Mesajı Okuyun
Old 02-05-2010, 13:55   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

İki veya daha fazla kişinin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın (adi ortaklık) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyeti yoktur. Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar. Ancak, gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004 baskı, sahife 137; HGK'nın 08.10.2003 tarih ve 2003/12-574 E., 2003/564 K. sayılı içtihadı). Yukarıda açıklanan durum karşısında adi şirketin tüzel kişiliği olmadığından, taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.Davalı olarak gösterilen kuruluşun gerçek ya da tüzel kişiliğinin bulunmamasının, davanın <pasif husumet ehliyeti yokluğu> reddini grektirdiği açıktır. H.U.M.K.'nun 83. ve devam eden maddelerine göre ıslah usule ilişkin işlemler için söz konusu olup ıslah yolu ile taraf değiştirilemez. Öte yandan, davada yer almayan kişiye dahili dava yoluyla da olsa taraf sıfatı verilemez.
Yasal düzenleme bu şekildedir.
Ancak ben bu durumun usul ekonomisine aykırı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar adi şirket tüzel kişiliğe sahip değilse de, dava dilekçesindeki ileri sürülüşe ve isteğin mahiyetine göre davanın adi şirket ortaklarına yöneltilmesi gerekir diye düşünüyorum. Dava ekonomisi ve MK'nun iyi niyet ile ilgili ilkeleri de bunu gerektirir. Bu durumda mahkemece davalı gösterilen adi şirketin ortaklarına dava dilekçesiyle duruşma gün ve tebliği ile davaya katılması sağlanıp davaya devam edilebilir.Bu yönde talepte bulunun, kabul edilmezse yeniden dava açmaktan başka bir yol görünmüyor.
KOLAY GELSİN