Mesajı Okuyun
Old 17-11-2002, 00:52   #7
aytenagirdemir

 
Varsayılan

Herkese selamlar, saygılar,

1982 Anayasa’sına göre, Türkiye C. laik bir devlettir. Laik bir devlet olması nedeniyle, bütün dinlere, inançlara, dinsizliğe eşit mesafede durması gerekmektedir. Bu anlamda da, dini tercihleri ne olursa olsun tüm vatandaşlara/ dini cemaatlere eşit muamelede bulunmak, ibadetlerinde, din eğitiminde, örgütlenmelerinde, eşit haklar, imkanlar sağlayacak yasal düzenlemelerde/uygulamalarda bulunmak zorundadır. Kısaca devletlerin dini olmamalıdır.

Zorunlu din dersleri, laik devlet anlayışıyla bağdaşmaz. Laik devlet hiçbir dinin propagandasını yapamaz, hiçbir dine, dinin müridine/ örgütlenmiş şekline ayrıcalık tanıyamaz, ekonomik destekte bulunamaz. Ancak gelin görün ki, okullarda çok açık bir biçimde İslam Dini (ve bu dinin de sadece bir mezhebi) öğretilmektedir. Eğer devletin ilk ve orta öğretim kurumlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinde (bizim zamanımızda din dersinin adı buydu) bütün dinleri ve hatta dinsizliğin anlatımını içerir bilgileri verseydi, bu ders gerçekten din kültürü dersi olurdu. Devletin tüm orta öğretim kurumlarında müfredat dahilinde okutulan din dersi kitaplarında tek tanrılı, çok tanrılı dinler kısaca geçilip (es geçmek olarak da anlayabilirsiniz bunu ) , dinsizlikten bahsedilmeyip ya da kötü bahsedilip; İslamiyet’ in kuruluşundan, peygamberin hayatından, ayet, hadislere kadar öğrencilere İslam dini öğretiminde devlet direkt/endirekt yer alıyorsa, laik bir devletin yükümlülüklerini yerine getirmiyordur. Ayrıca dinler ya da dinsizlik anlatılırken, bu dinlerin peygamberleri ya da öğretilerin kuramcısının görüşleri, dinlerin hangi sosyal ortamlarda ortaya çıktığının, dinler arasındaki benzerliklerin, ayrıldıkları noktaların sunulması ancak hiçbirinin mutlak doğru ya da mutlak yanlış olarak anlatılmaması gerekmektedir. Bu dinler ya da dinsizlik nötr olarak anlatılıp, tercih edip etmemenin öğrenciye bırakılması gerekmektedir.

Din eğitimi ne zaman verilmelidir? Ya da din eğitimi verilmeli midir? Eğer bir din eğitimi verilecekse ilk ve orta öğretim kurumlarında, öğrencinin belli bir eğitim almasından sonra ve dini tercihleri yapabileceği bilinç ve olgunlukta olduğu çağda verilmelidir ( bu uzmanlık isteyen bir alan tabii, ancak naçizane görüşlerim bu doğrultuda).

Devletin torna tezgahlarında bir kalıba sokulmaya çalışıyoruz. Tek tip (her şeyiyle ancak temel yapılandırması boyun eğme, ezberleme, düşünmeme, sorgulamama üzerine kurulu bir yapılandırma ya da yapılandırmama) yetiştirilmeye çalışıyoruz. Din de yapılandırma içinde yer alıyor. Bir dini tüm kurallarıyla, tarihiyle ve tek doğru olarak (mutlak) öğrenmek zorunda kalıyoruz. Önce belli bir dinle yoğruluyoruz, biçimleniyoruz, tabulandırılıyoruz sonra ailemizle, çevremizle, tarihi gerçeklerle, mitolojiyle, Fen Bilgisi dersleriyle, kendimizle (ve daha bir çok şeyle) çatışmalar yaşayıp kendi düşündüklerimizden korkarak, günah işlediğimizi düşünerek, tabularla direnerek, doğrularımızı oluşturmaya çalışıyoruz ( evet Einstein atomu parçalamak daha kolay).

Yaşadığım bir iki olayı dile getirmek istiyorum. Orta okulda din dersinde (kültürü ve Ahlak bilgisi) sureleri ezberlemek zorunda kalmıştık. Okulda dereceye giren bir arkadaşımız öğretmenin tüm baskı ve ısrarlarına rağmen, Alevi olduğunu ve sureleri ezberlemeyeceğini söylemişti. Öğretmen de onun alevi olduğunu bildiği halde, ezberlemediği için tek dersten bütünlemeye bırakmıştı. Kendi inancına göre o sureleri ezberlemek istemiyordu. Bundan daha açık ne olabilirdi ki?

Din dersinden çıkıp, Fen Bilgisi dersinde evrim teorisini duyduğumuzda yaşadığımız çelişkilere ne demeli? Sürekli olarak Fen Bilgisi öğretmenimize : “ ama din dersi hocamız Adem ve Havva’dan bahsediyor” diye yaptığımız itirazlar. Fen bilgisi öğretmenin bilgisine olan güvensiziliğimiz, bilgiler arasındaki çelişkiler. Farklı düşününce yaşadığımız korkular, suçluluk duygusu?

Ya Kur’an’da Nuh tufanı olarak geçen olayın MÖ 2 bin yılında Sümerlerin Gılgamış Destanı’nın aynısı olduğunu okuduğumuzda yaşadığımız şaşkınlık?

Ve burada bahsetmek istemediğim daha bir sürü neden. Bu çelişkileri anlamak için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine bakmaya gerek olduğunu da zannetmiyorum. Bu çelişkileri yaşadıysanız tabii. Ben bunları çocuğumun yaşamasını istemiyorum. Dinden öte evrensel değerlerden haberdar olmasını, dinin bu evrensel değerler açısından son nokta olmadığını bilmesini istiyorum. Buna çocuğum karar verecek elbette. Ancak nasıl? Zorunlu din(İslam) dersleriyle mi?

Din ve vicdan özgürlüğü ne zaman başlar? Nasıl oluşur? Kim oluşumunda belirleyici olma hakkına sahiptir ya da böyle bir hak var mıdır? Cevap açık herhalde : Devlet. Devletin ve/veya bireylerin kendi dini inancını yasadan kaynaklanan bir “zorla” empoze etmeye hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle zorunlu din dersi uygulamasına ve nüfus cüzdanlarında dini inanç hanesinde dinin inancın yazılmasını (Ay 24. aykırılık) Laikliğe (konuyla sınırlı kalmak açısından laikliğe aykırı diğer hallere burada değinmeyeceğim ) aykırı buluyorum. Habibe Hanım’ın ve Emin Güneş’in görüşlerine katılıyorum.

Av. Ayten Ağırdemir