Mesajı Okuyun
Old 14-10-2006, 19:07   #16
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Bu konuda Orhan Pamuk'u savunan arkadaşlarımızın aksine (kusura bakmasınlar ama kabak gibi belli oluyor)olaya ideolojik pencereden bakarak değil, edebiyat ödülü alan yazar(ımız)ın göstermiş olduğu edebi ve sanatsal performansı değerlendirerek yaklaşmak istiyorum. Orhan Pamuk'un Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı isimli kitaplarını okumak için elinden gelen herşeyi yapan, ancak tüm iyiniyetine rağmen malesef sonuç alamayan bir vatandaş olarak sanırım yazarı(mız)ı bu açıdan eleştirme hakkına sahibim.

Edebiyat bilgisi üst düzeyde olmayan, hatta vasatı geçmeyen bir okur olsam da, Orhan Pamuk'un kitaplarına edebi yönden nacizane eleştiride bulunabileceğimi düşünüyorum. Fazla uzatmadan sadece şunu söyleyerek geçeceğim, eğer Nobel edebiyat ödülü bizlere anlatıldığı kadar büyük bir ödül ise Orhan Pamuk halihazırda kitaplarını yazdığı kapasitesiyle bu ödülü hak eden bir yazar değil.

Gelelim Orhan Pamuk'un Ermeni olaylarını ele alan tarihi tesbitlerinde edebiyatçılığının rolüne. Son derece ciddi bir itham olan 'Soykırım' suçunu bir millete veya devlete yüklemek ve bu suretle dünya çapında ses getirmek bir edebiyatçının faaliyet sınırlarına ne derece girer, bunu tartışmak gerekir, ancak Orhan Pamuk'un ortaya atmış olduğu sansasyonel iddiaların Nobel Edebiyat Ödülünü almasındaki rolü sanırım tartışılmayacak kadar katı bir realitetir. Zira Orhan Pamuk'u savunan arkadaşlarımız da kendisinin eleştirel ve muhalif(hangi konularda muhalif olduğuna girmeyeceğim, zaten hepmizce malum) yönünün bu ödülü kazanmasında bir numaralı faktör olduğunu açıkça beyan etmişler.

Bir edebiyatçının sırf muhalif bir kimliğe sahip olması sebebiyle, hiç bir delil veya belgeye dayanmaksızın ortaya attığı tarihsel iddialar sonucu prestijli olduğu söylenen bir edebiyat ödülünü kazanması, sanırım hepimize bahsedilen prestiji sorgulama hakkını veriyordur.

Kalitesi tartışılır bir edebiyatçının (kendi uzmanlık sahasına girmemesine rağmen)tarihçilik oyunu oynaması, bu suretle siyasi bir idol olması ve en nihayetinde dünyanın sayılı edebiyatçıları arasına girmesini belki de aşağıdaki şu örneğe benzetebiliriz:

Hukuk fakültesini bitirdikten sonra piyasada iş tutturamayan bir avukatın, Keban Barajının yapımı sırasında Elektrik İdaresinin monte etmiş olduğu transformatörlerde üretim hatası tesbit etmesi, bunun sonucu Türkiye şöforler ve otomobilciler federasyonu tarafından idol kabul edilmesi ve ilk başlarda iş tutturamayan avukatın bu vesileyle Uluslararası Avukatlar Birliği'nden yılın avukatı ödülünü alması.

Bu arada ben de Nobel Edebiyat ödülünü çok eleştirdim, eleştirel kimliğimden dolayı 2007 yılı ödülünü de bana verirler mi acaba?