Mesajı Okuyun
Old 21-12-2006, 02:31   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:

**************
MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL OLMADIĞI TAKDİRDE TENKİS TALEBİ - TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİNİN REDDİ GEREĞİ - TENKİS TALEBİ İNCELENEREK HÜKÜM KURULMASI GEREĞİ
KAYIT NO : 73438
**************
Esas Yılı : 2004
Esas No : 8613
Karar Yılı : 2004
Karar No : 13506
Karar Tarihi : 23.11.2004
Daire No : 1
Daire : HD
**************
ÖZET : Davacı vekili, müvekkilinin murisi ......'in parasını vererek satın aldığı 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazları eşit olarak davalılar adına tapuya tescil ettirdiğini, aslında bağışladığı halde onlar almış gibi işlem yapıldığını, parayı murisin ödediğini ileri sürerek muvazaa nedeni ile pay oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazların ortak miras bırakan tarafından bedeli ödenmek suretiyle dava dışı kişiden satın alındığı ve davalılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi ( davalı ) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 1.4.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek ""gizli bağış"" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bu durumda iptale ilişkin talebin reddiyle, davaya tenkis istemi yönünde devam edilerek, terekenin aktif ve pasifinin parasal olarak değerlendirilmesi; miras bırakanın saklı paya tecavüz edip etmediğinin bulunan rakam üzerinden hesaplanması; tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıraya uyulması; önce, tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan sabit tenkis oranında tasarrufa konu malın paylaşılması mümkün ise bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline; aksi halde TMK'nın 564. maddesi uyarınca davalıya tercih hakkının kullandırılması gerekir.
**************
(4721 S. K. m. 506, 561, 563, 564, 565, 570)
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı vekili, müvekkilinin murisi Abdulkadir'in parasını vererek satın aldığı 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazları eşit olarak davalılar adına tapuya tescil ettirdiğini, aslında bağışladığı halde onlar almış gibi işlem yapıldığını, parayı murisin ödediğini ileri sürerek muvazaa nedeni ile pay oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmazların müvekkilleri tarafından satın alındığını, işlemlerde muvazaa bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murisin gizli bağış yaparak mal kaçırdığı gerekçesi ile tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26.10.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen vekili Av. M.D. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vs. vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ""sözlü açıklamaları"" dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi Hüseyin Çelik'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazların ortak miras bırakan tarafından bedeli ödenmek suretiyle dava dışı kişiden satın alındığı ve davalılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi ( davalı ) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, 1.4.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanısıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.12.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Bu durumda çekişmeli taşınmazlar bakımından yukarıda ifade edildiği üzere 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının olaya uygulanma olanağı yoktur. Öyle ise tapu iptali ve tescil kararı verilmesi isabetsizdir.
Ne var ki, davada iptal isteği yanında tenkis talebi de mevcuttur. Ancak, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere; Tenkis ( indirim ) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların ( tebberru ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu ( inşai ) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların, zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm; tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. ( MK md. 565 ) Miras bırakanın Medeni Kanunun 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ( nesnel ) ve sübjektif ( öznel ) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( Ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler ) veya saklı payı ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki harcını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, almanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( SABİT TENKİS ORANI ) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı ( MK md. 564 ) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki hatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gereğince gerekli araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ve gerekçe ile yazılı şekilde davanın kabulü doğru değildir.
SONUÇ : Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, alınan peşin harcın teniyiz edene geri verilmesine, 23.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Sanırım aradığınız karar..