Mesajı Okuyun
Old 27-02-2002, 03:44   #7
Onur

 
Varsayılan

Sayın acekin,
Önce yazıma karşı gösterdiğiniz duyarlılıktan dolayı teşekkürlerimi sunarım. Amacım hukukçuları en ağır şekilde tenkit etmek değil bir konuyu tartışmaya açmaktı. Gösterdiğiniz duyarlılık bir nebze olsun amacıma ulaştığımı gösteriyor.
1- Kendi mesleğimi bilen bir insanım. Burada üniversitesi sonrası yaptığım çalışmalardan ve kariyerimden bahsetmek istemiyorum. Zaten bahsetmem de gereksiz. Toplumun, birçok insanın bağırıştığı berbat bir sokakla, İMKB adlı kumarhaneyi ekonominin nabzının attığı yerler olarak kabullenmesi, ekonominin, bu toplumda ne ölçüde bilindiğinin de kanıtıdır.
2- Bir mahkemenin veya yargıtayın verdiği kararı bir ekonomist olarak değil düşünen bir insan olarak eleştirme hakkını kendimde bulabilmem çok doğal. Sizinle bu konuda da anlaşamayız. Sizin zamanınızı almamak için, yargıtayın ayni dairesinin, ayni konuda, ayni gün içinde, birbirine taban tabana karar verdiğini ve bunun nedenlerinin de neler olduğunu kanıtlamaya hazır olduğumu söylemekle yetineceğim. Ayrıca, rahmetli Prof. Feyzioğlu' nun anlattığı bir olayı da izninizle kısaca sizlere de nakletmek istiyorum. Hoca, İsviçre'de kaldığı pansiyonunun merdivenlerinden inerken pansiyon sahibi bayanın bir kitap okuduğunu görmüş, ne okuduğunu sorunca İsviçre Medeni Kanunu olduğunu ve bayanın mahkemeye gitmeden önce Kanunu incelediğini öğrenmiş. Sonuç olarak uygar bir toplumda herkes her konuda belirli düzeyde bilgi sahibi olmalı, ancak bu, o konudaki uzmanların bilgisine saygısızlık ölçüsünde olmamalıdır.
3- Benim konuma gelince, bu konuda, ne sizin ne de yargıtayın yerleşmiş kararına katılmam mümkün değil. Çünkü, bir işletme projesinin yasanın öngördüğü şekilde kesinleşmesi için uyulması gereken prosedür deveye hendek atlatmaktan daha zor değildir. İşte sorunun da can alıcı noktası buradadır. Bunu tartışmam için hukukçu olmam gerekmez. Sivil toplum bilincinin oluşmaya başladığı ilk adım da buradadır. Eğer yönetici usule
uygun olmayan yani yasaya göre kesinleşmemiş bir işletme projesine dayanarak avans takibinde bulunabiliyorsa, bu noktada hukuktan, adaletten bahsedilemez. Bazı giderlerin, işletme projesi dışında ele alınarak kat maliklerinden talep edilmesi belki mümkün olabilir ancak işletme projesi olmadan avans talep edilebilmesi bırakın hukuka temel mantık kurallarına bile aykırıdır. Sizin kötü niyetli kat malikleri için söylediklerinizin aksine, ben, yükümlülüklerimden kaçınacak tipte bir insan değilim. Attığım her adımda yükümlülüklerimi sorgular, gereğini yerine getirir ve bundan dolayı da mutlu olurum. Ancak siz, kötü niyetli yönetici olabileceği hususuna hiç değinmemişsiniz. Çevremde gördüğüm kadarıyla kötü niyetli olanlar, genellikle, kat malikleri değil yöneticilerdir. Bu tartışmamızı okuyan birçok kişinin bu hususu bir kere daha düşüneceğini sanıyorum. Diğer yandan, yasa, dürüst ve yasaya uygun davranan yöneticinin işini kolaylaştıracak hükümleri zaten içermektedir. Burada korunması gereken yöneticiler değil dürüst ve hakkını aramak isteyen kat malikleridir. Sizlerin yaklaşımız ise kötü niyetli yöneticileri koruma yönündedir. Doğru olanı herhalde yasanın öngördüğü yaklaşımdır. Yargıtayın bu yaklaşımı tamamen kendi isteği biçime sokmasının doğru olmadığı kanısındayım. Ayrıca kat maliklerinin aranılan şartlar oluşmadan avans ödemelerini iyi niyetli bir davranış olarak değil tam tersine toplumumuzun şu an içinde bulunduğu çıkmazın nedenlerinden biri olarak görüyorum.
Yukarıda belirttiğim gibi amacım kesinlikle hukukçulara hakaret etmek değildir. Son derece sevdiğim ve saygı duyduğum birçok hukukçu arkadaşım var. Burada, biraz abartılı da olsa bir tartışma ortamı oluşturabilmek ve sorunumla bazı genel sorunları ilişkilendirilerek düşünülmesi gerektiğini vurgulamak istedim. Cevabınızdan dolayı en içten teşekkürlerimle, saygılarımı sunar, tekrar özür diler, zamanınızı aldığım için beni bağışladığınızı umarım.