Mesajı Okuyun
Old 04-05-2009, 17:54   #48
Kilimanjaro

 
Varsayılan

"Hukuk mevzuattan ibarettir" yaklaşımını dile getirenler pozitivist hukukçulardır. "Doğal hukuk" taraftarları ise (ki liberal cenah da bu grup içinde yer alır) bu görüşü benimsemezler. Konu elbette hukukun tanımıyla ilgilidir ve genel geçer bir tanım üzerinde uzlaşılamaması sebebiyle bu hususta hukukçular arasında ihtilaf yaşanmaktadır. Ama eğer konuyu Rousseau'nun "toplum sözleşmesi" kuramı, çağımızda giderek etkisini artıran "sivil itaatsizlik" kavramı ve genel olarak "doğal hukuk" penceresinden değerlendirirsek, hukukla mevzuat arasında fark gözetmek kaçınılmaz olacaktır. Meseleye dair uzun uzadıya felsefik açıklamalar içine girecek değilim, ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, gerek öğrenciliğim, gerekse avukatlığım döneminde hukuk ve mevzuat kavramlarını asla eşanlamlı olarak görmemiş bir kişiyim, bunun doğru olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. Kamu otoritesi (buna mevzuat hükümlerinin belirlenmesi de dahildir) ancak meşru daire içinde kullanılırsa itaat şart olur; bu otorite gayrimeşru şekilde kullanılırsa, mesela, kamu otoritesini (velev ki demokratik yöntemlerle olsun) eline geçirmiş bir iktidar bir kısım insanların temel hak ve özgürlüklerini keyfekeder değerlendirmelerle kısıtlarsa, bu tür kısıtlamalara her vatandaşın karşı çıkma ve bu doğrultuda getirilen hükümlere aykırı hareket etme hakkı bulunmaktadır. Bu noktada karşımıza "sivil itaatsizlik" kavramı çıkmaktadır. Yukarıda yer verdiğim örnek de bir sivil itaatsizlik eylemidir.

Alıntı:
Av.Suat Ergin
KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı, otobüsün önünde oturan zenci kadını zorla kaldırıp kendisi oturmak ister. Bazı yolcuların karşı çıkmasına rağmen olay büyür ve polise intikal eder. KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı polise, " Evet, yıllar önce böyle bir yasa çıkmış ama benim içime sinmiyor. Zenciler bizlerle eşit olamaz. Benim gibi düşünen milyonlarca ABD'li bulunmaktadır. " demiştir.

Siz polis olsaydınız cevabınız ne olurdu?

Bunu ne hakla, hangi meşru hakkı, hangi temel hak ve özgürlük kavramına dahil hürriyeti ileri sürerek yapacak? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Örneği tersine çevirmişsiniz ama konuyla pek ilgisi olmamış.

Alıntı:
Av.S.Karaca
Sevgili Kilimanjaro, verdiğiniz örnek çok uç (veya ekstrem mi demeliydim?).

Ben bu örneği, "hukuk mevzuattan ibarettir" düşüncesini eleştirmek için verdim; misalin sizin tabirinizle "uç" olması, tartışma gerektirmeyecek kadar açık bir örnek vermek istememden kaynaklandı, yoksa bu konuda binlerce örnek verilebilir.

Alıntı:
TBB Meslek Kuralları:
20- Avukatlar ve Avukat Stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar. Duruşmalara Türkiye Barolar Birliğince şekli saptanmış cübbe ile ve temiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek Avukatlar iklim ve mevsim koşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar.

Kravatla ilgili eleştirilerimi geçtim, söylermisiniz bana, Erzurum'daki bir avukatla Antalya'daki bir avukatı kravat hususunda farklı düzenlemelere tabi tutmakta ne tür bir hukuki yarar bulunmaktadır? Ve bu husus anayasada ifadesini bulan eşitlik ilkesiyle ne derece telif edilebilir? Haydi bunlara hukuki gerekçeler ürettik diyelim (mesela popüler tabiriyle, "anayasada geçen eşitlik kavramı mutlak eşitlik anlamında yorumlanmamalıdır" gibi) savcılar Barolar Birliğinin disiplin memurumudur ki meslektaşımızdan kravatsız olduğu için kimlik isteyebiliyor?

Meslek kurallarında geçen kravata dair hüküm bana göre son derece yersizdir/haksızdır. Hiçbir avukat iklim, mevsim, koşuşturma, terleme, bunalma, kravat takmaktan hoşlanılmama, ellerinin olmaması (özürlü olması), vs. gibi sebepleri izah etmek zorunda bırakılamaz! Kravat takmadığı için hiçbir avukata farklı muamelede bulunulamaz! Kravat takmak istemeyen takmaz, bence konu bu kadar basit...

Alıntı:
Bir mevzuat varsa HERKES (onun yanlış olduğunu düşünenler de!) uymak zorundadır.

Bu düşüncede olanlara tutarlılık namına mutlaka şapka takmaları gerektiğini de hatırlatırım. Malum; ortada kapı gibi kanun hükmü var ve hala da yürürlükte