Mesajı Okuyun
Old 11-02-2014, 15:25   #71
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/11453
K. 2013/9715
T. 20.6.2013

• KATILMA ALACAĞI DAVASI ( Keşfin Yapıldığı Tarih İle Karar Tarihi Arasındaki Uzun Süre Gözetildiğinde Taşınmazın Değerinin Düşük Hesaplandığının Açık Olduğu - Keşifte Belirlenen Değer Güncelliğini Yitirdiğinden Değerin Karar Tarihine Yakın Bir Tarihte Uzman Bilirkişi veya Bilirkişiler Aracılığıyla Saptanması Gerektiği )

• EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ ( Uyuşmazlık Konusu Bağımsız Bölüm Dosya Arasında Bulunan Tapu Kaydına Göre Davalı Koca Tarafından Satış Yoluyla Edinildiğinden Edinilmiş Mal Olduğunun Kabulü Gerektiği - Keşifte Belirlenen Değerin Güncelliğini Yitirdiği/Değerin Karar Tarihine Yakın Bir Tarihte Yeniden Saptanacağı )

• MAL REJİMİNİN TASFİYESİ ( Uyuşmazlık Konusu Bağımsız Bölümde Keşfin Yapıldığı Tarih İle Karar Tarihi Arasındaki Uzun Süre Gözetildiğinde Taşınmazın Değerinin Düşük Hesaplandığı - Değerin Karar Tarihine Yakın Bir Tarihte Uzman Bilirkişi veya Bilirkişiler Aracılığıyla Saptanması Gerektiği/Katılma Alacağı Davası )

• TERDİTLİ DAVA ( Tapu İptali ve Tescil Olmazsa Katılma Alacağı İsteminde Bulunulduğu/Kademeli Davalarda Bu Davaların Niteliği Gereği Her İki İstek Konusunda Mahkemece Olumlu Hüküm Kurulamayacağı - Tapu İptali ve Tescil Davasının Reddi Üzerine Davalı Yararına Vekalet Ücreti Takdir Edilmesinin Hatalı Olduğu )

• VEKALET ÜCRETİ ( Mahkemece Katılma Alacağı Konusunda Hüküm Kurulup Vekalet Ücreti Takdir Edildiğine Göre Ayrıca Tapu İptali ve Tescil Davasının Reddi Üzerine Davalı Yararına Vekalet Ücreti Takdir Edilmesinin Doğru Görülmediği )

4721/m.232,235
ÖZET : Dava, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazdan kaynaklanan katılma alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece, keşfin yapıldığı tarih ile Karar tarihi arasındaki uzun süre gözetildiğinde değerin düşük hesaplandığı açıktır. Çünkü bu süre içerisinde değer artışının olmaması düşünülemez. Şu aşamada, keşifte belirlenen değer güncelliğini yitirmiş bulunduğundan T.M.K.nun 232 ve 235. maddeleri gereğince verilecek değerin karar tarihine yakın bir tarihte yeniden uzman bilirkişi veya bilirkişiler aracılığıyla saptanması gerekmektedir. Öte yandan, davacı vekili dava dilekçesinde taşınmazın tapu kaydının 1/2 oranında iptaliyle vekil edeni adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak koşuluyla tahmini değerin yarısı olan miktarın mal rejiminin sona ermesinden sonra yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istediğine göre, isteğin terditli olduğunun kabulü gerekir. Kademeli davalarda bu davaların niteliği gereği her iki istek konusunda Mahkemece olumlu hüküm kurulması olanaksızdır. Tapu iptali ve tescil davası kabul edildiği takdirde alacak konusunda hüküm kurulması mümkün değildir. Mahkemece haklı olarak katılma alacağı konusunda hüküm kurup vekalet ücreti takdir ettiğine göre, ayrıca tapu iptali ve tescil davasının reddi üzerine davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi Yargıtay uygulamasına ve bu tür davaların niteliğine aykırı düşmektedir.

DAVA : N. D., A. D. aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kocaeli 1. Aile Mahkemesi'nden verilen 1.3.2012 gün ve 709/181 Sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı kadın vekili dava dilekçesinde, tarafların Kocaeli 1. Aile Mahkemesi'nin 2007/843 Esas sayılı dava dosyasıyla boşandıklarını, 1.1.2002 tarihinden itibaren tabi oldukları edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcından itibaren boşanma davasının açıldığı tarihe kadar olan malların tasfiyesinin yapılması gerektiğini, I... Konut Yapı Kooperatifi, E Blok, Daire: ... evlilik birliği içerisinde edindiklerini, eşler arasında T.M.K.nun 202. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğunu açıklayarak 1900 parselde bulunan 6 numaralı bağımsız bölümün tasfiyesi ile 1/2'si oranında vekil edeni adına tesciline, bu mümkün değil ise, fazlaya dair hakları saklı kalmak koşuluyla tahmini değerin yarısı olan 10.000,00 TL'nin mal rejiminin sona erme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı koca vekili 7.1.2009 havale tarihli cevap dilekçesinde, taşınmazın tarafların evlendikleri tarihten itibaren yaklaşık 10 ay sonra edinildiğini, davalının o tarihlerde asgari ücretle çalıştığını, asgari ücretle çalışan birinin bu tarihlerde taşınmaz almasının yaşamın olağan akışına düşmediğini, vekil edeninin 2001 yılında satın aldığı 34 ... ... plakalı özel aracın satışından elde edilen para, babasından intikal eden taşınmazlardaki miras paylarına karşılık mirasçılar arasında yapılan harici taksim sözleşmesine göre kendisine düşen miras payı karşılığı para ve kardeşleri tarafından verilen parayla taşınmazın edinildiğini, miras yoluyla gelen paranın kişisel mal niteliğinde olduğunu, aracın da 2001 yılında alınması sebebiyle satış yoluyla elde edilen paranın yine kişisel mal olarak kabul edilmesi gerektiğini açıklayarak haksız ve yersiz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, "mal rejimine yönelik şahsi hak talebi yönünde toplanan deliller tanık beyanları, dosya kapsamı, bilirkişilerin yeterli ve denetime elverişli raporlarıyla davacının 8.888,00 TL katılma alacağının mevcut olduğu, taşınmazın güncel değerinin keşif tarihi itibariyle belirlendiği, ek raporlarla belirlenen değerin de aynı olduğunun saptandığı gerekçesiyle 8.888,00 TL'nin davalıdan tahsiline, fazlaya dair isteğin reddine, karar tarihinden itibaren ödenmeyen günler için yasal faiz işletilmesine" karar verilmesi üzerine hüküm yalnızca davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazdan kaynaklanan ve T.M.K.nun 202, 218, 219, 229, 231, 232, 235, 236 ve 239. maddeleri gereğince açılan katılma alacağı istemine ilişkindir.

Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.

Taraflar 22.9.2001 tarihinde evlenmiş, 16.7.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 12.12.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Taraflar arasında, evlendikleri 22.9.2001 tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar 743 Sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, taraflar sözleşmeyle başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 4721 Sayılı T.M.K.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 16.7.2008 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. ( TKM. m. 202, 4722. s. K. M. 10 ) Taraflar arasındaki mal rejimi T.M.K.nun 225/2. fıkrası uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir.

Uyuşmazlık konusu 1900 parselde bulunan 6 numaralı bağımsız bölüm dosya arasında bulunan tapu kaydına göre, 28.8.2002 tarihinde davalı koca tarafından satış yoluyla edinildiğinden T.M.K.nun 219. maddesi gereğince edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazdan kaynaklanan katılma alacağı bakımından davacının çalışıp çalışmamasının, ya da herhangi bir gelire sahip olup olmamasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Davalı vekili cevap dilekçesinde, her ne kadar 34 ... ... plakalı aracın 2001 yılında alındığını ve bunun 4.4.2003 yılında yapılan satışından elde edilen paranın evin alımına katkı yaptığını bildirmiş ise de, söz konusu aracın dosya arasında bulunan trafik kaydına göre 19.4.2002 tarihinde alındığı ve T.M.K.nun 219. maddesi gereğince edinilmiş mal olduğu konusunda duraksamamak gerekir. Davacının araca yönelik bir istemi bulunmamaktadır. Aracın satışından elde edilen para da aynı maddenin 2. fıkrasının 5. bendi gereğince edinilmiş malın yerine geçen değer olarak kabul edilmektedir. Kaldı ki, araç taşınmazın satın aldığı 28.8.2002 tarihinden sonra 4.4.2003 tarihinde üçüncü kişiye satılmış olup bu paranın evin iyileştirilmesine ya da edinilmiş maldan kaynaklanan borçların ödenmesine harcandığı konusunda herhangi bir savunmada söz konusu olmadığından bu paranın eve harcandığına olanak bulunmamaktadır. T.M.K.nun 6 ve 221/1. maddeleri gereğince herkes iddia ve savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür.

Yine, davalı vekili her ne kadar 1.5.2002 tarihinde mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmesi uyarınca Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan 370 ada 79 parseldeki taşınmazın tapu tahsis belgesiyle miras bırakanları babalarına ait olduğunu, bundan ayrı yine miras bırakanlarına ait tapusuz taşınmazların satışından davalıya düşen 6.000,00 TL ile miras malının satışından kardeşlerine düşen ve yine davalıya verilen 8.000,00 TL olmak üzere toplam 14.000,00 TL'nin evin alınmasına ve iyileştirilmesine ( boya, badana, mutfak dolapları vs. ) harcandığını ileri sürmüş ise de, mirasçılar arasında yapılan 1.5.2002 tarihinde yapılan sözleşmenin her zaman düzenlenebilecek nitelikte bir belge olduğu, bunun dışında söz konusu malların satıldığı ve açıklandığı biçimde harcandığı yönünde ciddi ve samimi herhangi bir kanıta rastlanılmadığı, davalının kardeşlerinin beyanlarından başka bağımsız tanıkların beyanlarının bulunmadığı, zaten kardeşlerinin isim ve imzalarının söz konusu taksim sözleşmesinde de yer aldıkları bu sebeple bu beyanlara değer verilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

Kural olarak, edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katılma alacağı söz konusu olduğunda T.M.K.nun 235/1. fıkrası uyarınca tasfiye anındaki değerleri yani karar tarihine yakın tarihteki sürüm değerleri aynı Kanun'un 232. maddesi gereğince belirlenir. Mahkemece, keşfin yapıldığı 19.8.2010 tarihi itibariyle taşınmazın değerinin 80.000,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmıştır. Karar tarihi ise 1.3.2012 olup aradaki uzun süre gözetildiğinde değerin düşük hesaplandığı açıktır. Çünkü bu süre içerisinde değer artışının olmaması düşünülemez. Şu aşamada belirlenen değer güncelliğini yitirmiş bulunduğundan T.M.K.nun 232 ve 235. maddeleri gereğince verilecek değerin karar tarihine yakın bir tarihte yeniden uzman bilirkişi veya bilirkişiler aracılığıyla saptanması gerekmektedir.

O halde Mahkemece yapılacak iş; davaya konu yapılan 6 numaralı bağımsız bölüm 28.8.2002 tarihinde edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alındığından kural olarak, bu tür davalarda, eklenecek değerlerden ( T.M.K. m. 229 ) ve denkleştirmeden ( T.M.K. m. 230 ) elde edilen miktarlarda dahil olmak üzere edinilmiş malın ( T.M.K. m. 219 ) toplam değerinden mala dair borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin ( T.M.K. m. 231 ) yarısı üzerinden ( T.M.K. m. 236/1 ) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek hüküm kurulması gerekir.

Öte yandan, davacı vekili dava dilekçesinde taşınmazın tapu kaydının 1/2 oranında iptaliyle vekil edeni adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak koşuluyla tahmini değerin yarısı olan 10.000,00 TL'nin mal rejiminin sona ermesinden sonra yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istediğine göre, isteğin terditli ( kademeli ) olduğunun kabulü gerekir. Kademeli davalarda bu davaların niteliği gereği her iki istek konusunda Mahkemece olumlu hüküm kurulması olanaksızdır. Tapu iptali ve tescil davası kabul edildiği takdirde ( ki mal rejimi davalarında 7.3.1953 tarih ve 1953/8 Esas 1953/7 Karar sayılı Yargıtay Birleştirme İçtihadına göre aynı istenmesi olanağı bulunmamaktadır. ) alacak konusunda hüküm kurulması mümkün değildir. Mahkemece haklı olarak katılma alacağı konusunda hüküm kurup vekalet ücreti takdir ettiğine göre, ayrıca tapu iptali ve tescil davasının reddi üzerine davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi açıklanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına, Yargıtay uygulamasına ve bu tür davaların niteliğine aykırı düşmektedir. Hüküm kurulurken, isteğin göz önünde tutulması gerekir. Çünkü davacı tarafın herhangi bir ıslahı da söz konusu değildir. Fazla isteğin zamanaşımı süresince davaya konu yapılması mümkündür.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 Sayılı H.M.K.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca H.U.M.K.nun 388/4. ( H.M.K.m.297/ç ) ve H.U.M.K.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 120,00 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı