Mesajı Okuyun
Old 12-10-2006, 13:23   #29
Merhaba

 
Varsayılan

Sayın Veysel,

Olayı kişiselleştirmeme yaklaşımınıza aynen katılarak, yazınızdaki ilk paragrafla ilgili bir açıklamadan imtina ediyorum.

Verdiğiniz yanıtlar içinse teşekkür ederim. Bu yanıtlar üzerine görüşlerimi açıklarken, kaçınılmaz olarak başka bazı sorular gündeme geliyor.

1-Endüstrileşme evresini tamamlayamadık, hala bir din ve tarım toplumuyuz.

Evet, bu tesbitinize katılıyorum. Fakat sorun şu ki, endüstrileşeme evresini tamamlayamadığımız sürece, bir“din ve tarım toplumu” olarak kalmaya devam edeceğiz.

20 yüzyılda endüsrileşme sürecini tamamlayan toplumlar 21. yüzyılda bilgi toplumu olma yolunda hızla ilerlerken, biz din ve tarım tolumu olmayı kabullenip, bu yapımızın şekillendirdiği tüm değerleri koruyarak öyle kalmayı mı seçeceğiz.

2-Kayıtsız şartsız aynı saflarda olmamız gerekmiyor, zaten değiliz de.

Bu taraflardan biri mevcut statüyü koruyarak durağan ve değişime karşı bir yaşam biçimini seçmişken , karşı tarafın insan hakları temelindeki değişim taleplerini, salt kendi değerlerine ters düşüyor gerekçesi ile reddetmeye devam mı edecek.


3-Toplumun değer yargılarını önemsiyor olmanız ve bunu bir yaşam felsefesi olarak seçmiş olmanız, bunu başkalarına da dayatmadığınız sürece, elbette sizin hakkınız. Bu hakkınızı yok saymak gibi bir hakkım yok. Sizin de karşı seçimleri yok sayma hakkınız olmadığı gibi.

4-Toplum hayatının yalnızca hukuk kuralları ile sınırlı olmadığı, onu biçimlendiren ahlaki ve örf ve adetlere dayalı toplam değerlerin varlığı elbette bir gerçeklik. Fakat bireylerin kendilerini bundan soyutlamalarının mümkün olmadığı sizin düşünceniz. Bense bu değerlerin sorgulanmasını ve hatta bazılarının reddedilebileceğini düşünüyorum.

( Tam da bu günlerde, basında, on binlerce insana, salt onların inançlarını kötüye kullanarak “bir takım değerler şırınga” eden, ve bu şırınga karşılığında elde ettiği parasal çıkarla, şırınga ettiği değerlerden çok farklı bir yaşam süren bir zat-ı muhteremin ortaya dökülen çirkin yüzüyle tanışıyoruz.)

Bu, bu güne özgü bir durum değil. Söz konusu değerlerin bir çoğu, yüz yıllarca benzer şekilde şırınga edildi insanlarımıza.

5- Bir hukuk insanı olarak , Sayın Av. Habibe Yılmaz Kayar’ın sıraladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve diğerlerinin içeriğine bir itirazınız olamayacağını, yalnızca toplum tarafından benimsenmesinin ve uygulanabilir olmasının bir süreç gerektirdiğini söylüyorsunuz.

Peki ama bir yandan bunlara itirazınız olmadığını söylerken, diğer yandan bunların tam da zıttı olan birtakım değerleri savunuyor olmanızı nasıl anlayacağız. Bu durumda bunlar toplum tarafından hangi süreçte nasıl benimsenecek, kim açacak bunun önünü…..

Ben de umuyorum birbirimizi biraz daha iyi anlamaya başlayacağımızı.

Saygılar.

Merhaba.