Mesajı Okuyun
Old 11-08-2009, 13:51   #3
Av.Feridun Yurtsever

 
Varsayılan

Tahliye davasında kira sözleşmesinin varlığını ispat etmek gerekir. Haksız işgal hükümlerine başvurmak gerektiğini düşünüyorum. İşinize yarayabileceğini düşündüğüm bir kararı ekliyorum. Saygılar.

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

E:2003/663
K:2003/2653
T:11.03.2003

KİRA SÖZLEŞMESİ
MÜDAHALENİN MEN'İ

Fuzuli işgal nedeniyle açılan müdahalenin önlenmesi davasında, kira sözleşmesinin varlığı konusunda ilkeleri doğrultusunda hiçbir araştırma yapılmaksızın, savunmaya değer verilmek suretiyle kira ilişkisinin varlığından sözedilerek görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.

YİBK., 18.3.1942 tarih ve 37/6 s.
1086 s. HU M K. m. 288, 292, 293

Taraf1ar arasında görulan davada;

Davacı, dava konusu meskenin maliki olduğunu, davalının haksız yere taşınmazı işgal ettiğini ileri sürerek elatmasının önlenmesini istemiştir.

Davalı, taşınmazı davacıdan önceki malikle yaptığı anlaşma gereği kullandığını, du anlaşmanın davacıyı da bağlayacağını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının önceki malikin kiracısı olarak taşınmazda bulunduğu, bu durumda tahliye davasının Sulh Hukuk Mahkemesinde açılabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

Karar, taraflarca süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü:

Dava, çaplı taşınmazdaki bağımsız bölüme haksız işgal nedeniyle elat-manın önlenmesi isteğine ilişkindir.

Davalı, çekişmeli bölümün kendisine ait iken davacının bayiine sattığını, taşınmazdaki sattığı kişiye ait ipotek borcunu ödemesi karşılığında bu yeri kullandığını savunmuş, mahkemece davalının kiracı olduğu, bu durumda Sulh Hukuk Mahkemesinde tahliye davası açılabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.



Bilindiği üzere; özel yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla, gerek taşınır gerekse taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin geçerli olması hiçbir bicim koşuluna bağlı değildir. Kira sözlesmeleri yazılı veya sozlü yapılabilecegi gibi zımni (üstü kapalı) olarakta vucuda getirilebilır. Yeterki taraflar kira sözleşmesinin esaslı unsurlarında anlaşmış olsunlar. Nitekim bu kural 18.3.1942 tarih, 37/6 sayılı inançları Birleştirme Kararında açıkca vurgulanmıştır.

Nevarki kira ilişkisi bir hukuki fiil (vakıa) değil, bir hakkın doğumuna, değiştirilmesine veya ortadan kaldırılmasına neden olma niteliği itibariyle bir hukuki işlem (muamele)dir.

Bu nedenle, HUMK.nun 288. maddesi uyarınca 1.1.1998 tarihinden itibaren 20.000.000 lirayı aşan (23.6.1996 gün ve 4146 sayılı Yasaya göre) sözleşmeler hakkında tanık dinlenilebilmesine olanak yoktur; kira sözlesmesinin varlıgı, ancak yazılı delille ispat edilebilir. Hemen belirtilmelidir ki, sozu edilen miktar, yıllık kıra tutarına bakılarak belli edilir. Sözlü kira sözleşmesi kurulduğu yolundaki savunmanın, ilgilisine (davalıya yada davalılara) yemin teklif etme hakkı verebileceği; ayrıca HUMK.nun 292 ve 293. maddelerinde değinilen ayrıcalıklarında gözetilmesinin gerekeceği kuşkusuzdur.
Mahkemece, yukarıda değinildiği anlamda bir araştırma yapılmaksızın kira ilişkisinin varlığından söz edilerek görevsizlik kararı verilmesi ve eksik soruşturma ile hüküm kurulması isabetsizdir. Tarafların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.