Mesajı Okuyun
Old 26-04-2006, 23:23   #1
Gemici

 
Varsayılan Yargının Bağımsızlığı, Hakimlik ve Savcılık Teminatı: Bir Kıyas

Bir devlette Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetlerinin birbirinden ayrılması ve bu kuvvetlerden herbirinin diğerinden bağımsız olarak çalışması prensibi kaynağını John Locke ve Charles de Montesquieu’de bulur. Kuvvetler ayrılığı prensibinin çıkış noktası güçlü olan kimsenin veya organın bu gücünü kötüye kullanacağı ve kullandığı varsayımına/tecrübesine dayanmaktadır. Kuvvetin kötüye kullanılmasını önlemek ve kuvvetler arasında bir denge sağlamak demokrasilerde bu kuvvetlerin değişik organlar tarafından icra edilmesi yolu ile gerçekleştirilir. Bu değişik organlar görevlerini ifa ederken kendilerine yasalarla verilen yetki ve görevleri yerine getirirler, birinin diğerini kendi çıkarı için kullanması ve ona direktif vermesi söz konusu değildir.

Yargının gerçekten bağımsız olması, yargı bağımsızdır, hakimler sadece vicdanlarına ve kanuna göre karar verirler gibi ifadelerin yasalarda yer alması ile olmaz. Asıl bağımsızlık yargının mali ve idari bakımdan bağımsızlığına bağlıdır.

Özellikle totaliter devletlerde yargının bağımsızlığından bahsetmek imkansızdır. Hitler Almanyasında yargı tamamen kontrol altındaydı.

Günümüzdeki avrupa devletlerinde, temel çıkış noktası aynı olmakla beraber, yargının bağımsızlığını korumak açısından değişik sistemler söz konusu. Söz konusu olan bu değişik sistemlerin hemen hemen hepsinin temelinde 1950 lerden sonra milletlerarası organizasyonların aldığı kararların gerçekleştirilmesi yatmaktadır.

Bu kararlara göre:

hakimler karar verirken sadece kanunlara bağlıdırlar,

hiçbir yerden direktif almazlar ve azledilmezler.

Devlet, yargının görevini gerektiği gibi yerine getirmesi için gereken maddi olanakları sağlar,

Hakimlerin atanmaları ve meslekte ilerlemeleri hükumetin dışındaki merciler tarafından yapılır,

Hakimlerin bağımsızlığını bir yüksek hakimler kurulu garanti altına alır

Yüksek hakimler kurulunun üyelerinin yarısı hakimlerden oluşur, düğer üyeler parlamento tarafından belirlenir.


Fransada yargının bağımsızlığını devlet başkanı garanti altına alır. Bu görevini yaparken yüksek hakimler kurulu tarafından desteklenir. Kurulun başkanı devlet başkanıdır. Adalet bakanı başkan yardımcısıdır. Yüksek hakimler kurulunun iki bölümünden birisi hakimler için diğeri savcılar için yetkili.

İspanyada yargı yetkisi bağımsız bir konsey tarafından kullanılır. Konsey hakimlerin tayini ve terfileri ile uğraşır. Bu konseye adalet bakanı dahil değildir. Savcılar İspanyada yargıya dahil olmadığından konsey savcılar için yetkili değil. Konseyin üyeleri parlamento tarafından seçilir.

Portekizde hakimlerin atanması, yer değiştirmesi, terfi ve disiplin cezaları için Yüksek hakimler kurulu yetkili. Kurulun usul yasalarının değiştirilmesinde adalet bakanına teklif verme hakkı var. Yüksek hakimler kurulu, yedi parlamento üyesi, cumhurbaşkanı tarafından tayin edilen iki hakim ve hakimlerin kendi aralarından seçtikleri yedi üyeden oluşuyor.

İtalya Modeli sayılan modellerin içinde yargının bağımsızlığını garanti altına alma açısından en etkili model olarak tanımlanıyor. Bu modelin temelinde faşizmden alınan ders yatıyor. Yargı hükumete ve meclise karşı tamamen otonom ve bağımsız. Hakimlerin bütün özlük işlemleri Yüksek Hakimler Kurulu tarafından yürütülüyor. Aynı bağımsızlık yargı organının bir parçası olarak tanımlanan savcılar için’de söz konusu. Hakimlerin azledilmeleri sadece yüksek hakimler kurulu tarafından ve kanunda öngörülen hallerde mümkün. Yüksek hakimler kurulunun başkanlık görevini anayasa Cumhurbaşkanına vermiş. Yargıtay başkanı ve başsavcısı kurulun üyeleri. Diğer üyelerin üçte ikisi mahkemeler tarafından, üçte biri parlamento tarafından hukuk fakültesi profesörleri ve meslekte onbeş senelik tecrübe sahibi avukatlar arasından seçilir. Yüksek hakimler kurulu parlamento tarafından seçilen üyeler arasından bir başkan yardımcısı seçer. Adalet bakanı kurulun üyesi değildir, buna rağmen oturumlara katılabilir. Kurul anlatılan şekli ile İtalyanın özerk yargı organını temsil ediyor.

Belçikada’da anlatılanlara benzer bir kurul var. Bu kurul mahkemeleri kontrol eder. Bu kontrolden elde ettiği sonuçları hükumete ve parlamentoya bir raporla bildirr ve sistemin geliştirilmesi için tekliflerde bulunur. Hakimlerin ve savcıların tayininde, yerlerinin değiştirilmesinde ve terfilerinde katkıda bulunur. 44 kişiden oluşan kurulun üyelerinin yarısını hakim ve savcılar kendi üyeleri arasından seçer. Diğer yarısı senato tarafından hukukçular arasından seçilir.

İsveç, İrlanda, Hollanda ve Danimarkada’da yüksek hakimler kurulları var. Bu ülkelerdeki hakimler kurullarının görevleri daha ziyade maddi ve idari konularla sınırlı.

Doğu Bloku’nun çöküşünden sonra kurulan Orta Avrupa ve Kuzey Avrupa ülkelerinde’de Milletlerarası Hakimler Birliğinin yardımı ile Yüksek Hakimler Kurulları kurulmuş. Bu kurullar, hakimlerden oluşan üyelerin çoğunlukta bulunduğu merkezi yargı organları.

Başkanlığını Adalet Bakanı’nın yaptığı ve Adalet Müfettişlerinin verdiği raporlar çerçevesinde karar alan Türk Hakimler ve Savcılar Kurulu ne ölçüde kuvvetler ayrılığını yansıtıyor. Anayasada yer alan Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Hakimlik ve Savcılık Teminatı kavramları gerçekleştirilmişmi dir, yoksa sadece kağıt üzerinde mi vardır?

Kaynak: Avrupada Mahkemelerin Bağımsızlığı ve bu Bağımsızlığın Bir Yüksek Hakimler Kurulu Vasıtasıyla Güvence altına Alınması, Giacomo Oberto

Saygılarımla