Mesajı Okuyun
Old 27-06-2006, 23:21   #9
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan özet sürüyor

Sanık avukatı bu mahkemenin ilk duruşmasında bir çok nedenle mahkeme kurulundaki yargıçların görevden reddini istedi.

Sanık avukatı "redd-i hakim" dilekçesinde şunları yazdı :
"1997 yılı yazışmaları ve kararlarında mahkemenin bu dava dosyasının 740 (YEDİYÜZKIRK) klasör olduğu bellidir. 2003 yılında Yargıtay'a yollanırken 465 (DÖRTYÜZALTMIŞBEŞ) klasör yollanmıştır. Bu duruma göre 275 (İKİYÜZYETMİŞBEŞ) klasör gönderilmeyerek savunma makamında görevli avukatların görev yapmasının engellendiği sonucu ortaya çıkmıştır..."

Bu dilekçe duruşmada avukat tarafından sözlü olarak okundu; mahkeme başkanı bu dilekçeden kendi anladıklarını kendi sözleriyle mahkeme tutanağına şöyle yazdırdı :
"...eksik klasörler ortaya konduktan sonra ve dosyada yapılan sahtekarlıklar açıklığa kavuşunca savunma yapacağız..."

Bu yazılan sözlerin avukata ait olmadığı, tutanağı yazdıran mahkeme başkanına ait olduğu mahkeme başkanına duruşmada söylenmiş ise de mahkeme başkanı kendi yazdırdığı bu sözleri düzeltmemiş ve diğer iki yargıç ise sanık avukatı ile mahkeme başkanı arasında tartışma yapıldığını tutanağa not yazmamışlardır.

İşte duruşma tutanağına yazılan bu söz nedeniyle sanık avukatı hakkında mahkeme suç duyurusu yaptı. Ankara Başsavcılığı derhal Adalet Bakanlığından ön izin istedi, bakanlık hemen izin verdi. Soruşturmada avukatın sözünü ettiği belgeler getirilmesi için dilekçe verdi ve fakat DİZİ PUSULASI başlıklı belge aslı savcılıkça mahkemesinden GETİRTİLMEDİ.

Ancak, savcılık, soruşturma sırasında avukatın verdiği dilekçede yazılan cümleleri de keşfetti (!) ve Sincan Ağır Ceza M. avukat hakkında dava açılması gerektiği kararını verdi.

Bu karar üzerine Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2006/40 Esas dosyasıyla sanık avukat hakkında "heyete hakaret" suçundan dava açıldı.