Mesajı Okuyun
Old 19-07-2006, 16:02   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın demokles,

İştigal konularının aynı olup olmadığını açıklamamışsınız ama sunduğum karar işinize yarar umarım.

Saygılarımla

.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/2180
K. 2005/323
T. 27.1.2005
• ÜNVANA VAKİ TECAVÜZÜN MENİ DAVASI ( Davacının Uzun Yıllardır Kullandığı ve Ticret Sicili ile Patent Enstitüsüne Tescil Ettirdiği Ünvanın Davalı Tarafından Kullanılması Nedeniyle )
• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Tescilli Ticaret Ünvanına Vaki Tecavüz Nedeniyle-Talep Edebilmek için Hukuka Aykırılığın Yeterli Olması-Ayrıca Kusur ve Kusurun Ağırlığının Araştırılmasına Gerek Olmaması )
• MANEVİ ZARAR TAYİNİ ( Manevi Tazminat Talebi için Hukuka Aykırılığın Yeterli Olması-Ancak Manevi Tazminata Hükmolunurken Koşulların Oluşup Oluşmadığı ve Miktar Tayinine İlişkin Kıstasların Hükümde Gösterilmesinin Gerekmesi )
• GEREKÇELİ HÜKÜM KURMA ZORUNLULUĞU ( Mahkemece Manevi Tazminata Hükmolunması Halinde Koşulların Oluşup Oluşmadığı ve Miktar Tayinine İlişkin Kıstasların Hükümde Gösterilmesinin Gerekmesi )
• HAKSIZ REKABET ( Haksız Eylemin Bir Türü Olması-Manevi Tazminat Talebi için Hukuka Aykırılığın Yeterli Olması-Ayrıca Kusur ve Kusurun Ağırlığının Araştırılmasına Gerek Olmaması )
1086/m.388
818/m.49
6762/m.54,56,58
ÖZET : Haksız rekabet, haksız eylemin bir türü olması itibarıyla BK.nun 49. maddesinde 04.05.1988 tarih ve 3444 sayılı yasanın 8. maddesi ile değiştirilen hükmünde manevi tazminat talebi için hukuka aykırılık yeterli olup, ayrıca kusur ve kusurun ağırlığının da araştırılmasına gerek yoktur. Ancak, davacının manevi zarara ne şekilde uğradığı ve uğranılan manevi zararın miktarının belirlenmesinde hangi kıstasların uygulandığı karar gerekçesinde açıklanmamıştır. O halde mahkemece, TTK.nun 58/1-e maddesi yollaması gereğince BK.nun 49. maddesinde öngörülen manevi tazminat verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktar tayinine ilişkin kıstaslarında belirlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Sakarya Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 17.12.2003 tarih ve 2002/684-2003/859 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.01.2005 günde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardan beri "Güleryüz" unvanını kullandığını 31.12.1996 tarihinde sanayi odasına, 08.01.1997 tarihinde Ticaret Sicili'ne, ayrıca 24.04.2000 tarihinde de aynı ibareyi marka olarak Patent Enstitüsü nezdinde tescil ettirdiğini, davalının aynı ibareyi unvanında kullanmak suretiyle tescilli unvana tecavüzde bulunulduğunu ve haksız rekabet kastıyla hareket edildiğini ileri sürerek, unvana vaki tecavüzün men'i ve davalının unvanındaki "Güleryüz" ibaresinin çıkartılmasını, 3.000.000.000 TL. manevi tazminatın davalıdan tahsilini, hükmün ilanını istemiştir.

Davalı, "Güleryüz Saatçilik" unvanı ile 25 yıldır adi şirket şeklinde faaliyette bulunduğunu, davacının ise 31.12.1996 yılında kurulduğunu, davacının faaliyet alanının kuyumculuk ile ilgili olmasına karşın kendisinin saat satış ve tamiri ile ilgilendiğini, her iki unvan arasında yazım ve görsel olarak benzerlik bulunmadığını, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, sunulan ve toplanan kanıtlara, tanık anlatımlarına ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin 1997 yılında kurulduğu ve "Güleryüz" ibaresini 2000 yılında marka olarak tescil ettirdiği, şirketin yönetim kurulu başkanı Sıtkı Bedir'in 04.02.1971 tarihinden bu yana "Penguen Naylon İplik Güleryüz Kuyumcusu" unvanı ile Ticaret Odası'na kayıtlı faaliyeti bulunduğu, yine yönetim kurulu üyesi Rıfkı Bedir'in 08.01.1981 tarihinde "Güleryüz Tuhafiye-Güleryüz Kuyumculuk" unvanı ile Ticaret Odası'na kayıtlı faaliyeti olduğu, davalının ise 24.07.1978 tarihinde saat tamircileri ve elektronikçiler odasına kayıtlı olduğu, davacı şirketin yönetim kurulu başkanının "Güleryüz" ibaresini davalıdan önce kullanmaya başladığı gerekçesiyle davalının davacı unvanına vaki tecavüzünün önlenmesi ile "Güleryüz" ibaresini kullanmasının yasaklanmasına, 2 milyar TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmiştir.

Kararı, davalı temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalının "Güleryüz" tescilsiz unvanını davacıdan önce kullandığını kanıtlayamamış olmasına, davacı şirketin iştigal konularında yer almamakla beraber fiilen saat satım/tamir işlerini yaptığının belirlenmiş bulunmasına, davalının işyerinde "Güleryüz" ibaresini tescilsiz unvan olarak kullandığının anlaşılmasına göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava dilekçesinde davacının "Güleryüz" ibaresini marka olarak da tescil ettirdiği ve Türk Patent Enstitüsü'nden tescil belgesi aldığı belirtilmiş olmasına rağmen, somut olarak tescilli ticaret unvanına tecavüz olgusuna dayanılarak manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. O halde TTK.nun 56. maddesinde öngörülen haksız rekabetin varlığı saptandığına göre aynı yasanın 54. maddesi gereğince manevi tazminat istenmesi mümkündür.

Haksız rekabet, haksız eylemin bir türü olması itibarıyla BK.nun 49. maddesinde 04.05.1988 tarih ve 3444 sayılı yasanın 8. maddesi ile değiştirilen hükmünde manevi tazminat talebi için hukuka aykırılık yeterli olup, ayrıca kusur ve kusurun ağırlığının da araştırılmasına gerek yoktur. Ancak, davacının manevi zarara ne şekilde uğradığı ve uğranılan manevi zararın miktarının belirlenmesinde hangi kıstasların uygulandığı karar gerekçesinde açıklanmamıştır. O halde mahkemece, TTK.nun 58/1-e maddesi yollaması gereğince BK.nun 49. maddesinde öngörülen manevi tazminat verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktar tayinine ilişkin kıstaslarında belirlenmesi gerekir iken, bu konuda HUMK.nun 388/3 ncü maddesine aykırı olarak herhangi bir gerekçe gösterilmeden hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, taraf vekilleri duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.