Mesajı Okuyun
Old 28-08-2013, 14:11   #3
Lpolat

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım bilindiği üzere görevsizlik ve yetkisizlik itirazı varsa bu noktada mahkeme önce görevli
olup olmadığına bakar sonra yetki itirazına geçer ZİRA GÖREVSİZ MAHKEME YETKİ İTİRAZINI İNCELEYEMEZ

Olayınıza gelince görev kamu düzenindendir mahkemenin her aşamada bu kararı verebilmesi gerek
Ayrıca Dava iş Mahkemesinde açılsaydı dahi yetkisiz olduğunu düşünüyorsanız süreyi kaçırdım diye üzülmeyin Çünkü:
İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihteki davalının Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabilir.
İş Mahkemelerinin yetkileri kamu düzenine ilişkin olduğundan yetki itirazında bulunmamış olsa bile mahkemece kendiliğinden davanın her aşamasında gözetilmesi gerekir.


Size bu konuda yardımcı olacak bir Hukuk Genel Kurul kararını ekliyorum Saygılarımla

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasındaki “üyelik aidat alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.10.2008 gün ve 2007/557 E. – 2008/793 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.5.2009 gün ve 2009/9896-14243 sayılı ilamı;
(“…Dava, 2821 sayılı Sendikalar Kanunun 61/2. fıkrası uyarınca açılan üyelik aidat alacağının faiziyle birlikte tahsiline ilişkindir.
Davacı sendika, davalı Ereğli/Kocaeli Belediye Başkanlığı ile aralarında toplu iş sözleşmesi bağıtlı ve yürürlükte bulunduğunu, davalının sözleşme gereğince işçilerin ücretlerinden kestiği aidatları ihtarnameye rağmen sendika hesabına yatırmadığını belirterek aidat alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının birikmiş aidat borcuna ilişkin olarak daha önce dava açtığını ve kararın kesinleştiğini, aynı döneme ilişkin ikinci bir dava açamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davalı tarafından işçilerden kesilen ve davacı sendikaya ödenmeyen aidat miktarları yıl ve ay itibariyle bildirildiği davacının da bu miktara itiraz edilmemiş olması nedeniyle davalı tarafından gönderilen listedeki miktarlara göre davanın kabulüne, aidat alacağının ait olduğu aylardan bir ay sonra başlayacak en yüksek işletme kredisi faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından yetki itirazlarının, dava açıldıktan sonra yaptıkları ödemeler dikkate alınmadan karar verildiği gerekçesiyle temyiz edilmiştir.

5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 5. maddesine göre iş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihteki davalının Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabilir. İş Mahkemelerinin yetkileri kamu düzenine ilişkin olduğundan yetki itirazında bulunmamış olsa bile mahkemece kendiliğinden davanın her aşamasıda gözetilmesi gerekir. Dairemizin 24.4.2009 tarih ve 9425-11511, 19.2.2008 tarih ve 2007/30633-2008/1051, 10.2.2009 tarih ve 2009/1089-1968 sayılı içtihatları da bu doğrultudadır. Bu nedenle somut olayda davalının ikametgahı mahkemesi olan Gediz İş Mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir.
O halde dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddi gerekir iken işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Dava, 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu`nun 61/2. fıkrası uyarınca üyelik aidat alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Özel dairece; karar yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece, önceki hükümde direnilmiş; karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

Somut olayda; yetkili mahkemenin, İş Mahkemeleri Kanunu`nun 5. maddesine göre mi; yoksa 818 Sayılı Borçlar Kanunu`nun 73/1. ve HUMK.`nun 17. maddelerine göre mi belirleneceği; varılacak sonuca göre davanın hangi yer İş Mahkemesi`nde görülmesi gerektiği noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır;
Dava konusu talebin hukuki sebebi 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 61. maddesidir.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu`nun 63. maddesinin 2. fıkrasında, bu kanundan doğan bütün anlaşmazlıkların iş davalarına bakmakla görevli mahkemelerde çözümleneceği hükmü düzenlenmiştir.

İş Mahkemelerinin kurulması, yer itibariyle yetkisi, yargılama usulü, temyiz süresi gibi konular 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu`nda düzenlenmiş bulunmaktadır. Sözü edilen kanunda İş Mahkemelerinde davaların çabuk ve kolay görülmesi için özel usul hükümlerine yer verilmiştir. Kanunun 5. maddesine göre iş mahkemesinde açılacak davalar, dava olunanın Medeni Kanun gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde açılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili yer mahkemesinde de açılabilir. Aynı maddenin son cümlesinde “Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılamaz” denilmek suretiyle öngörülen yetki kurallarının sözleşmelerle değiştirilemeyeceği belirtilmiş bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunun 17.1.1950 tarih ve 1/542-27 sayılı raporunda söz konusu yetki kuralının kamu düzenine ilişkin olduğu ve öngörülen yetki hükmüne aykırı sözleşme yapılamayacağı; iş sözleşmelerinde veya işyeri iç yönetmeliklerinde başka yer mahkemesinin yetkili olacağının kararlaştırılamayacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Madde gerekçesinden de açıkça anlaşılacağı ve tüm öğretinin üzerinde uyuştuğu husus, anılan kanunun 5. maddesinin işçi yararına düzenlendiğidir. Bunun içindir ki ekonomik gücü daha zayıf olan işçinin çalıştığı yerden ayrılmadan davaya katılması düşünülmüştür.
Türk Hukuk Öğretisinde de sözü edilen yetki kuralının kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle sözleşme ile sadece ikametgâh veya işyeri mahkemesinin yetkisinin kaldırılmasının değil, bunların yetkilerine dokunmaksızın bir başka yer mahkemesinin yetkili kılınmasının da bu kurallara aykırılık oluşturacağı kabul edilmektedir (KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, İstanbul 2001, s.1022; MOLLAMAHMUTOĞLU Hamdi, İş Hukuku, 3.Bası, s.134; SÜZEK Sarper, İş Hukuku, 3. Bası, İstanbul 2006, s.92; ŞAHLANAN Fevzi “İş Mahkemeleri ve İş Yargılaması”, Cumhuriyetin 75. Yılında Endüstri İlişkilerinde ve Emek Piyasalarının Düzenlenmesinde Devletin Rolü ve İşlevleri, TEİD, III. Uluslar arası Endüstri İlişkileri Kongresi, 14-16 Ekim 1998, s.121; TUNCAY, Can, İş Mahkemelerinin Yetkisi ve Sözleşme Yasağı, YHD., C.I, Eylül 1969, S.9. sh.765;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 27.3.2968 ve 193-192 sayılı kararında da bu ilke benimsenmiştir.

Kamu düzeninden; korunma ve uygulamasında, toplumun büyük yararı bulunduğu kabul edilen özel hukuk kuralları anlaşılmak gerekir. (Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Çev. Cevat Edege, Ankara, 1983, Yargıtay Yayını No:15, Sh.258).
Kamu düzeni, kamu menfaati düşüncesi ile konulmuş özel hukuk düzenidir. Aynı zamanda sözleşme serbestisinin sınırını tayin ederken, bu kavrama başvurulabilir (Becker H., Borçlar Kanunu, Çev. Bülent Olcay, Ankara, 1967, Sh. 97).

İsviçre Federal Mahkemesi kamu düzeni kavramını şöyle; “Bir kuralın kamu düzenine ilişkin sayılması için bu kurala aykırılığın, ülkenin hukuk düzeninin temel ilkelerinden birisiyle çatışması, ya da ülkenin genel hukuk duygusunu ağır şekilde zedelemesi zorunludur (Kaneti Selim, İsviçre Federal Mahkemesi`nin Borçlar Hukuku Kararları, Ankara, 1968, Sh.22).” ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi 28.1.1964 gün ve 63/128 E. – 64/8 K. sayılı kararında kamu düzeni deyiminin; toplumun huzur ve sükûnunun sağlanmasını, devletin ve devlet teşkilatının muhafazasını hedef tutan her şeyi ifade ettiği, bir başka deyişle toplumun her sahadaki düzeninin temelini teşkil eden bütün kuralları kapsadığı sonucuna varmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 12.12.1990 gün ve 1990/3-527, 1990/627 sayılı kararında bir kuralın kamu düzeni ile ilgisinin ülkenin sosyal, ekonomik, ekinsel (kültürel) ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenmesi gerektiği; sözü edilen gerçeklerin, kuralın vazgeçilmezliğini, toplumsal yararını ortaya koyması durumunda kuralın kamu düzeni ile ilgisinin mevcut olduğu ifade edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 28.11.1973 gün ve 609/959 sayılı kararında ise “kamu düzeni kavramı, benzer yönler olmakla beraber her ülkenin, o ülkenin kendisine özgü tarihsel, sosyal, ekonomik ve diğer koşulların oluşturduğu özel bir anlam taşır” hükmüne yer verilmiştir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun gerekçesinde mahkemenin yer itibariyle yetkisi konusundaki hükmün kamu düzenine ilişkin olduğu maddenin gerekçesinde açıkça ifade edildiğine ve 5. maddede belirtilen yetki kuralına aykırı sözleşmelerin geçersiz olduğu belirtildiğine göre kanun koyucu iradesine ters düşecek ve sözü edilen hükmün ihlali anlamına gelebilecek yorumlara değer verilemez Kamu düzenine ilişkin ve kesin olan yetki kuralına aykırı sözleşme yapılamaz. Mahkeme yetkisizliğini her zaman kendiliğinden gözetir. Taraflar da duruşma bitinceye kadar yetki itirazında bulunabilirler. Yani bu halde yetki itirazı ilk itirazlardan değildir.

5521 sayılı İş Kanunun 15. maddesinde yer alan; “Bu Kanununda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır” kuralından hareketle İş Mahkemelerinin yetkisi konusunda yapılacak sözleşmelerin geçerli olacağı kabul edilemez. Çünkü İş Mahkemelerinin yer bakımından yetkisi konusu 5521 sayılı Kanunda açık ve kesin bir şekilde düzenlenmiştir. İş Mahkemeleri Kanununun düzenlediği özel yetki kurallarında, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir boşluk veya belirsizlik bulunmamaktadır. İş Mahkemeleri Kanununda kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı düzenlenmiştir.

Somut olaya gelince;
Davacı sendika, davalı işveren belediyenin, kendi nam ve hesabına kestiği üyelik aidatlarını ödemediğini ileri sürerek 2821 sayılı yasanın 61. maddesi gereğince, kesilen aidatların davalıdan tahsiline karar verilmesini dilemiştir.
Davalı işverenin aidat kesintilerini, davacıya ödemediği; davacı sendikanın merkezinin Ankara`da; davalı belediyenin ikamet adresinin ise Gediz/Kütahya`da olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Yukarıda anlatılanlar ışında, uyuşmazlık konusu olayda; davacı sendikanın aidat alacağının yasal dayanağı 2821 sayılı Sendikalar Kanunu`nun 61. maddesi olup, aynı Kanununun 63. maddesinde bu kanundan doğan bütün anlaşmazlıklarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtildiğine göre görevli mahkemenin yer itibariyle yetkisi o mahkeme için öngörülen özel yetki kurallarına göre belirlenmelidir. İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda özel yetki kuralları varsa öncelikle o hükümlerin uygulanması gerekir. Aksi halde 5521 Sayılı Kanun Konuya ilişkin yukarıda belirtilen yetki kurallarına göre davanın işverenin ikametgâhı sayılan yer mahkemesi dışında açılma imkânı bulunmamaktadır.

Ayrıca, delillere en kısa ve en kolay ancak davalı işverenin bulunduğu Gediz`de ulaşılabilir ve mahkeme tüm delilleri buradan daha kolay toplama imkanına sahiptir. Çünkü tüm deliller burada bulunmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere 5. maddenin amaçlarından biri de budur.
Sonuç itibariyle; davanın görüleceği yerin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Borçlar Kanunu`na göre daha özel düzenleme olan İş Mahkemeleri Kanunu`nun 5. maddesine göre belirlenmesi; ayrıca İş Mahkemeleri Kanunu`nun 5. maddesinin kamu düzenine ilişkin olduğu da gözetildiğinde, davanın Ankara İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiği yönündeki direnme kararı doğru görülmemiştir.

Bu nedenle: Aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.

Y.H.G.K. 17.2.2010 E.2010/9-52 – K.2010/89