Mesajı Okuyun
Old 15-12-2004, 23:19   #27
aytenagirdemir

 
Varsayılan

BİANET7ten haber

BİA (İzmir) - İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun 7 Aralık'ta İşkenceyi Önleme Grubu'nu (İÖG) kapatma kararı almasını bianet'e değerlendiren Avukat Nalan Erkem, yönetimdeki "Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu"nu "insan haklarına karşı önyargılı ve güvensiz bir grup" olarak nitelendirdi.

Erkem, "İnsan haklarıyla uğraşmak istemeyen bir grup, o nedenle ilk icraatını da İÖG'yi kapatarak, yani insan haklarıyla uğraşmaktan vazgeçerek gerçekleştirdi" dedi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği İnsan Hakları Uluslararası Sempozyumu'nda bianet'in sorularını yanıtlayan Erkem, "Baro Yönetiminin kapatma kararını İÖG'ye 8 Aralık'ta ilettiğini, ancak gruba yapılan açıklamada kapatma gerekçesinin net olarak belirtilmediğini" söyledi.

"Biz yönetemediğimiz grubu kapatırız"

İki İÖG temsilcisiyle birlikte yaptıkları görüşmede, yönetim kurulu üyelerinin satır aralarında dillendirdiği gerekçeleri ise, avukat Erkem, şöyle aktardı:

* Birinci gerekçe, "Biz yönetemediğimiz grubu kapatırız"dı. İkincisi, İÖG'nin çalışmalarını yıllık raporlar halinde yayınlaması ve yönetimin bu raporları "Türkiye'yi Avrupa'ya gammazlamak, ispiyon etmek" diye niteleyen bir zihniyete sahip olması.

* Yönetim, işkence başvurularına ve yargılamaya ilişkin tüm çalışmalarımızı "ulusal çıkarlara aykırı" buluyor ve hatta "vatan hainliği" olarak algılıyor. İnsan haklarını "emperyalizmin empoze ettiği bir kavram" gibi değerlendiriyorlar.

İÖG üç yılda 600'e yakın başvuru aldı

2001'in 10 Aralık'ında kuruluşunu açıklayan İÖG, aslında çalışmalarını 2001 Haziran'ından bu yana sürdürüyor. Üç yılda 600'e yakın başvuru alan İÖG, işkence ve kötü muamele nedeniyle başvuruda bulunanlara ücretsiz hukuk yardımı yapıyor.

Kapatma kararına kadar, günün 24 saati açık bir telefon hattı ile çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Erkem, İÖG'nin çalışma yöntemine ilişkin şu bilgileri verdi:

* Bize ulaşan herkesin yardımına, anında koşuyoruz. Başvuru yapanlara, "İşkence başvurunuz nedeniyle herhangi bir baskıya uğradığınızda bize telefon etmeniz yeter. Biz en kısa sürede yanınızda olacağız" diye güvence veriyoruz. Bu nedenle, İzmir'de belirli bir güvenilirliğimiz var ve mağdurlar bize güveniyorlar.

* Grubun varlığının sağladığı güven sayesinde başvurular arttı. Özellikle adli vakalarda, yakını karakolda işkence gören her anne, eş, arkadaş doğrudan gruba başvurur oldu. Çünkü biliyorlar ki, başvurdukları an, gruptan en az bir avukat gidecek, işkenceyi durduracak ve hesabını soracak.

İşkenceyle mücadelede geri adım

Sayıları 40 ile 70 arasında değişen gönüllü avukat gruplarının oluşturduğu İÖG'de, bazen bir grup çalışmaları yürütüyor, o grup yorulunca, diğer ekip öne çıkıyor.

"Bu grubun çalışmalarına son verilmesi, başvuru telefonlarının kapatılması, mağdurları bir kez daha mağdur edecek. Korumasız bırakılan mağdurların güveni sarsıldı, verdiğimiz sözleri tutmamız engellendi. Bu da, işkenceyle mücadelede önemli bir geri adım."

İşkence başvurularını koordine etmek amacıyla, İşkenceyi Önleme Merkezi'nde iki koordinatör profesyonel anlamda görev aldı:

"Koordinatörlerimizin proje kapsamında görevlendirilmesi, gönüllü avukatların işini kolaylaştırdı. 24 saat boyunca işkence başvurusu tedirginliğiyle yaşamak kolay değil. Profesyonellerin varlığı, bu nedenle önemliydi ve bu imkan ortadan kalktı. Ancak asıl önemlisi, merkezin ortadan kaldırılması. Başvurucularda yarattığı güvensizlik ve bize ulaşmaları önündeki engeller açısından, çok önemli bu."

İzmir Barosu'nun ufuk açıcı çizgisi terk edildi

Avukat Erkem'in, "Yönetim, İÖG'yi kapatarak dünyaya bir mesaj veriyor. Nedir bu mesaj?" şeklindeki soruya yanıtı ise, şöyle:

"Yönetim, kararıyla insan hakları konusundaki siyasal önyargılarını da kamuoyuna açıklıyor. Kendilerini 'Cumhuriyetçi Avukatlar' diye adlandıran bu grup, insan haklarını emperyalizmin dayatması gibi algılıyor. İnsan hakları konusunda güvensiz, insan haklarıyla uğraşmak istemeyen bir grup. Bu nedenle, ilk icraatı İÖG'yi kapatmak oldu. Yönetim böylece İzmir Barosu'nun insan hakları konusundaki müdahaleci, geliştirici, ufuk açıcı çizgisini terk edip milliyetçi, insan haklarına duyarsız, içe kapalı, daha sekter bir anlayışa dönerek kendi ideolojisini açıklamış oldu."

Avukat Erkem, spekülasyonları engellemek için kapatma kararını yazılı olarak talep ettiklerini, ancak, kendisiyle görüştüğümüz 12 Aralık tarihine kadar bu talebe olumlu yanıt alamadıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu nedenle, yazılı kararla somutlaştırdıkları gerekçelerden söz edemiyoruz. İzmir'de çok yaygın bir işkenceyle mücadele geleneği olduğundan, yönetim, 'İşkenceyle mücadeleden vazgeçmeyeceğiz' demek zorunda kalıyor. 'Nasıl?' diye sorunca, 'CMUK servisiyle, Adli Yardım servisiyle devam edeceğiz' diyor."

CMUK servisiyle işkence mücadelesi

Ancak Erkem'e göre, sadece CMUK servisi aracılığıyla işkence mağdurlarına yardım etmek, mümkün değil. Ne CMUK ne de Adli Yardım servisi, İşkenceyi Önleme Grubu'nun koordinasyonu olmadan işkenceyle yeterli mücadeleyi verebilir:

* CMUK servisi aracılığıyla işkence mağdurlarına yardım etmek, yasal olarak mümkün değil. Çünkü CMUK servisi, sanık vekillidir; işkence davalarında ise sanık, işkenceci polistir.

* Adli yardım servisi, işkence davalarının takibinde, işkence mağdurlarında yoksulluk şartı aramaksızın adli yardım hizmeti vererek, bu davaların takibine büyük destek vermiştir.

* Adli Yardım mekanizmasını işkencenin önlenmesinde gönüllü avukatlarla koordinasyon içinde çalıştırmak önemli. İzmir Barosu da üç yıldan beri bunu yapagelmiştir. Ancak, adli yardım mekanizması, işkenceyle mücadelede ancak tamamlayıcı olabilir.

* İşkence ile mücadele, ancak, gönüllü hukuksal yardım ve anında harekete geçebilen mekanizmalarla mümkündür. İşkenceye, işkencenin olduğu yerde dur demek esastır. İşkence mağdurunu o ortamdan bir an önce çıkarmak, ancak mobilize ekiplerle mümkündür.

* Şimdi bu mekanizmalar birer birer işlevsizleştiriliyor. Önce İÖG kapatıldı, ardından işkence mağdurlarında yoksulluk şartı aranmaya başladı. Bizim politikalarımızsa terk ediliyor.

Barolar cesur çözümler üretmeli

Yasalara göre, adli yardımdan yararlanmak için yoksul olmak gerektiğini hatırlatan Erkem, "Ancak Türkiye gibi işkencenin yaygın olduğu bir ülkede, işkence gibi temel bir insan hakkı ihlali ile mücadele edecekseniz, öncelikle, bu tür bürokratik engelleri aşmak zorundasınız" diyerek uygulamayı eleştirdi:

"Barolar hukuk kurumlarıdır, barolara yasayla yüklenmiş bir görev vardır. İnsan haklarını korumak, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve bunları sağlayacak mekanizmaları geliştirmek. Barolar, bu yasal görevlerinden yola çıkarak her türlü engeli aşabilirler. Önemli olan, ben baroyum, bir hukuk kurumuyum, hukuksuzlukla mücadele etmek ve insan haklarını savunmak benim temel görevimdir anlayışıyla yola çıkmaktır."

"Rehber çalışmaya engel"

İÖG'nin kapatılması, işkence mağdurlarına yönelik desteğin yanı sıra, çok sayıda bilimsel çalışmaya taban oluşturacak verilerin toplanmasını da engelliyor. Avukat Erkem, çalışmalarını şöyle anlattı:

* Bilimsel veri tabanı oluşturabilecek kadar sistematik bilgi birikimi, İzmir Barosu'ndan başka hiçbir kurumda yok. İzmir Barosu'nun kurduğu bu sistem ve İÖG sayesinde, her başvurucuya ilişkin en ayrıntılı bilgi dosyalanıyor. Grup çalışmaları kapsamında, bir mağdurun yakalandığı andan itibaren, yargılamanın sonuna kadar oluşan tüm süreçleri kapsayacak bilgiler, en ayrıntılı şekilde depolanıyordu.

* Bu bilgilere dayanarak Doç. Dr. Melek Göregenli ile birlikte bazı araştırmalar yaptık, yapıyoruz. Örneğin, toplumdaki şiddet kültürünün araştırılmasına ilişkin bir çalışmamız yayımlandı.

* Türkiye'de ilk kez hakimlerle, savcılarla, işkence mağdurlarıyla, işkence davalarında sanık ya da mağdur vekilliği yapmış avukat gruplarıyla yürüttüğümüz bir çalışma sonunda hazırladığımız bir bilimsel rapor var. Sosyal psikolog eşliğinde hazırladığımız bu rapor henüz yayımlanmadı. Yayımlanmaktan kaçınıldı.

* Ceza yargılaması dosyalarından örnekleme yoluyla seçtiğimiz ve bütün ceza yargılaması sürecini işkence açısından tarayan bir çalışmamız var. CMUK müdahilleriyle yaptığımız bu çalışma bitti ancak henüz yayımlanmadı.

* Türkiye'de çok kapsamlı bir araştırma olarak, mevzuatta işkenceye yol açan ya da işkenceyi kolaylaştıran maddeleri taradık. Hazırladığımız 300 sayfalık rapor da henüz yayımlanmadı.

* Mahkemelerde 1997 yılından bugüne değin açılmış tüm işkence davalarına yönelik bir araştırmamız var. Bu araştırma da bitti, ancak henüz yayımlanmadı.

"Bu çalışmalar insan hakları örgütlerine, barolara, topluluğa veri sağlayabilirdi. Sistemli çalışmaları ve devam edecekti" diyen Erkem, çalışmalarını başka imkanlarla yayınlatmakta kararlı olduklarını da söyledi.

İÖG kararlı

"Baro Yönetim Kurulu'nun kararını gönül rızasıyla geri alacağını düşünmüyorum" diyen Avukat Erkem, buna karşılık yapılabilecekleri ise, şöyle özetledi:

"Grubun yeniden baro çatısı altında faaliyetlerini sürdürebilmesi için tüm hukuksal mekanizmaları işleteceğiz. Çünkü bu çalışma gerçekten çok gerekli ve önemli. Türkiye'nin temel sorunlarından birisi işkence. Bu deneyimin ve üretimin yok edilmesine sessiz kalmayacağız. Baro içinde ya da dışında, grup olarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İşkence mağdurlarına bir söz verdik ve bu sözümüzü tutacağız." (YS/BB)