyorlar. Kadınların barış sürecine aktif katılımı olmadan, güvenlik, adalet ve barış mümkün değildir."

Uluslararası Af Örgütü küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde yürütülecek bir eylem planı önermektedir:

Uluslararası Ceza Mahkemesinin etkin çalışması ve kadın ve kız çocuklarına adalet sağlamalıdır. Güvenlik Konseyi, çatışmalar sırasında kadına yönelik şiddeti sona erdirme niyetinde ciddiyse, devletler yapmadığında vakaları UCM'ne havale edebilir.

Hükümetler, UCM'nin etkin çalışabilmesi için gereken siyasi desteği vermelidir. Bunlar, Roma Tüzüğünün kabul edilmesi, suçluların bu suçlar nedeniyle ulusal sistemde yargılanmasını sağlamak için Tüzüğün ulusal hukuka entegre edilmesi, kanıtların UCM ile paylaşılması ve kurban ve tanıkların korunması gibi konuları içermektedir.

Hükümetler kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti her koşulda kınamalı, güvenlik güçlerine kadınlara yönelik şiddetin hoş görülmeyeceği konusunda net uyarı ya da direktifler yayınlamalıdır.

Uluslararası topluluk: tüm devletler, BM ve diğer ilgili uluslararası kurumlar, tüm barış girişimlerinin tasarlanması ve uygulanmasında kadınların kilit rol almasını sağlamalıdır.

Tüm taraflar ve BM şiddete uğramış kadınlara derhal etkin yardım sağlamalıdır ve bu destek, tıbbi bakım ve rehabilitasyonu kapsamalıdır.

Irene Khan, "Bu küresel öfkeyi harekete geçirmeliyiz - şiddete karşı durmak için, zulüm gören kadınlara destek vermeli ve değişimi gerçekleştirme gücü olanlara baskı yapmalıyız. Değişimi başlatacak olan, tek tek kadın ve erkeklerin gücüdür" dedi.