Mesajı Okuyun
Old 15-12-2004, 23:12   #26
aytenagirdemir

 
Varsayılan

15/12/2004 tarihli Radikal'de yayımlanan Murat Çelikkan'ın yazısı


İzmir Barosu. İzmir Barosu'na mensup az sayıda avukat birkaç yıl önce Türkiye'nin işkenceye karşı uluslararası sözleşmelere imza atmış olmasına, yasalarında işkencenin suç olmasına karşın İzmir mahkemelerinde işkence davalarında garip bir eğilim sezinliyor; son beş yılda mahkemelerde kamu görevlileri aleyhine açılan az sayıda davada çok sayıda beraat verildiğini, buna mukabil polise direnme ve saldırı davalarında ciddi artış olduğunu. Çalışmalarını derinleştiren grup, işkence ve kötü muamele vakalarının, işkence kurbanlarına karşı açılan polise mukavemet, adli tabiplere saldırı davalarıyla örtbas edildiği gerçeğine ulaşıp, İşkenceyi Önleme Grubu adlı bir girişim oluşturuyor ve çalışmaya başlıyor.
Önce İzmir Barosu'nun desteğini alıyor, toplantı ve eğitimlerini baro binasında yapmaya başlıyorlar. Adli Tıp, mağdurları dinleme, onlarla söyleşi yapma ve ifadelerini kayıt altına alma, İstanbul Protokolü çerçevesinde alternatif işkence raporları ekleyerek dava dosyaları oluşturma, işkence iddialarını mahkemeye götürebilmek için hukuki araştırmalar yapma gibi konularda eğitim çalışmaları başlatıyorlar. İzmir çapında bir afişleme yapıyorlar: 'Korkmayın! Sessiz Kalmayın! Sadece bize telefon edin.' Telefonla başvuru servisi kuruyorlar. 45 avukat bu grupta çalışmaya gönüllü oluyor. Sonra bu sayıyı 234'e çıkarıyorlar. Her vakaya iki ya da üç avukat bakıyor. Ücret almıyorlar. Masrafları baro ödüyor. 24 saat hizmet veriyorlar. Bu uygulamanın başlama tarihinden sonra bir buçuk yılda 304 şikâyet alıyorlar. Avrupa Komisyonu bu çalışmaya, İlerleme Süreci Raporları'nda değiniyor.
Ülkenin diğer kentlerinde de benzer bir çalışmanın başlatılması için işbirliği ve eğitim veriyorlar. Bu çalışma o kadar etkili oluyor ki, AB fonlarıyla desteklenen bir projeye dönüşüyor. Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin yüzde 90'ı gibi, onlar da AB'den kaynak buluyor. Türkiye'de sivil çalışmalara kaynak ayıran sanayici veya sendika bulmak zor. Demek istediğim, Türkiye'de işkence uygulamalarında bir iyileşmeden bahsedilecekse, bunda İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu'nun, adli tabiplerin, tabip odalarının, insan hakları kuruluşlarının verdikleri mücadelenin payı çok büyük. Sonra mı ne mi oluyor?
Sonra İzmir Barosu'nda yönetim değişiyor. Baronun yeni başkanı Nevzat Erdemir, Avrupa Komisyonu ile 2003'te imzalanan ve uygulanmasına başlanan 'İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü Projesi'nin, 7 Aralık'ta Baro Yönetim Kurulu'nca durdurulduğunu açıklıyor. Gerekçe, grup AB'nin parasal desteğine endeksli olduğundan bu durumun AB'ye bağımlılığı artırması. Yani çok 'anti-emperyalistler'. Ama bu 'devrimci' ve 'antiemperyalist' tutum, işkenceyle mücadeleyi kapsamına almıyor. Yani tutum,
'Bu işin giderlerini biz karşılayalım' değil, projeyi durdurma. Her ne kadar Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ayak direyenler sadece Avrupalılar değilse, yerli işbirlikçileri varsa da bu meselenin sadece AB meselesi olduğuna inandınız mı? İzmirli hukukçulara ne oluyor?..