Mesajı Okuyun
Old 30-01-2008, 01:16   #34
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan günün koşulları

Alıntı:
Yazan Saim
Bence olayı günün koşullarına uygun bir şekilde yorumlamamız doğru olur. Halen, terör hareketleri had safhadadır. Güvenlik kuvvetleri gerek şahsen gerekse kurum olarak ciddi tehdit altındadır. Böyle bir durumda, bir karakol binasına girerken polisin herzamankinden daha hasssas olmasını biraz daha anlayışla karşılamak gerekir düşüncesindeyim.

Bunun anlamı avukatın üzeri aranmalıdır, değildir! Benim üzüldüğüm nokta, münferit bir kaç hadiseden ziyade genelleşen Polis ile Avukatlar arasındaki bu tür hoş olmayan çekişmelere dairdir.

Sayın Kavili, okudum tam 10 kez ben avukatım, üzerimi aratmam demiş. Bence bu kadar ısrar etmeye de gerek yoktu. Dur ihtarında bile üç kez dur denir... Burada da en fazla üç kez dört kez denir ve somut olaydaki gelişmeden izin verilmeyeceği anlaşıldığı için de zaten görevi rapor hazırlamak olan meslektaşımız, bu durumu da raporuna dönüşte yazardı.

Polisler biraz daha hukuka ve hukukçuya saygılı olmalıdır ama bizlerin de biraz daha ılımlı ve çözüme yönelik bir yol bulmamız gerekir. Ben sayın Kavili'nin yerinde olsam, Baro başkanını arar, duruma müdahale etmesini isterdim. Baro Başkanının olaya müdahalesi, sanmıyorum ki Emniyet Müdürlüğünce reddedilsin!

Bu yazdıklarım, günün olağanüstü koşulları nedeniyledir. Yoksa normal koşullarda Polis, avukatın üstünü aramamalıdır.

Bir öneri: Teknolojinin had safhada olduğu günümüzde bir kapıdan ibaret üst arama cihazına gerek olmadığnı, bunun yerine Tüm girişte aynı taramayı yapabilecek ve giren kişinin özel aranmasına bile gerek duyulmayacak tarayıcılar giriş bölümüne yerleştirilebilir.

Saygılarımla.

Sayın Saim Dikici,

Karakol nöbetçi memuru sokağın başında bu uygulamayı yapmakta ve yanında başkomiser bulunmaktadır.

Rapor hazırlamakla görevli bir hukukçu olarak, olayın her iki veya çok taraflarından olay yerinde bilgi almadan yazılacak raporun sağlıklı olmayacağı düşünülmelidir. İşte bu amaçla, yani Karakol Amiri ile görüşme isteği karşısında verilen cevaplardaki tutarsızlık ve hukuksuzluk aşılmaya çalışılmıştır.
İlginç noktalardan biri, oradaki başkomiser o geceki Karakol Amiri imiş, bu bize aramadan sonra binaya girdiğimizde söylendi.
Ayrıca, polis memuru yaptığı iş ve işlemi re'sen veya istek halinde derhal tutanak tutması ve bu konuda verdiği sözü tutması gerekendir. Oysa başlangıçta arama işlemi yaparlarsa bunun tutanağını yazarak bana da örnek vereceklerine söz veren hem memur hem de başkomiser daha sonra sözlerini inkar etmişler ve tutanak tutmamışlardır.

"Günün koşulları" deyimi subjektif, öznel yani kişiden kişiye değişecek bir değer yargısını gösteriyor; bu yönüyle hukuk düzenine tam uymayabiliyor.
Ancak bu "günün koşulları" deyiminizi olayımıza uygularsak, doğrudur, günü koşulları özel olarak gerçekleşmiştir; şöyle:
Avukat meslektaşlarımız gözaltındaki şüphelilerle görüşmek üzere binanın kapısından içeri girdiklerinde iç kısımdan bağırmalar, haykırmalar, feryat duyduklarını ve şüphelilerin dövüldükleri nedeniyle bağırdıklarını, bu hukuk dışı dövme olayını engellemek veya dövme olayına tanık olmak ve dövenleri teşhis edebilmek için kapıdan içeriye alınmayarak kendilerinin dövüldüklerini ve kadın avukatların saçlarından sürüklendiğini (yaklaşık 40 metre) beyan etmişlerdir. İşte bu yönüyle konuyu araştırmak isteyen Baro Görevlisinin içeri girmesine engel olabilmek veya bu olmazsa zorluk çıkartmak özel kastıyla davranıldığı düşünülebilir.
Bu yönüyle "günün koşulu" gerçekleşmiştir.

Özetlersek;
"Biz avukatlar hiç kimseye tabi değiliz; ne müvekkile, hele ne iktidara" diyen meslektaşımız Molierec'in sözünü aktarmak istiyorum.

Ömer Kavili
Hukukçu

" Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "