Mesajı Okuyun
Old 10-03-2014, 12:23   #72
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/8-1137
K. 2013/879
T. 26.6.2013

• KATKI PAYI VE KATILMA ALACAĞI TALEBİ ( Davacı Kadının Annesinden Kalan Kooperatif Hissesini Satarak Eşinin Bağımsız Bölüm Edinmesine Katkıda Bulunup Bulunmadığı - Tanıklar Yakın Akraba Olacağından İspatın Güç Hale Geleceğinin Gözetileceği )

• TANIK BEYANI ( Katkı Payı ve Katılma Alacağı - Olağan Hayat Deneyimlerine Göre Kadının Kooperatif Hissesinin Satışından Elde Ettiği Geliriyle Koca Adına Alınan Bağımsız Bölümlerin Edinilmesine Katkıda Bulunduğunun Kabulü Gereği )

• İSPAT ( Davacı Kadının Annesinden Kalan Kooperatif Hissesini Satarak Eşinin Bağımsız Bölüm Edinmesine Katkıda Bulunup Bulunmadığı - Tanıklar Yakın Akraba Olacağından İspatın Güç Hale Geleceğinin Gözetileceği )

• DAVACI KADININ KOOPERATİF HİSSESİNİ SATARAK EŞİNE KATKIDA BULUNUP BULUNMADIĞI ( Olağan Hayat Deneyimlerine Göre Kadının Koca Adına Alınan Bağımsız Bölümlerin Edinilmesine Katkıda Bulunduğunun Kabul Edileceği )

• HAYATIN OLAĞAN AKIŞI ( Davacı Kadının Annesinden Kalan Kooperatif Hissesini Satarak Eşinin Bağımsız Bölüm Edinmesine Katkıda Bulunup Bulunmadığı - Kadının Koca Adına Alınan Bağımsız Bölümlerin Edinilmesine Katkıda Bulunduğunun Kabul Edileceği )
4721/m.202, 225, 229

ÖZET : Dava; katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; Davacı-davalı kadının; annesinden intikal eden, kooperatif hissesini satarak, Davalı-davacı koca adına kayıtlı, bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunup bulunmadığı noktasında toplanmakta olup, uyuşmazlık sübuta ilişkindir. Kadın iddiasını tanıkla ispatlayabilir. Ne var ki, olayların eşler arasında ve çoğu zaman dört duvar arasında olup bittiği göz önüne alındığında tanıkların yakın akrabalar olacağı, hatta tanıkla ispatın dahi güç hale geleceği açıktır. Bu halde olağan hayat deneyimleri, ülke gerçeklerinin de sübutun kabulünde gözden ırak tutulmaması gerekir.

Satış ve edinme tarihleri ile kadının iddiası göz önüne alındığında, olağan hayat deneyimlerine göre kadının kooperatif hissesinin satışından elde ettiği geliriyle koca adına alınan bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Zira, bu dönemde evin bakımı eş ve çocukların iaşe yükümlülüğü kocaya aittir. Davalı-davacı kocanın bu olağan durumun aksine, kadının kooperatif hissesinin satışından elde edilen gelirin başka bir şekilde kullanıldığını ileri sürüp ispatlaması gerekir ki, kocanın böyle bir iddiası da esasen olmamıştır.

Davacı-davalı kadının kooperatif hissesinin satışından elde ettiği gelir ile koca adına kayıtlı bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunulduğu kabul edilmelidir. Ancak, kooperatif payının satış tarihindeki bedelinin belirlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki “katkı payı ve katılma alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 4. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.4.2010 gün ve 2006/344 E., 2010/360 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 15.02.2011 gün ve 2010/5844 E., 2011/729 K. sayılı ilamı ile;

( ... Davacı A. vekili dava dilekçesinde; vekil edeniyle davalı Şener'in 1971 yılında evlendiklerini, ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan boşanma davasıyla boşandıklarını, davalı eşin ısrarı üzerine öğretmenlik görevini yürüten vekil edeninin 1977 yılında işinden ayrıldığını, kazancından ve işten ayrılırken aldığı tazminatlardan yaptığı birikimlerle Güzelbahçe’den alınan arsa üzerine villa yapıldığını, bu villanın davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, davalının daha sonra burayı satarak 657 ada 1 parseldeki araziyi satın aldığını, 1988 yılında davalı bu taşınmazdan bir kısmını T. C. ve R. Y. adındaki şahıslara satmak üzere anlaştığını, satış bedelini tahsil ettiği halde tapuda alıcılar adına ferağ vermediğini, ailenin onurunu kurtarmak amacıyla vekil edeni aynı mevkide bulunan 258 ada 10 parseldeki kendisine ait taşınmazın bir kısmını bu şahıslara tapuda devrettiğini, böylece 657 ada 1 parselde bulunan ve T. ve R.’e gitmesi gereken taşınmazdaki bir bölümünü davalıya kazandırdığını, bundan ayrı 1992 yılında Hatay-Üçyol’da annesinden miras olarak intikal eden payını ablasına 40.000.000 TL ile yine vekil edenine ait kooperatif hissesini de 11.000.000 TL’ye satarak davalı tarafından 1998 ada 4 nolu parselde kayıtlı iş merkezinin 18 nolu bağımsız bölümü ile birinci kat 2 nolu bağımsız bölümüne katkıda bulunduğunu, bunlarında davalı adına tapuda kayıtlı olduğunu açıklayarak 657 ada 1, 1898 ada 4 sayılı parselde bulunan 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin edinilmesinde vekil edeninin katkısının hesaplanarak dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini istemiş, mahkemenin istemi üzerine dosyaya sunmuş olduğu 04.10.2006 tarihli dilekçe ile istek miktarının 300.000 YTL olduğunu bildirmiş ve bu miktar üzerinden peşin harcını yatırmıştır.

Davacı A. vekili, birleştirilen Karşıyaka 2. Aile Mahkemesinin ait 2006/511 Esas sayılı dava dosyasına ait 15.05.2006 tarihli dilekçesiyle de; 01.01.2002 tarihinden sonra yürürlüğe giren yeni MK.nun hükümleri uyarınca davalı eş tarafından edinilen tüm taşınmaz mal varlığının bankalarda bulunan mevduat ve hisse senetlerinin davalının çocuklarına devrettiği taşınmazların ayrıca davalının ortağı olduğu A...san Elektronik Ltd.Şti. ile A... Elektronik Ltd.Şti’ndeki davalıya ait hisse ve kar oranlarının da belirlenerek tasfiyeye tabi tutulmasını ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla vekil edenine ait olan ve belirlenecek payın vekil edenine ödenmesini istemiş, harca esas değeri 1.000 TL olarak göstererek açmış olduğu bu davada ıslahla değerin 50.000 TL olduğunu açıklayarak açıklamış ve bu değer üzerinden harcı yatırmıştır.

Davalı-birleşen davanın davacısı Ş.vekili ise; A. tarafından açılan davaların yerinde olmadığını, zira talep konusu 657 ada 1 parsel ile 1898 ada 4 parseldeki 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin edinilmesine, A.’nin hiçbir katkı sağlamadığını, vekil edeninin 01.01.2002 yılından sonra edindiği, 25272 ada 1 parsel dışında taşınmazı bulunmadığını, borsa ve bankalarda parası ve hisse senedi olmadığını, çocuklarına muvazaalı olarak devrettiği herhangi bir taşınmaz da bulunmadığını, vekil edeninin ortağı olduğu şirketlerde 01.01.2002 den sonra kar payı dağıtılmadığını belirterek reddine karar verilmesini savunmuş ve 03.12.1982 tarihinde tüm bedeli vekil edeni tarafından ödenerek satın alınmasına rağmen A. adına kayıtlanan 1173 ada 2 parseldeki 9/10 hisse ile yine tüm bedeli vekil edeni tarafından ödenerek satın alınmasına rağmen A. adına tapuda kayıtlı bulunan 258 ada 10 parselin bedelleri toplamı olan 450.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte A.’den alınarak vekil edeni Şener’e verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dava konusu yapılan Urla 1 parselde kayıtlı taşınmazın katkı payı talebinin reddine, davacıya ait Urla daki 15 parsel nolu taşınmazın harici satış sözleşmesiyle davalı tarafça üçüncü kişilere satıldığı bedelin davacıya ödenmediği anlaşıldığından 52260 TL’lik alacaktan 400 TL’lik kısmının dava tarihinden, bakiye kalan kısmın ise ıslah tarihi olan 04.10.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının davalıya ait Kahramanlar'daki taşınmaza yönelik katkı payı talebinin reddine, birleştirilen Karşıyaka 2.Aile Mahkemesinin 2006/511 Esas sayılı dosyasındaki davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile davacının Karşıyaka şemiklerde kain 25272 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaz nedeniyle doğan 140.000 TL’lik katılma alacağının keşif tarihi olan 25.01.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının müşterek çocukları üzerine muvazaalı olarak geçirildiği iddia ettiği taşınmazlar ile İMKB’de işlem gören hisse senetleri ve davalının hissedarı olduğu limited şirketlere yönelik katılım alacağı talebinin reddine, birleştirilen İzmir 10.Aile Mahkemesinin 2007/540 Esas sayılı dosyasında davalı-karşı davacının davacıya ait taşınmazlara yönelik katkı alacağı davasının reddine karar verilmesi üzerine hükmün kendi açtıkları davaların reddine ilişkin bulunan bölümleri davacı-karşı davalı A. vekili tarafından hükmün davalı-karşı davacı Ş.tarafından açılan davanın reddine yönelik bölümü ise Ş.vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 31.03.1971 tarihinde evlenmişler, 09.06.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle 30.01.2006 tarihinde boşanmışlardır.

Taraflar arasında evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinde kadar 743 sayılı TKM’nin 170.maddesi gereğince mal ayrılığı, bu tarihten boşanma davasının açıldığı 09.06.2003 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. ( TMK. m.202, 225 )

Uyuşmazlık konusu 657 ada 1 sayılı parselin tapu kaydına göre 19/42 payı davacı-karşı davalı A. adına kayıtlı olup, bu payın A. tarafından 29.09.1998 tarihinde davalı-karşı davacı Şene’e satılması sonucunda tam payı olarak Ş.adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Davacı A., Şener’e devrettiği 19/42 payın bu taşınmaza yapmış olduğu katkılar karşılığı olduğunu kabul ettiğine ve bu payı bedelsiz devrettiğini ileri sürdüğüne göre davalı eşi Şener’e bağışladığının kabulü gerekir. Yani yapılan işlem satış değil, bağıştır. Bağıştan dönme konusunda Borçlar Kanununun 244 ve devamı maddeleri gereğince yöntemine uygun biçimde açılmış bir dava ve istek bulunmadığına ve yerel mahkemece de bu istek aynı gerekçeyle reddedildiğine göre davacı-karşı davalı A. vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır.

Davacı A. tarafından açılan ve birleşen davada kabulüne karar verilen taşınmazdan başka Ş.adına kayıtlı başka bir taşınmaz bulunmadığı, hisse senedi ve mevduat olmadığı, davalının ortağı olan ve 01.01.2002’den önce taraflar arasındaki mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde kurulduğu anlaşılan şirketlerin 01.01.2002’den sonra kâr elde etmedikleri, davalının çocukları Barış ve Serkan adına 01.01.2002 tarihi ile taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı 09.06.2003 tarihi arasında kayıtlanmış herhangi bir taşınmaz bulunmadığı anlaşıldığına göre A.’in 01.01.2002’den sonra edinildiğini ileri sürdüğü mal varlığına yönelik olarak katılma alacağının bulunmadığı açık olduğundan aynı gerekçelerle bu yöndeki davanın reddine karar verilmesinde de herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Davalı-karşı davacı Ş.vekilinin temyiz itirazlarına gelince: Davalı Ş.vekili, birleşen Karşıyaka 4.Aile Mahkemesine ait 2007/534 Esas sayılı dava dosyasına ait dilekçeyle dava konusu yaptığı 1173 ada 2 sayılı parseldeki 9/10 pay ile 258 ada 10 parselin bedeli vekil edeni Ş.tarafından ödendiğini ve bu şekilde alınan taşınmazların davacı-karşı davalı A. adına tapuda kayıtlandığını ileri sürmüştür. İddianın ileri sürülüş biçimine göre bu şekilde davacı-karşı davalı A. adına alınan taşınmazlara ilişkin satın alma gizli bağış niteliğindedir. Az yukarıda 657 ada 1 sayılı parsel için belirtilen durum bu taşınmazlar için de geçerlidir. Bağıştan dönme konusunda yöntemine uygun bir biçimde açılan bir dava ve istekte bulunmadığına göre birleşen davanın davacısı Ş.vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerinde görülmemiştir.

Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında davacı-karşı davalı A. vekili ile davalı-karşı davacı Ş.vekilinin 657 ada 1, 258 ada 10, 1173 ada 2 parseldeki A. adına kayıtlı 9/10 pay ile hüküm fıkrasının 2/b bendinde açıklanan çocuklar üzerine geçirildiği iddia edilen taşınmazlar İMKB’de işlem gören hisse senetleri ve davalı Şener’in hissedarı olduğu limited şirketlerdeki isteklere yönelik tüm temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile açıklanan hususlara ilişkin hüküm fıkralarının oybirliğiyle ONANMASINA,

Davacı-karşı davalı A. vekilinin ... İli, K... İlçesi, 1898 ada, 4 parseldeki 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlere ilişkin temyiz itirazlarına gelince: Söz konusu bağımsız bölümler inşaat halindeyken 29 Nisan 1986 tarihli harici satış sözleşmesiyle bedeli taksitler halinde 15 Temmuz 1986 ilâ 15 Mayıs 1987 tarihleri arasında ödenmek üzere toplam 11.000.000 TL bedelle üçüncü kişiden satın alınarak sonradan davalı-birleşen dosya davacısı Ş.adına tapuya 06 Kasım 1992 tarihinde tescil edilmiştir. Dosya içeriğine göre satış bedelinin sözleşmede belirtilen tarihlerde taksitler halinde ödendiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Her ne kadar tapu daha sonraki tarihte davalı-birleşen dosya davacısı Ş.adına tescil edilmiş ise de edinme tarihi olarak, harici satış sözleşmesinin düzenlendiği ve bedellerin ödendiği tarih sürecini kabul etmek gerekir.

Kooperatif yönetim kurulu karar defterine göre, A. adına kayıtlı dava dışı kooperatif payını 20 Kasım 1986 tarihinde üçüncü kişiye satmıştır. Her ne kadar 11.000.000 TL’ye satıldığı ileri sürülmüş ise de, karar defterinde satış bedeline ilişkin bir açıklama yapılmadığı gibi bu yöne ilişkin araştırma ve inceleme de yapılmamıştır.

Davacı-karşı davalı A. adına kayıtlı kooperatif payının satış tarihi ile dava konusu 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin edinme tarihleri çakışmaktadır. Olağan hayat akışına ve Yargıtay’ın önceki uygulamalarına göre, A. adına kayıtlı kooperatif payının satışından elde edilen gelirin bir başka yere harcandığı ileri sürülüp kanıtlanamadığına göre aynı tarihlerde satın alınarak sonradan davalı-birleşen dosya davacısı Ş.adına tapuya tescil edilen bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunulduğunun kabulü gerekir. Ne var ki; Ayşe tarafından üçüncü kişiye satılan kooperatif payının satış tarihindeki bedeli belirlenmemiştir. Mahkemece, inşaat mühendisi ve emlak uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan söz konusu dava dışı kooperatif payının satış tarihindeki inşaat seviyesi de göz önünde bulundurularak değerinin belirlenmesi, bundan sonra 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlere alım tarihi itibariyle yapılan katkı oranının saptanması, bulunan bu oranlar ile bağımsız bölümlerin dava tarihindeki değerleri çarpılarak davacı-karşı davalının katkı payı alacağı miktarının tespit edilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi doğru görülmemiştir... ) ,

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.

Mahkemenin, davanın kısmen kabulüne dair verdiği karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle katkı payı alacağı yönünden kısmen bozulmuş; Yerel Mahkemece, " ... İli, K. İlçesi, 1898 ada, 4 parseldeki 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlere davacı-davalı kadının katkısının kanıtlanamadığı...” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davacı-davalı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; Davacı-davalı kadının; annesinden intikal eden, Hatay-Üçyol’daki kooperatif hissesini satarak, Davalı-davacı koca adına kayıtlı, ... İli, K... İlçesi, 4 parsel, 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunup bulunmadığı noktasında toplanmakta olup, uyuşmazlık sübuta ilişkindir.

Söz konusu 2 ve 18 nolu bağımsız bölümler, inşaat halindeyken 29.04.1986 tarihli harici satış sözleşmesiyle, bedeli taksitler halinde 15.07.1986 ilâ 15.05.1987 tarihleri arasında ödenmek üzere toplam 11.000.000 TL bedelle üçüncü kişiden satın alınarak, sonradan davalı-davacı Ş.adına tapuya 06.11.1992 tarihinde kat mülkiyeti kurulmak suretiyle tescil edilmiş olup, satış bedelinin sözleşmede belirtilen tarihlerde ve taksitler halinde ödendiği konusu taraflar uyuşmazlık konusu değildir.

Eşler arasında, başka mal rejimi seçilmediğinden, yasal mal rejimi geçerlidir. Buna göre; tarafların evlendiği 31.3.1971 tarihinden 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı ( 743 sayılı TKM.nin 170. m. ), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği ( boşanma davasının açıldığı ) 9.6.2003 tarihine kadar ( 4721 sayılı TMK.nun 225/2. m. ) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ( 4721 sayılı TMK.nun 202.m ) geçerlidir ( 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 10 ).

Dava konusu bağımsız bölümlere ilişkin, haricen satın alınma sözleşmesinin düzenlenme tarihi ve bedellerin ödendiği tarih süreci nazara alındığında; taşınmazların 1.1.2002 tarihinden önce edinilmiş olmaları nedeniyle, o dönemde taraflar arasında geçerli olan mal rejiminin, yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi olduğu da ( 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi m. 170 ) çekişme konusu değildir.

743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde katkı payı alacağı konusunda bir düzenleme bulunmamakta ise de, gerek Yargıtay uygulamasında ( ( H.G.K. 03.02.1999 gün ve 1999/2-56 E. - 40 K.; 07/06/2000 gün ve 2000/2-959 E. - 972 K. ) gerekse de öğretide ( Dural, Mustafa/Öğüz, Tufan/Gümüş, Alper.: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, İstanbul 2005, S.417; Özuğur, A. İhsan: Mal Rejimleri, 4.B, Ankara 2007, S.147; Zeytin, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2.B., Ankara 2008, s.139 ) anılan dönem için bir eşin diğer eşe ait malın edinilmesine katkı yaptığının kanıtlanması halinde, bu katkıyı isteyebileceği kabul edilmektedir. Nitekim bu husus 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 S. Türk Medeni Kanunu ile kabul edilmiş ve “Değer Artış Payı” başlığı ile TMK m. 227’de yer almıştır. Düzenleme; “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur” şeklinde ifade edilmiştir.

Eldeki olayda; davacı-davalı kadın, kendisine ait kooperatif hissesini satmak suretiyle koca adına kayıtlı 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunduğunu iddia etmiş, koca ise kadının katkısı olmadığını savunarak iddiaya karşı çıkmıştır. Uyuşmazlığın sübuta ilişkin bulunmasına göre; eşler arasında ispat sorunu gündeme gelecektir.

Konu eşler arasında cereyan etmiş olmakla, davacı-davalı kadın katkısı her türlü delille kanıtlanabilecektir ( HMK m. 203/1-a ). Buna göre, kadın iddiasını tanıkla ispatlayabilir. Ne var ki, olayların eşler arasında ve çoğu zaman dört duvar arasında olup bittiği göz önüne alındığında tanıkların yakın akrabalar olacağı, hatta tanıkla ispatın dahi güç hale geleceği açıktır. Bu halde olağan hayat deneyimleri, ülke gerçeklerinin de sübutun kabulünde gözden ırak tutulmaması gerekir.

Davacı-davalı tanıklarından S., davacı- davalı kadının kardeşi olup, kadının kooperatif hissesinin satılarak bedelinin kocaya aktarıldığını belirtmiştir. Hatta bu aktarımların, kocanın iş yerine katkı olsun diye yapıldığını da aynı tanık ifade etmiştir.

Kadına ait kooperatif hissesinin satış tarihini ve yeniden kocanın taşınmazları edinme tarihlerini hatırlatmak gerekirse;

i. Kooperatif kayıtlarına göre, kadın kendisine ait kooperatif payını 20.11.1986 tarihinde üçüncü kişiye satmıştır.

ii. 2 ve 18 nolu bağımsız bölümler 29.4.1986 tarihli harici satış sözleşmesiyle alınmıştır. Bedeli taksitler halinde 15.7.1986 ilâ 15.5.1987 tarihleri arasında ödenmiştir.

Her ne kadar tapu, kat mülkiyetinin kurulması ile 06.11.1992 tarihinde koca adına oluşmuş ise de, taşınmazın edinme sürecini, harici satın alma ve taksitlerin ödenme tarihleri olarak kabul etmek gerekir.

Şu hale göre; kadının kooperatif hissesini satma ve kocanın davaya konu bağımsız bölümleri edinme tarihleri örtüşmektedir. Eş söyleyişle, kadının katkı iddiası tarih olarak doğrulanmaktadır. Kadına ait kooperatif hissesinin satışının, kocaya ait taşınmazların edinme tarihinin başında ya da öncesinde olmaması da sonuca etkili değildir. Zira, kooperatif hissesinin satışı tarihinde edinilen taşınmazlara ait taksit ödemeleri devam etmiştir.

Bu açıklamalardan sonra, davacı-davalı kadının kooperatif hissesini salt katkı amacıyla satıp satmadığı noktasında ispat külfetinin kimde olduğu konusunun irdelenmesi gerekecektir.

Öğreti ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ( Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, 6. B, İstanbul 2001, s. 1989; HGK., T.17.02.2010, E. 2010/6-46, K. 2010/75 ).

Somut olayda; yukarıdaki satış ve edinme tarihleri ile kadının iddiası göz önüne alındığında, olağan hayat deneyimlerine göre kadının kooperatif hissesinin satışından elde ettiği geliriyle koca adına alınan bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Zira, bu dönemde evin bakımı eş ve çocukların iaşe yükümlülüğü kocaya aittir ( 743 S. Türk Kanunu Medenisi m. 152 ). Davalı-davacı kocanın bu olağan durumun aksine, kadının kooperatif hissesinin satışından elde edilen gelirin başka bir şekilde kullanıldığını ileri sürüp ispatlaması gerekir ki, kocanın böyle bir iddiası da esasen olmamıştır.

Açıklanan bu nedenlerle, davacı-davalı kadının kooperatif hissesinin satışından elde ettiği gelir ile koca adına kayıtlı bağımsız bölümlerin edinilmesine katkıda bulunulduğu kabul edilmelidir. Ancak, kooperatif payının satış tarihindeki bedelinin belirlenmesi gerekir. Yerel Mahkemece, aynı yönlere işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı-davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.06.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY : Dava, 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı ile 4721 sayılı TMK.nun 202 ve devamı maddeleri gereğince yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı isteğine ilişkindir.

Yerel mahkemenin kararının temyizi üzerine katılma alacağı ile katkı payı alacağına ilişkin bazı hüküm fıkralarının Dairece oy birliği ile onanmasına karar verildiği, sadece katkı alacağına ilişkin 11.000 TL’nin davacı tarafından davalı eş adına kayıtlı bulunan ve onun tarafından satın alınan 1898 ada 4 parselde ki 2 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin alımına katkı yapılıp yapılmadığı hususunda bozma sevk edilmiştir.

Uyuşmazlık konusu 1898 ada 4 parselde bulunan 2 nolu bağımsız bölüm 16.05. 1986, aynı parselde yer alan 18 sayılı bağımsız bölüm ise 29.04.1986 tarihinde davalı tarafından harici satış sözleşmelerine dayalı olarak edinilmiştir.

Davacı-davalı A. vekili, dava dilekçesinde; vekil edenine ait kooperatifte ki payının 20.11.1986 tarihinde üçüncü kişiye satıldığını, bu payın satışından elde edilen 11.000 TL’nin 2 ve 18 sayılı bağımsız bölümlerin alınmasına katkı yapıldığını açıklamış, 13.09.2010 tarihli temyiz dilekçesinde ise 2 nolu bağımsız bölüm ( dükkan ) 11.000 TL ye satın alındığına göre kooperatif payından elde edilen 11.000 TL’nin bu taşınmaza harcanmak üzere davalı-davacı Şener’e verildiğinin kabul edilmesi gerektiği iddiasında bulunmuştur.

Dava konusu 2 nolu bağımsız bölümün alım tarihi olan 16.05.1986 tarihinde altı ay dört gün, 18 sayılı büronun alım tarihi olan 29.04.1986 tarihinde altı ay yirmi yedi gün sonra davacı-davalı A. tarafından kooperatif payının 20.11.1986 tarihinde üçüncü kişiye satıldığı dosya kapsamıyla sabittir. Saptanan bu durum karşısında bağımsız bölümlerin satın alındığı tarihlerde henüz kooperatif payı A. tarafından satılmamıştır. Bu bakımdan dilekçedeki açıklamalar ile 13.09.2010 tarihli temyiz dilekçesindeki iddialara değer verme olanağı bulunmamaktadır. Davacı-davalı A. vekili ve A., yargılamanın hiçbir aşamasında sundukları her türlü dilekçe ile delil dilekçeleri de dahil 20.11.1986 tarihinde satılan kooperatif payının satışı sonucu elde edilen 11.000 TL’nin davacı tarafından haricen satın alınan dükkan ( harici satış senedine göre taksitleri 15 Ekim 1986 ila 15 Mayıs 1987 tarihleri arasında ödenmesi ön görülmüştür. ) ve satın alınan büronun ( taksitlendirme planı 15 Ekim 1986 ila 15 Haziran 1987 olarak belirlenmiştir. ) taksit ödemelerine harcandığı ya da bu taksitler karşılığı verildiği konusunda bir iddia ve beyanlarına rastlanılmamıştır.

Dinlenen davalı tanıkları söz konusu paranın bağımsız bölümlerin alımına harcanmadığını, davacı-davalı A.’in tanıkları olan kardeşleri her ne kadar söz konusu paranın davalı tarafından satın alınan dükkan ve büroya harcandığını belirtmişlerse de, A.’in kardeşleri olup, beyanlarının objektif olduğundan söz edilemez ve bu beyanlara değer verilemez. Bağımsız bir tanığın beyanı ise, sonucu ulaşmak açısından yeterli bilgiye sahip olmadığı saptanmıştır.

Somut olgular böyle olunca kooperatif payı, söz konusu dükkan ve büronun alım tarihinden çok sonra 20.11.1986 tarihinde evlilik birliği içerisinde satıldığı ve bu satımın taksitlerinin ödeme tarihleriyle kısmen çakıştığı, bu nedenle hayatın olağan akışı da gözetildiğinde söz konusu paranın taksit ödemelerine harcandığı yolundaki değerli çoğunluğun görüşlerine katılma olanağı bulunmamaktadır. TMK.nun 6. maddesi gereğince davacı iddiasını, davalı ise savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı-davalı A. ve vekili yukarıda açıklandığı gibi bu yöndeki iddialarını kanıtlayamamışlardır. Bu nedenle yerel mahkemenin bu bakımdan verdiği red kararı dosya kapsamına usul ve kanuna uygun bulunmaktadır. Hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi kuralları da buna uygun düşmektedir.

Saptan bu somut ve hukuki olgular karşısında direnme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken sayın Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca bozulmasına karar verilmesi biçiminde gerçekleşen görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum.

Kazancı