Mesajı Okuyun
Old 15-03-2010, 13:03   #4
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No
: 2005/6MD-40

Karar No
: 2005/114

Tarih
: 11.10.2005


  • BAŞKASI ADINA ZİLYETLİK PAYININ SATIN ALINMASI
  • RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK
  • SUÇ VE İNCELEME TARİHLERİ ARASINDA DAVA ZAMANAŞIMININ GERÇEKLEŞMESİ
Sanık …'nın resmi evrakta sahtecilik ve irtikaba kalkışmak suçlarının sübuta ermediği ve bu suçların yasal öğelerinin de oluşmadığı kabul edilerek beraatına; sanığın, bacanağı … adına zilyetlik payının satın alınması, karşılığının bir bölümünün ödenmesine de aracılık ettiği taşınmazlarla ilgili olarak Gökçeada Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/109, 1998/53 ve 54 esas sayılı davalarda hakimin reddi ve çekilme nedenleri gerçekleştiği halde duruşma ve keşiflerini yapıp anılan davacıyı kayırma fikriyle yasaya ve hukuka aykırı karar ve hüküm verdiği sübuta erdiğinden eylemine uyan TCY.nın 244, 80, 59, 647 sayılı Yasanın 4 üncü maddeleri uyarınca sonuç olarak 435.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve 2 ay 27 gün süreyle memuriyetten yoksun kılınmasına, bu cezanın 4616 sayılı Yasanın 4758 sayılı Yasa ile düzenlenen 1. maddesinin 4. bendinin 3. paragrafı uyarınca dava zamanaşımı süresince ertelenmesine ilişkin Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.09.2003 gün ve 13044-6298 sayı ile verilen kararın sanık vekili ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 20.01.2004 gün ve 257-10 sayı ile sonuç olarak Özel Daire kararının;
1. (2) nolu bendinde yer alan ve sanığın görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan beraatına ilişkin hükmünün, TCY.nın 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince suç ve inceleme tarihleri arasında dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CYUY.nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak bu suça ilişkin kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına,
2. (4) nolu bendinde yer alan ve sanığın TCY.nın 244 ve 80. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin hükmünün, eylemin resmi evrakta sahtekarlık suçuna uyduğu nazara alınmadan suç niteliğinin belirlenmesindeki yasaya aykırılık nedeniyle bozulmasına,
3. (1) nolu bendinin (b) alt bendinde yer alan ve sanığın resmi evrakta sahtekarlık suçundan beraatına ilişkin hükmünün, sanığın resmi evrakta sahtekarlık suçundan cezalandırılması yerine beraatına karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan bozulmasına,
4. (1) nolu bendinin (c) alt bendinde yer alan ve sanığın resmi evrakta sahtekarlık suçundan beraatına ilişkin hükmünün, sanığın resmi evrakta sahtekarlık suçundan cezalandırılması yerine beraatına karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan bozulmasına,
5. (1) nolu bendinin (a) alt bendinde yer alan ve sanığın resmi evrakta sahtekarlık suçundan beraatına ilişkin hükmünün, sanığın resmi evrakta sahtekarlık suçundan cezalandırılması yerine beraatına karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan bozulmasına,
6. (3) nolu bendinde yer alan ve sanığın irtikaba kalkışmak suçundan beraatına ilişkin hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi bozma kararından sonra yaptığı yargılama sonucunda 07.10.2004 gün ve 4229-11518 sayı ile;
"… Gökçeada Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1995/87 (bozmadan sonra 1998/54), 1995/88 (bozmadan sonra 1998/53) esas sayılı davalarında da; davalılar Maliye ve yargılama aşamasında davaya katılan Kanuni Sultan Süleyman Han Vakfı vekillerince; dava konusu yerlerin mer'a olduğu, sit alanı içerisinde kaldığı, Sultan Süleyman Han Vakfı vakfiyesi kapsamında bulunduğu savunulduğu halde, 238 parsel sayılı mer'a krokisi, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'nın 51 ve devamı maddelerine göre Koruma Kurulu'nun dava konusu yerle ilgili kararı ve krokisi, vakıfname getirtilmeden ve dolayısı ile uygulanmadan yapılan keşfe ve röper noktaları içermediğinden uygulanma niteliğinden yoksun bilirkişi rapor - krokisine dayanarak hukuka ve yasaya aykırı biçimde davaları kabul ve bacanağı Şinasi Karaca yararına taşınmazların tapuya tescilleri yolunda hükümler kurduğu,
İddianame, yargılamanın gerekliliği ve görevsizlik kararlarında belirtilmemiş olmakla birlikte; sanığın ayrıca bacanağı …'nın davacı olduğu Gökçeada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1995/12 ve 13, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1995/86, 93, 107, 108, 1996/71 esas sayılı davalarının yargılamalarını da yapıp, Sulh Hukuk Mahkemeleri davalarında görevsizlik kararı, Asliye Hukuk Mahkemesi davalarında da … yararına tescil hükümleri verdiği, bunlardan 1995/86, 93 ve 108 esas sayılı davaların Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nce belirtilen nedenlerle hukuka aykırılıktan bozulduğu,
Sanık tarafından anılan dava dosyalarıyla ilgili işlem ve kararlarda; gerek biçim ve gerekse içerik bakımından bir sahteciliğin sözkonusu olmadığı,
Böylece sanığın kayırma duygusuyla ve zincirleme biçimde yasaya aykırı işlemler yaptığı,
Sanık hakkında ayrıca; Gökçeada Asliye Hukuk Mahkemesi'nin; (a) 1996/131 esas sayılı davasında 26.10.1994 günlü keşifte yerel bilirkişi İlia Bangu ve elmenlik tanığı Haralambo Vulgarel bulunmadıkları halde, var göstermek ve onların ağzından görüş yazdırmak ve sonradan adliyede imzalarını tamamlatmak; (b) 1997/27, 28 ve 30 esas sayılı davalarda 30.05.1997 günü keşfe gidilmesine karşın, bilgisayarla keşif tutanakları yazdırıp adliyede imzalatmak; (c) aynı mahkemenin kimi dava dosyalarında sit alanının belirlenmesine ilişkin keşiflere gitmediği halde, adliyede gitmiş gibi tutanaklar düzenletmek; suretiyle resmi belgede sahtecilik yaptığı ileri sürülerek cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de,
Gökçeada Asliye Hukuk Mahkemesince dava konusu edilenler dahil olmak üzere tüm keşiflerin; mahkeme heyeti, ziraat ve fen bilirkişileri, yerel bilirkişi, elmenlik tanığı, taraf vekillerinin de katılımıyla yapıldığı,
Kimi keşiflerde daktilonun arızalanması, işlerin çokluğu gibi nedenlerle mahkemece ve bilirkişilerce gerekli ölçümler yapılıp gerekli notlar alındıktan sonra, tutanakların, keşif yerine yakın bir kamu kurumundaki bilgisayarla veya adliyeye dönülerek burada düzenlendiği veya benzer ve seri keşifler için önceden çoğaltılmış veya fotokopi biçiminde hazırlanan tutanakların o davaya ilişkin bölümü keşifte doldurularak, hazır bulunanların imzalarının tamamlatıldığı;
İmzaların gerçek ve adı yazılı kişilere ait bulunduğu;
Hazine temsilcisi Avukat A…'in açıklamaları, …, …, …, …, …, …, …, …, …'nin antlı tanıklıkları, … ile …'in mahkeme önündeki anlatımları, bunlardan; …, …, …, …, …'in dilekçeleri içerikleri ve tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış;
Sanığa yükletilen sahtecilik suçlarının sübuta ermediği ve yasal öğelerinin de oluşmadığı vicdani kanısında birleşildiğinden, önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık ve müdafii, katılan vekili ile Yargıtay C. Başsavcılığı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 28.12.2004 gün ve 210-231 sayı ile; tebliğname düzenlenmesi için dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosya, Yargıtay C. Başsavcılığınca düzenlenen "bozma" istekli tebliğname ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Hakim olan sanık, göreve ilişkin suçlar nedeniyle Yargıtay'ın ilgili Ceza Dairesinde yargılanarak resmi evrakta sahtecilik suçundan beraat etmiş ve kayırma fikriyle yasaya ve hukuka aykırı karar vermek suretiyle görevde yetkisini kötüye kullanmak suçundan mahkum olmuştur.
Sanık ve müdafinin, katılan Hazine vekilinin ve Yargıtay C. Başsavcılığının süresi içinde usulüne uygun biçimde açtığı temyiz davaları üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunda esasa ilişkin incelemeye geçilmeden önce Kurul Başkanı'nın; "bozma kararından sonra yargılamada tanıklardan …, …, …, … ve … tarafından verilen dilekçelerin direnme kararına dayanak yapıldığı halde, bu tanıkların önceki ifadelerinden vazgeçtiklerini bildirmeleri karşısında, diğer tanık ifadeleri ile doğan çelişkinin giderilmesi için yeniden dinlenmelerinin gerektiği, Özel Dairece bu yönde işlem yapılmamasının noksan soruşturma olduğu" hususunun ön sorun olarak gündeme getirmesi üzerine, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca bu konu öncelikle ele alınıp incelenmiştir.
Konunun incelenmesine geçilmeden önce, ceza yargılamasının amacı, bu amaca ulaşmak için yapılan yargılama faaliyeti sırasında kullanılan araçlardan biri olan "tanık dinlenmesi" işleminin yargılama yasasındaki düzenleme biçimi üzerinde kısaca durmakta yarar bulunmaktadır.
Uyuşmazlık konusu maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkartılarak uyuşmazlığın çözüme kavuşmasını ve gerekiyorsa ceza yaptırımı ile karşılanmasını sağlamak için yapılan ceza yargılaması faaliyeti sırasında başvurulan araçlardan olan "kanıt"ların bir türü de "tanık"lıktır. Öğretide tanıklar, "tarafların dışında uyuşmazlık konusu olay hakkında suç muhakemesinde beş duyuları aracı ile öğrendiklerini yargıca bildiren, kişiler" olarak tanımlanmıştır. (Prof. Dr. …, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Cilt I, İst-1984, sy. 742) Buna göre, yargılama makamı, gerek suçun kanıtlanmasında, gerekse suçu ve cezayı etkileyen hallerin var olup olmadığı hususunda tanık anlatımlarından kanıt olarak yararlanabilecektir.
Son soruşturma aşamasında kural olarak sözlü yöntemle dinlenecek olan tanığa tanıklığından önce adı, sanı, yaşı, işi ve oturduğu yer sorulacak, gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında yargıcı aydınlatacak hallere yönelik ve özellikle sanık veya mağdurla olan ilişkilerine dair sorular yöneltilecek, hazırsa sanık da gösterilip, tanıklık edeceği dava hakim tarafından kendisine anlatıldıktan sonra bildiklerini söylemeye davet olunacak, gerektiğinde önceden verdikleri beyanla son anlatımı karşılaştırılacak, aykırılık varsa nedeni, denetlenir düzeyde sorgulanıp aydınlığa kavuşturulacaktır. Keza tanıklık ettiği olayın aydınlanması ve anlattıklarının yeterince takdiri için CYUY'nın 232 ve 233. maddeleri uyarınca gerek mahkeme üyeleri, gerekse sanık ve müdafii ile C. Savcısının isteği üzerine kendisine sorular da sorulabilecektir.
Görüleceği üzere, Usul Yasasındaki bu düzenlemeler, hem yargılama makamı hem de yargılamanın diğer süjelerinin, kimi yasalarda öngörülen ayrıksı durumlar dışında, tanıklık yapan kişinin kimliği ve bir kısım özelliklerini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde bilmelerini ve böylelikle tanıklığının güvenilirliğini denetleyebilmelerini sağlamayı amaçlamaktadır.
Öte yandan, ceza yargılamasının amacı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, araştırılarak saptanması ilkesine dayanır. Hüküm kesinleşinceye kadar ulaşılabilme olanağı bulunan derlenmesi gerekli ve yararlı tüm kanıtların eksiksiz düzeyde elde edilmesi ve değerlendirilmeye tabi tutulması zarureti vardır. Ceza sorumluluğu esaslarına uygun bir hüküm kurulabilmesi ve her türlü kuşkudan uzak biçimde adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen bütün kanıt ve belgelerin araştırılıp tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma kararından sonra Özel Dairece yapılan yargılama aşamasında, önceki hüküm sanık aleyhinde bozulurken beyanları dayanak olarak alınan tanıklardan …'ın 29.07.2004, …, … ve …'ın 30.07.2004, …'nin ise 31.07.2004 havale tarihli dilekçeler vererek, baskı altında verdiklerini ileri sürdükleri önceki suçlayıcı beyanlarından döndükleri ve daha önceki suçlayıcı beyanlarında katılmadıklarını söyledikleri keşiflerde hazır bulunduklarını belirttikleri anlaşılmaktadır. Ancak, bu dilekçelerin anılan kişilere ait olup olmadığı hususunda herhangi bir tespit bulunmadığı gibi, dilekçelerin duruşma sırasında okunduklarına ve yargılamanın sujelerinin görüşüne sunularak tartışıldığına dair duruşma tutanaklarında da bir bilgi bulunmamaktadır. Kaldı ki beyanlarını değiştirmeyen diğer tanıkların anlatımları ile anılan dilekçe sahiplerinin yazılı beyanları arasında bir çelişki doğduğu ve bu çelişkinin giderilmediği de açıktır. Buna göre, adı geçen tanıklar Özel Dairece olanakların elverişliliği halinde yüzyüze veya elverişsizliği durumunda istinabe yoluyla dinlenmek suretiyle, söz konusu dilekçelerin kendileri tarafından verilip verilmediğinin, verildiğinin kabulü halinde ifadelerini değiştirme nedenlerinin ne olduğunun sorulmasında, diğer tanıkların anlatımları ile doğan çelişkiler nedeniyle tanıklar yüzleştirilerek çelişkinin giderilmesine çalışılmasında ve böylece ceza yargılamasının amacına uygun olarak tüm kanıtların toplanmasından sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde ve suçlayıcı ilk şahadetlere dayalı olarak şekillenen mahkumiyete ilişkin kanaatlerin, ortaya çıkacak yeni kanıtlar ışığında sorgulanmasının sağlanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Bu nedenle noksan soruşturmaya dayalı olarak verilen Özel Daire direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise; "Yargılamanın geldiği aşama itibariyle tanıkların dayanaksız olarak ifadelerini değiştirmelerinin, dilekçelerin bu tanıklara ait olduğunun dahi tespit edilmemiş olması nedeniyle dikkate alınması olanaksızdır. Kaldı ki, beyanları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma kararına dayanak alınan tanıkların tamamı ifadelerini değiştirmemiş olup, diğer tanıkların beyanları karar vermeye yeterli ve elverişlidir. Öte yandan, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma kararı yalnızca tanık beyanlarına değil, aynı zamanda belgelere de dayanmaktadır. Bu itibarla dosyada mevcut kanıtlar karar verilmesine yeterli ve elverişli olduğundan soruşturmanın genişletilmesine gerek yoktur." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle,
1. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 07.10.2004 gün ve 4229-11518 sayılı direnme hükmünün (BOZULMASINA),
Dosyanın Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 11.10.2005 günü sonuçta tebliğnamedeki isteme sonuç itibariyle uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.