Mesajı Okuyun
Old 04-12-2007, 22:27   #3
Nusret

 
Varsayılan İşe iade almakta işverenin irade sakatlığı

Bu konu ile ilgili olarak bana gönderdiğiniz mesaja verdiğim cevabı buraya da yazmanın konuyla ilgili tartışmaya bir katkı olacağını düşünerek aşağıya aynen aktarıyorum.

"Değerli arkadaşım,
Önce benim hakkımda yazdıklarınız için teşekkür ederim, iltifat etmişsiniz.
Sorunuzun ilki, işe iade davası bitmeden, yani karara çıkmadan işveren işçileri işe çağırırsa ne yapmak gerektiği ile ilgili. Bu durumda Yargıtay, işçinin işe başlamamasını, iade talebinin samimi olmaması olarak yorumluyor ve işçinin işe başlamamasını, kararaın kesinleşmesinden sonraki 10 işgünü içinde işe iade talebini yaptıktan sonra işverenin kabulü üzerine işe dönmemekle eşdeğer tutuyor. Yani artık fesih, baştan beri geçerli hale geliyor. Yasadaki 10 işgülük (gün değil, işgünü) süre, zaten işe başlamayla ilgili değil, işe başlamak için başvurmakla ilgili bir süredir. Bu süre içinde, işe başlama talebimizi işverene tebellüğ ettirmemiz gerekiyor. Dikkat edersen tebellüğ dedim, tebliğ demedim. Ama, yukarıda da belirttiğim gibi, normal prosedür artık bu durumda geçerli değildir ve işverenin işe gel çağrısına olumlu cevap verilmezse ücret ve tazminat hakları ortadan kalkar.
İkinci sorunuz, böyle bir durumda davanın akibetinin ne olacağıdır. Bu durumda dava konusuz kalmaz. Bazı hakimler, bilmedikleri için bir zamanlar böyle karar vermiş iseler de, Yargıtay 9. HD'nin yüzlerce, hatta binlerce kararı vardır bu konuyla ilgili. Çünkü, işe iade davası sadece feshin geçerli ya da haklı bir nedene dayanmadığından dolayı iptaline yönelik değil, ayrıca feshin iptali durumunda belirlenecek ücret ve tazminat haklarının da karar altına alınmasına yönelik bir davadır. Yani hem bir tespit davası, hem de bir eda davası özelliği taşır. Öte yandan, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi için de davanın sürmesi gerekir. Bu nadenlerle dava derdest iken işveren işçileri işe çağırdığı zaman dava konusuz kalmaz ve davanın reddine karar verilemez; bilakis yukarıda saydığım hakların karar altına alınması için dava devam eder ve işverenin işe başlatma çağrısı, feshin geçersiz ve haksız olduğuna da karine teşkii eder diye düşünüyorum. Yargıtay'ın kararları da bu yöndedir.
İşverenin işe iade alma kararının samimi olmadığının ispatı, ortada yazılı belgeler yoksa oldukça zor bir konudur. Fakat imkansız da değildir. Ama sizin mesajınızda belirttiğiniz küfür ve hakaretler nasıl ispatlanır, bir şey diyemem doğrusu. Bu konu ile ilgili Legal'in İş Hukuku Karar İncelemeleri Dergisi'nin (yanlış hatırlamıyorsam) 2. sayısında konuyla ilgili bir yazı vardı. Bulup okursanız iyi olur. Bu konuya bir şey daha ekleyeyim. İşverenin işe geri alma kararı, kayıt ve şart içeremez. Örneğin şunu şunu yaparsan işe başlatırım şeklinde bir işe geri alma iradesi sakattıt ve işçi buna uymak zorunda olmayıp ücret ve tazminatını talep edebilir. Benim bir toplu davamda işverenin böyle şartlı bir iradesine uymayıp haklar için yaptığım icra takibine işverenin itirazı üzerine İş Mahkemesinde açtığım itirazın iptali davaları kabulle sonuçlandı. Bu kabul kararlarını Yargıtay da onarsa, bu konudaki boşluk Y. içtihadıyla doldurulmuş olacaktır. Sizin olayınızda da işverenin küfür ve hakaretle işe gelin demesi, irade sakatlığını tabii ki gösterir bence, ama dediğim gibi ispatı zor bir husustur.
Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Aklınıza gelen başka bir şey olursa yine yazarsınız, elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım. Kolay gelsin.
Av. Seyit Nusret Öztürk"

Buna bir şey daha ekleyeyim. Bu durumda, işçinin haklı fesih yaptığından bahisle sadece kıdem tazminatının talebi doğru olmaz. Bu olayda, işverenin işçiyi işe geri almadaki iradesinin sakatlığı ve gerçek bir iradenin bulunmadığından bahisle işe iade kararında yazılı ücret ve tazminat haklarının talep edilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Böyle bir olayda, iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilmiş muamelesi göreceği için de ayrıca ihbar ve kıdem tazminatları da istenebilecektir.