Mesajı Okuyun
Old 13-12-2004, 21:04   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan İzmir Barosu Basın Açıklaması

İZMİR BAROSU BAŞKANLIĞI

1456 SOKAK NO:16 KAT 6 BAROHAN, Alsancak -iZMiR Tel: 090.232.4630014 (Pbx) Faks: 090.232.4636674
Web-site: 'izmirbarosu.org.tr e-posta: info(c)izmirbarosu ara. tr

İzmir, 13 Aralık 2004

BASINA ve KAMUOYUNA

İzmir Barosu ile Avrupa Komisyonu arasında 5.8.2003 tarihinde imzalanmış ve uygulanmaya başlanmış bulunan, İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü Projesine ilişkin sözleşmenin uygulanması, Yönetim Kurulumuzun 07.12.2004 tarihli kararı ile durdurulmuştur. Yönetim Kurulumuz, (Sözleşmenin 12. 1. maddesine göre), sözleşmeyi sonlandırmak amacıyla Avrupa Komisyonuyla görüşmelere başlayacaktır.

İzmir Barosunun 16-17 Ekim 2004 tarihinde yapılan Genel Kuruluna kadar ve Genel Kurul sürecinde, bu sözleşmeyle ilgili önemli tartışmalar yaşanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki sözleşmenin imzalanmasına ilişkin Yönetim Kurulu kararına, 2002/2004 yılları arasında İzmir Barosu Başkanlığını yapan değerli hukukçu Bahattin Özcan ACAR ile Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Ahmet Hamdi YILDIRIM ve Av. Hasan YALÇIN karşı oy vermişlerdir. Baro Başkanı ve iki Yönetim Kurulu Üyesinin karşı oy yazılarıa rağmen, oy çokluğu ile sözleşmenin imzalanmasına karar verilmiştir.
a) İzmir Barosu'nun sözleşme konusu projeyi herhangi bir yerden maddi destek almaksızın uygulayabilecek yeterlilikte olması, esas olarak bu gün itibariyle mevcut komisyon ve kurulların da raporlama ve dokümantasyon dışında sözleşme konusu işleri sürdürmekte olması,
b) Projenin raporlama ye dokümantasyon uygulaması ile bunun sonuçlarının Avrupa Birliği'ne rapor edilmesinin, ülkemiz ve benzeri ülkelerin insan haklan sicilIerinin yine bu ülkelerin sivil toplum örgütlerine tutturulması ve kıvamı geldiğinde ekonomik, hatta askeri yaptırımların dayanağı olarak gün ışığına çıkarılması ve bu sonuçların yayıImacılığm, işgalciliğin ve sömürgeciliğin ahlaki gerekçesi yapılması,
c) Proje uygulamasının Avrupa Birliğinin parasal desteğine endekslenmesi ile uluslararası hukuku, temel hak ve özgürlükleri, insan haklarını göz göre göre çiğneyen veya çiğnenmesine göz yuman Avrupa Birliği içindeki bazı devletlerin işkencenin önlenmesindeki iki yüzlü siyasetleri ile proje arasında çelişki bulunması,

16 /17 Ekim 2004 tarihinde yapılan Genel Kurul ve seçim çalışmaları öncesinde İzmir Barosunun İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü konulu, Avrupa Komisyonu ile bağıtlanan sözleşme ile bu kurumla vesayete benzer ilişki içine sokulmasına karşı çıkılmış, bunun Baromuzun tarihsel misyonu ve varlık nedenine ters düştüğü, kendi ülkesi ve kendi meslektaşları ile ilgili olarak dışarıya rapor vermenin yanlış olduğuna işaret edilmiştir. Bu görüşleri savunan bize, Baromuz Genel Kurulu güven duymuş, Baroyu yönetme görevi ve yetkisi vermiştir.

ç) Ayrıca sözleşme koşulları incelendiğinde: sözleşmenin değiştirilmesi, projenin denetlenmesi, bilgi ve belgelere ulaşma yetkisi, 7 yıllık uzun bir zamanaşımı, sözleşmenin yürürlüğe giriş tarihinin taraflar yönünden farklılığı, projenin uygulanmasındaki yükümlülükler ve finansman garantisi yönünden risk taşıması nedenleriyle sözleşmenin imzalanmasına ve bu şekilde uygulanmasına karşıyız.

Bu sözleşme, yukarıda belirtilen karşı oy gerekçelerine rağmen imzalanmış ve yürürlüğe sokulmuştur.

Değerli Basın Çalışanları ve Değerli Meslektaşlarım,

Yönetim Kurulunun yaptığı iş, meslektaşlara seçim öncesi verilen sözün yerine getirilmesine ilişkin sürecin işletilmesinden, büyük bir yanlıştan dönülmesinden ibarettir. Gelinen noktada, kaldırılmasına karar verilen komisyon, barodan bağımsız olarak etkinliğini sürdüreceğini söylemiş, yani bir anlamda bağımsızlığını ilan etmiştir. Baro içinde baro, yönetim içinde yönetim olamaz. Komisyonlar baronun yönetim ve denetimi altında çalışmalarını sürdürür.

Demokrasi ve insan haklarından söz edenlerin her şeyden önce kendi meslek kurallarına ve Avukatlık Hukukuna uygun davranmaları gerekir.

Ülkemizde işkence ve hak ihlalleri olmadığını söylemek olanaklı değildir. Bu nedenle İzmir Barosu demokrasi, insan haklan ve hukukun üstünlüğü mücadelesini her koşulda sürdürecektir. Bu mücadele, aynı zamanda, insan haklarını yayılmacılığın, işgalciliğin ve sömürgeciliğin ahlaki gerekçesi haline getirmeye çalışan emperyalizme karşı da yürütülecektir. Ülkemizi işkence ve insan hakları ihlalleriyle suçlayan Avrupa Birliği Devletleri, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak'ta yaptıklarına sessiz ve seyirci kalmaktadır. Sessiz ve seyirci kalmanın ötesinde Avrupa Birliği üyesi İngiltere, İtalya, Avusturya, Polonya gibi ülkeler "koalisyon güçleri"' olarak adlandırılan işgal güçleri arasında yer almaktadırlar.

Bütün dünyanın gözleri önünde vahşet ve katliam devam etmektedir. Kadın, erkek, çoluk çocuk demeden yüz binin üzerinde sivil insan öldürülmüştür. Telafer ve Felluce' de adeta soykırım yapılmıştır. Cami içerisinde yaralı insanların kafasına kurşun sıkılarak yapılan infazlar, Ebu Garip hapishanesinde yapılan işkenceler bütün açıklığıyla gözler önündedir. İnsan Haklarına saygılı olduğunu söyleyen, her fırsatta ülkemizi işkenceyle ve hak ihlalleriyle suçlayan, Diyarbakır'ı uğrak yeri yapan sözde uygar ülkeler, Amerika Birleşik Devletlerinin işbirlikçisi ve suç ortağı olmuşlardır. Amerika Birleşik Devletlerinin işbirlikçisi ve suç ortağı olan Avrupa Birliğiyle işkence ve insan haklan ihlallerinin önlenmesi için yapılacak hiçbir girişimin inandırıcılığı kalmamıştır. Avrupa Birliği, bütün insanlığın ortak kazanımı ve değeri olan insan haklan kavramını, kendi çıkarları için açıkça çiğnenmekte, ayaklar altına almaktadır. Bütün bunların yanı sıra;

Değerli Basın Çalışanlan ve Değerli Meslektaşlarımız,

Bu talepler ne yazık ki "uyum yasaları" adı altında TBMM' den geçirilmek istenmektedir. Yabancılara Toprak satışından, ikiz sözleşmelere kadar, Cumhuriyetimizi, ülkemizi ve ulusumuzu felaketlere sürükleyecek bu gelişmeler karşısında, İzmir Barosu olarak Avrupa Komisyonu ile imzalanmış olan sözleşmenin uygulanmasını durdurmuş bulunuyoruz. Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak, yukarıda saydığımız dayatmaları kabul etmek, sessiz kalmak sonucunu doğuracaktır. Bütün meslek örgütlerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Yönetim Kurulumuz, 07.12.2004 tarihinde "İşkenceyi Önleme Grubu" adlı Baro Komisyonu çalışmalarının, meslek örgütü disiplini altında, Baromuzun kurumsallaşmış, CMUK, Adli Yardım ve İnsan Haklan Hukuk Araştırmaları Merkezi birimlerince yürütülmesine karar vermiştir. Bu çalışmalar ilgili birimlerimizce, koordinasyon içerisinde ve daha etkin bir şekilde yürütülecektir. .Ancak, İzmir Barosu tarihinin hiçbir döneminde, hiçbir kurum ile vesayet ilişkisine veya buna benzer ilişki içine girmemiştir. Baronun ve savunmanın bağımsızlığı bunu gerekli kılar. "Hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlan ile yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir"( M.K.Atatürk)

Bu alanda çalışan meslektaşlarımızın. İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun almış olduğu karara ilişkin gösterdikleri tepkiyi, demokratik bir tepki olarak nitelemek mümkün değildir, Yönetim Kurulumuz, faaliyetleri ile ilgili her türlü eleştiriye açıktır. Ancak bu meslektaşlarımızın, Avukatlık Yasası'nı. meslek kurallarını, hukukçu sorumluluğunu, Baromuzun geleneklerini yok sayarak yaptıkları davranışları da kabul etmemiz olanaksızdır. Bu meslektaşlarımızın. Baromuzun iç tartışmalarını basına taşımak için kullandıkları yöntem,

Avrupa Parlamentosu kararlarında ve Avrupa Komisyonu İlerleme, Tavsiye ve Etki raporlarında Ülkemiz hakkında kabul edilemez değerlendirmeler ve suçlamalar bulunmaktadır. Avrupa Birliği 'nin resmi belge ve kararlarına bakınız;

1- Türkiye Kıbrıs'ta işgalcidir. Türk Ordusu Kıbrıs'tan çıkartılacaktır. Avrupa

Birliğine alınan Rum Yönetimi bütün Kıbrıs'ı temsil edecektir.

2- Ege meselesi Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan 'ın taleplerine uygun olarak

çözülecektir.

3- Türkiye'nin güneydoğusu "özerklik, federasyon v.s." adı altında Kürdistan yapılacak ve Türkiye'den ayrılacaktır.

4- İstanbul'daki Fener Patrikhanesi "Ekümenik" olacak. Dünya Ortodoksluğunun merkezi haline getirilecektir.

5- Türkiye, 1915-1923 arasında Ermeni soykırımı yaptığı ve böylece Ulusal Kurtuluş Savaşımızın aslında bir soykırım olduğu bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin soykırımla kurulduğunu kabul edecektir.




6- Lozan Antlaşması geçersizdir.

7- Türkiye'de Müslüman olmayan, Kürt ve Alevi gibi çeşitli etnik azınlıklar ve dinsel cemaatler olduğu kabul edilecektir.

8- Azınlıklar ve cemaatler, etnik ve dinsel kimlikleriyle parlamentoda temsil

edilecektir.
9- Türkiye'de azınlıklar, kendi derneklerini, kendi partilerini, kendi okullarını

kurabilecektir.

10- Fırat ve Dicle sulan uluslararası denetime teslim edilecektir.


Bu talepler ne yazık ki "uyum yasaları" adı altında TBMM' den geçirilmek istenmektedir. Yabancılara Toprak satışından, ikiz sözleşmelere kadar, Cumhuriyetimizi, ülkemizi ve ulusumuzu felaketlere sürükleyecek bu gelişmeler karşısında, İzmir Barosu olarak Avrupa Komisyonu ile imzalanmış olan sözleşmenin uygulanmasını durdurmuş bulunuyoruz. Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak, yukarıda saydığımız dayatmaları kabul etmek, sessiz kalmak sonucunu doğuracaktır. Bütün meslek örgütlerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Değerli Basın Çalışanlan ve Değerli Meslektaşlarımız,

Yönetim Kurulumuz, 07.12.2004 tarihinde "İşkenceyi Önleme Grubu" adlı Baro Komisyonu çalışmalarının, meslek örgütü disiplini altında, Baromuzun kurumsallaşmış, CMUK, Adli Yardım ve İnsan Haklan Hukuk Araştırmaları Merkezi birimlerince yürütülmesine karar vermiştir. Bu çalışmalar ilgili birimlerimizce, koordinasyon içerisinde ve daha etkin bir şekilde yürütülecektir. .Ancak, İzmir Barosu tarihinin hiçbir döneminde, hiçbir kurum ile vesayet ilişkisine veya buna benzer ilişki içine girmemiştir. Baronun ve savunmanın bağımsızlığı bunu gerekli kılar. "Hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlan ile yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir"( M.K.Atatürk)

Bu alanda çalışan meslektaşlarımızın. İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun almış olduğu karara ilişkin gösterdikleri tepkiyi, demokratik bir tepki olarak nitelemek mümkün değildir, Yönetim Kurulumuz, faaliyetleri ile ilgili her türlü eleştiriye açıktır. Ancak bu meslektaşlarımızın, Avukatlık Yasası'nı. meslek kurallarını, hukukçu sorumluluğunu, Baromuzun geleneklerini yok sayarak yaptıkları davranışları da kabul etmemiz olanaksızdır. Bu meslektaşlarımızın. Baromuzun iç tartışmalarını basına taşımak için kullandıkları yöntem,

hukuka aykırıdır, Baro konferans salonunun fiili durum yaratılarak izinsiz kullanımı, eleştiri sınırını aşan beyanları, baro mekanlarına pul yapıştırılması gibi davranışlar, İzmir Barosu gibi ciddi ve saygın bir hukuk örgütünün üyeleri olan meslektaşlarımıza yakışmamaktadır.
İzmir Barosu Genel Kurulunca seçilmiş, yetki ve sorumluluk üstlenmiş Yönetim Kurulumuz, aldığı kararlarda, meslektaşlarımızın ve ülkemizin ulusal çıkarlarını sonuna kadar savunmaya devam edecektir.

Ülkemizde, demokrasi ve insan haklan savunuculuğu adı altında faaliyet gösteren bazı kişilerin, Avrupa'da yayınlanan gazetelere vermiş olduğu ilan, gerçek niyetleri de açığa çıkarmış bulunmaktadır, Avrupa Birliği desteğinde, sözde insan haklan adına ülkemizin birliğine, bütünlüğüne yönelik bu girişimi şiddetle kınıyoruz. Etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurttaşlarımızı, Avrupa Birliği 'nden kaynaklanan bu dayatmalara ve oyunlara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz, Bu girişim Yönetim Kurulumuzun almış olduğu kararın, ne kadar haklı ve isabetli olduğunu da açıkça göstermektedir.

Basına ve Kamuoyuna duyurulur.

Saygılanmızla



Mesaj Hukuk Yazışma grubundan alana taşınmıştır.







.









.