Mesajı Okuyun
Old 03-11-2006, 13:01   #1
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan Meskeniyet Nedeniyle Haczedilmezlik Şikayetinde Sürenin Başlangıç Anı

Değerli Meslektaşlarım,
Bu konuda dilekçe hazırlarken aklıma takılan bir hususu paylaşmak ve sizlerin yorumunlarını okumak istedim.

Biliyorsunuz bir icra takip dosyasında borçlu borcu ödeyemiyorsa, üzerine kayıtlı taşınmaz olup olmadığı araştırılıp, şayet varsa kayden haciz şerhi işlenmesi yoluna da gidilebiliyor. İlerleyen aşamalarda satış isteniyor, kıymet takdiri,fiili haciz ve durum tespiti için söz konusu taşınmaz mahalline gidiliyor. Bilirkişiler raporlarını hazırlayıp dosyaya sunuyor vs...

Sorum şu noktada; taşınmazın satışı istenildikten sonra borçlu meskeniyet nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunuyor, şikayetin tarihi uyarınca, evin haczedildiğini kıymet takdir raporunun kendisine tebliğ edildiği tarihte öğrenmiş gibi davranıyor.İlaveten tebliğ aldığı tarihi de gerçek tarihten farklı belirtiyor. Ben kendime soruyorum o halde; kıymet takdiri için söz konusu taşınmaza gidildiğinde, bu kapıyı kim açtı? Bilirkişiler çilingir vasıtası ile mi eve girdiler? Şayet girdilerse çilingir temin edildiğinin tutanakta belirtilmesi gerekmez miydi?

Tüm bu sorulardan hareketle, bilirkişilerin kıymet takdiri fiili haciz ve durum tespiti için taşınmaza gittiklerinde en kötü ihtimalle borçlunun tebligat yasasında belirtilen bir yakını veya hizmetçisi huzurunda çeşitli ölçümler yaptığı dolayısıyla bu kişinin durumu, evinin haczedildiğini öğrenmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak sorun şurada ki, evde birinin bulunup bulunmadığı ile ilgili herhangi bir cümle kıymet takdirine ilişkin tutanakta yer almıyor. Alması gerekir miydi?

Kanımca, kıymet takdiri, fiili haciz ve durum tespiti için taşınmaza gidildiği gün şayet kıymet takdirine ilişkin ölçümler vs. de yapıldıysa yani evin içerisine ilgili kişiler varken girildiyse, borçlu evin haczedildiğini öğrenmiş sayılmalıdır. Aksinin kabulünü kötüniyetli borçlular için bir fırsat olarak değerlendiriyorum. Böylece zaman kazanmak gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Acaba sizler ne düşünüyorsunuz? Böyle bir durumda, haczin ıttıla tarihi, borçlunun bildirdiği tarih mi yoksa taşınmazın kıymet takdiri,fiili haciz ve durum tespiti için taşınmaza gidildiği gün mü olacaktır?

Teşekkürler,saygılarımla.