Mesajı Okuyun
Old 06-04-2007, 20:57   #3
Av.K.P

 
Varsayılan

Sn. Euphrates, tam yargı davasını açan kişi(davacı) olarak, idareye başvuru yapılmadığını kendi açtığınız dava ile öğrendiğinizi mi söylemek istiyorsunuz?
Aşağıda sunduğum karar Danıştay Kanunu ile ilgili olmasına rağmen belki işinize yarayabilir. Buradaki karşı oy gerekçesinde idareye başvurmanın kamu düzeninden olmadığı ve idareye başvurmanın pratik bir yararı bulunmadığı için maddenin esnek yorumlanması gerektiği belirtilmiş.
DANIŞTAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1971/9
K. 1979/5
T. 15.3.1979
“Danıştay Kanununun 72 nci maddesine göre, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde beş yıl içinde, ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeden doğrudan doğruya Danıştay`da dava açmaları halinde, bu hususun idari merci tecavüzü sayılarak, Danıştay Kanununun 74 üncü ve 75 nci maddeleri gereğince davanın her safhasında dava dilekçesinin ilgili idari mercie tevdiine karar verilmesi gerekeceği…”
Bu karardaki karşı oy gerekçesi: "…..Yasa koyucunun 72 nci maddeyi sevkederken gözettiği amaç, idari eylemler üzerine dava açma süresini saptamaktır. Gerçekten 521 sayılı Danıştay Kanununun 67 nci maddesinden 74 üncü maddesine kadar dava açma süresine ilişkin hükümler yer almıştır. Maddeyi amaç yönünde yorumlayınca, önemli olanın bu süreler zarfında davanın açılıp açılmadığının araştırılması olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Nitekim 72 nci maddenin müeyyidesi 75 inci maddede gösterilmiş ve süresi içinde açılmadığı anlaşılan davanın reddedileceği belirtilmiştir. Aynı maddede, davanın ilgili idareye başvurulmadan açılması halinde müeyyidenin ne olacağı gösterilmemiştir. Bu da "önkarar" almanın Yasakoyucu tarafından kamu düzeninden sayılmadığının bir kanıtı olmak lazım gelir. İlgili idareye önceden başvurulmasının ve tazminat isteminde bulunmanın mevzuatımız karşısında pratik bir yararı da yoktur. Böyle olunca, yani ilam bağlanmadan, bir zararın istek üzerine idarelerce karşılanmasının mümkün olmadığı gözönünde tutulunca, maddeyi daha esnek bir yoruma tabi tutmanın, pratikte yararı olmayan bir başvurmaya ilgiliyi kesinlikle zorlamanın daha uygun olduğu tezahür eder.
Öte yandan ön karar almadan Danıştayda tam yargı davası açan davacının dava dilekçesinin davalı idareye Danıştayca tebliğini, bu konuda maruz kalındığı iddia edilen zararın tazmini isteminin tebliği olarak kabul etmek de mümkündür. Bu halde davacı, Danıştayın görevli dairesi aracılığı ile tazminat istemini ilgili idareye ulaştırmış olmaktadır. ...hasım mevkiindeki idare, esas yönünden isteği reddetmekle uyuşmazlığı ortaya koymuş ve davacının zararını ödemeyeceğini kesinlikle belli etmiştir. Artık davacıyı adı geçen idareye yeniden başvurmaya zorlamak anlamsız olacaktır.

Türk İdare Hukuku müellifleri de, müessesenin gerçek bir ihtiyaca cevap vermediğini, dava açma süresini uzatmaktan, idarenin önceden belli alan durumunu öğrenmeden öteye bir yarar sağlamayacağını, idarelerin ilama bağlanmamış olan tazminatı ödemelerinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir. ( Prof. Lütfi Duran - İdari işlemlerde sorumluluk, iptal davası, Tam yargı davası - İ.H.F. Mecmuası C. XXXIII, 3-4; Prof. A. Şeref Gözübüyük, İdari Yargı - 1970 Ankara, sh. 200 )
Saygılarımla.