Mesajı Okuyun
Old 27-12-2006, 20:04   #19
Tulin

 
Varsayılan

15.12.2006

Taj Mahal hani ilkokulda ezberlediğimiz dünya harikalardan.
Bir saat gecikmeyle tüm gece uyumuş ve uykusunu almış olarak, kir pas içinde vardım Agraya.

Hindistanın çok iyi demiryolu ağı var yoksa bu kalabalık yerinden kımıldayamaz. Tren garları her zaman kalabalık ve çok renkli. Hintliler hemen eve çeviriveriyorlar kaldıkları yerleri. Yerde uyuyanların üstüne basmamaya çalışarak çıktım gardan. Agra Yamuna nehrinin kıyı
sında ve Taj Mahal Agrada.

Arkamda Riksacılar hemen gar çıkışındaki büyük Agra haritasına yöneldim haritada gideceğim yeri bulmaya çalışıyorum burnumun dibindeki rikşacıya turist danışmaya gideceğimi söyledim. Otuz rupide anlaştık.

Bindik oto rikşaya gidiyoruz yol boyu bana otel pazarlamaya çalışıyor rikşacı. Israrla sadece turist danışmaya gideceğimi tekrarlıyorum.
Bu kez turist danışmanın kapalı olduğunu saat ondan önce açılmayacağını söyledi ben olsun gidelim dedim. Adam beni bir binanın önünde bıraktı. Binanın girişinde başka bir şeyler yazıyor yanlış yerdeyiz ve de kapı kapalı. Parasını ödemeyeceğimi söyledim kısa bir tartışmadan sonra sinirle tekrar bindik rikşaya yol boyu boşuna gittiğimizi turist danışmanın kapalı olduğunu tekrarladı durdu. Dediğim adrese vardığımızda saat dokuz olmuştu ve kapı açıktı şoför mahçup uzattığım parayı aldı. Kapının önünü çalı süpürgeyle tozuta, tozuta süpüren delikanlı beni içeri alarak memurun beş dakika içinde geleceğini söyledi. İçeri girdim çay ikram ettiler bana ve memur geldi, şişman şirin bir hintli duyduğum doğruymuş bu gün cuma ve Taj Mahal kapalı bir gün fazladan beklemek zorundayım. Hiç böyle bir bilgi okumamıştım rehber kitaplardan canım sıkıldı ama yapabileceğim bir şey yok. Turizm danışmadaki görevli birkaç otele telefon etti sonunda Neketan otelin de yer ayırttı kendiliğinden. İtiraz edemedim bir harita ve gerekli bilgileri alarak ayrıldım oradan, arkamdan kapıya kadar çıktı görevli, otelde beni beklediklerini söyleyerek.

Yolda bindiğim Rikşanın sürücüsüne elimdeki otelin adresini verdim ama bunu öyle asık suratlı yapmışım ki on dakika gittikten sonra adam özür dileyerek bir şey söyleyeceğini ama korktuğunu söyledi. Tam beklediğim gibi otel pazarlıyor; illa bir görün beğenmezseniz para almayacağım falan. Böylelikle Turist Guest Hausea gittik. Kalanların hepsi turist, kocaman bir bahçesi var güvenilir bir yere benziyor otel. İnterneti, lokantası da var. Üç yüz elli rupi sıcak suyu banyosu odanın içinde hatta tuvalet kağıdı havlusu bile var. Çok açtım ve omlet istediğimi söyledim, pür vejeteryanlarmış yumurta kullanmıyorlarmış.

Odam temizlenmemiş henüz bir başka odada duş aldım ve dışarı çıktım. Hiç değilse bu gün hayalet kent Fetihpur Sikriyi gezeyim. Otobüs terminaline gittim oradan yerel otobüsle bir saat kadar yolculuktan sonra hayalet kente vardık benden başka iki Japon turist daha vardı otobüste. Tüm camlar açık ve ortalık toz rüzgar.
Fetihpura varınca şoföre en son dönüş arabasını sordum akşam saat altıya kadar her yarım saatte bir var araba var dedi.

Fetihpur Sikri 1570 yilinda Imparator Ekber tarafından yapılmış ve sonra muhtemelen susuzluk yüzünden terkedilmiş bu kent. Bilet alarak içeri girdim çok iyi korunmuş kırmızı taşlardan yapılmış hayalet bir kent burası.

Biraz tırmanınca Şah Cihan tarafından yapılmış Cuma Mescidine ulaştım, tabii ayakkabıları çıkararak. Caminin içine girerken değil bahçede de ayakkabıyla gezilmiyor.



Fetihpur Cami avlusunda çıplak ayaklarla

Yerel rehberlerin teklifini reddederek dolaşmaya başladım sonra bir delikanlı sadece ingilizce pratiği yapmak için bana eşlik etmek istediğini söyledi öğrenciymiş, iyi dedim ve anlatmaya başladı kentin tarihini.



Fetihpur Sirki de gün batımı bulutlarda güneşin yansıması,kırılması

Etrafta yeşilden maviye çeşitli renklerde kuşlar var ve her yerde sincaplar.

Uzaktaki ince uzun bacalı binada eskiden filler yakılırmış bu yüzden fil evi deniyormuş buraya. Vaktim olmadığından Ekberin karıları için yaptırdığı evleri gezemedim ve otobüs terminaline döndüm ne otobüs var ne yolcu.
Saat tam beş buçuktu ben vardığımda, kaçırdım mı acaba dedim ama hemen ardımdan iki finlandiyalı kız geldi onlar da terminalin karşısındaki kahvede bekliyorlarmış ve yarım saattir otobüs falan gelmemiş. Hep beraber biraz da umutsuzca altı arabasını beklemeye başladık on dakika sonra gelirken otobüste gördüğüm Japonlarda koşarak geldiler yine beraberce beklemeye başladık. Saat altı kırk beş ama da ne araba vardı ne de bizden başka bekleyen. Sürekli taksiciler geliyor ve astronomik fiyatlar teklif ediyorlar. Aramızdaki tek erkek olan japonu gönderdik araba bulsun diye ama bir önceki taksi şoförü kızgın bize bakıp duruyor. Japon kapısız bir kamyonetle geldi kişi başı yüz rupiye bu araçla anlaştığını söyledi, hemen bindik kapısız kamyonete öne ben Japonlarla, kızlar arkaya kasaya. Tam gidiyoruz reddettiğimiz taksi şoförü kamyonetin önünü kesti. Bağırmaya başladı ama bizimkinin vazgeçeceği yok ötekisi saldırgan bizimkini araçtan çıkarıp tartaklamaya başladı etrafta seyredenlerden müdahale eden yok. Dayanamayıp araya girdim polise bizim sürücüyü bırakmazsa polise gideceğimi söyledim bunun üzerine, arkamızdan bağırmaya devam etse de yolumuzdan çekildiler.

Yola çıktık şoförün eli kornada, sürekli kornaya basıyor durum gergin sesimiz çıkarmaksızın gidiyoruz. Azıcık duraklayınca dört kişi kasada oturan kızların yanına atlayıverdi şoförün müdahale edeceği yok kızlarla kasanın brandasını kapattık iyice yeni binenlerde kızların yanına oturdu.
Hepimiz tedirginiz bir sonraki yavaşlamada, sanki şoför bilerek yavaşlıyor hiç yer olamamasına karşın iki kişide bizim yanımıza binmeye çalıştı yer yok diyoruz, olsun biz kapıda asılarak gideriz diyorlar. Sürücüye bunu engellemesini yoksa ineceğimizi söyledik, iyi ki parayı peşin istemesine karşın henüz ödememiştik.
Sürücü indirdi adamları bir daha yavaşlamamasını istedik. Yolda tekrar para istedi bizden ama Agraya varınca ödeyeceğimiz konusunda ısrarlıydık.
Agarda Turist dayanışması için teşekkür ederek birbirimizle vedalaştık otele döndüm.

Akşam otelde pür vejeteryan ve lezzetli bir yemekle karnımı doyurdum, bir de çatal kaşık normal büyüklükte olsa, insan tatlı kaşığıyla çorba içerken yoruluyor.
Yatar yatmaz uyudum.

16.12.2006

Dün beni buraya bırakan rikşacının yeri hemen otelin karşısı onunla dolaşmayı düşünüyordum bu gün ama respsiyondaki adam bana güvenli bir motorikşa ayarlayacağı konusunda israrlıydı mecburen kabul ettim. Dört yüz rupiye tam gün beni gideceğim her yere götürecekti, oldukça renkli ve süslü bir rikşayla ilk durağımız elbette Taj Mahal.



Taj Mahal

Ana kapının hemen girişinde Taj Mahale dek uzanana iki ince uzun havuz var ve çeşitli ışık oyunlarıyla gün boyu değişerek Taj Mahalin aksi bu havuza yansıyor yansıması da kendisi kadar güzel.



Taj Mahalin suya yansıması

Taj Mahalin yapımı yirmi iki yıl sürmüş yirmi bin kadar işci bin kadar fil çalışmış yapımında bittikten sonra mimarın ellerini kestirmiş Sah Cihan bir benzerini yapmasın diye. Eden bulur ya da Karma diyelim kendisi de öz oğlu tarafından gönderildiği Agra kalesinde geçirmiş ömrünün son yedi yılını, bu muhteşem esere bakarak. Mimarın adı Isa khan mış. Taj Mahal Yamuna nehrinin bir kıyısında etrafında kırk bir metre uzunluğunda ezan okunmayan asimetrik iki minaresi var. Şah Cihan ve karısının anıt mezarları alt katta ama ziyaretçiler için yapılan sembolik mozoleler giriş katında ve ziyarete açık.

Muhteşem bir işçilikle yarı değerli ve değerli taşlar beyaz mermere döşenmiş. El oymalar yekpare mermere dantel, dantel gibi işlenmiş.

Taj Mahalden ağır, ağır akan Yamuna nehri ve etrafını çevreleyen bahçeler çok güzel görünüyor.

Taj Mahali gezmek bir buçuk saatimi aldı aslında daha uzun kalmak sindirmek isterdim ama görülecek Agra Kalesi var. Girişte hep yanımda taşıdığım kibrit ve cam su bardağımı emanete bıraktırmışlardı, bilet ücreti beş yüz rupi.

Agra Kalesi tren garına çok yakın, kırmızı taşlardan yapılmış yenilmez olarak kabul edilen bu kaleden Taj Mahal çok güzel görünüyor. En ilgi çekici ve kalabalık yeri de Şah Cihanın karısı Mümtaz için yaptırdığı Taj Mahali seyrederek öldüğü kule. Söylentiye göre son günlerinde ayağa kalkamadığı için bir ayna yardımıyla aksinden seyredermiş Taj Mahali.

Moğol Bahçe mimarisinden kalma üzüm bağları var ama şimdi değişik bitkilere ev sahipliği yapıyor bu güzel bahçe. Kulelerden başka şahın halkı kabul ettiği divan bölümü var, bir saat kadar kalabildim Agra Kalesinde ve Taj Mahali birde buradan seyrettim.

Yavru Taj Mahal diye anılan bir başka türbe daha var yakınlarda. Benzer bir işçilikle hatta daha ince bir işçilikle işlenmiş. Bu tür işlemeye Pietra Dura deniyormuş. Renkli yarı değerli taşlar mermerin oyulduğu yere konuyor çoğunluk çiçek desenleri. Bir küçük çiçek desenini bu yolla yapmak en iyi işçinin en az bir haftasını alıyor olmalı.

Taj Mahalin etrafını saran Ram Bag denen bahçelerin girişi ücretli en son oraya gittim ve son kez Taj Mahali seyrettim aşağıdan yukarı.

Hava kararmaya başlamıştı. Tren garına uğrayıp Delhi için bilet aldım. Otelde pür vejeteryan akşam yemeğini yedim ve eşyalarımı sabaha kolaylık olsun diye toplayarak günü bitirdim.