Mesajı Okuyun
Old 22-02-2007, 13:06   #77
Hekimbaşı

 
Varsayılan Bilimde bağnazlık olmaz

Sn.Kayar,

Verdiğiniz alıntıların iletişimi bozucu nitelik taşıdıkları konusunda size katılmıyorum. Başka başlıkta yazdıklarıma kendimin uymadığım düşüncenize de doğal olarak. Bunun nedenlerini açıklamaya çalışayım:

Birincisi, sapkınlık, hastalık, ilişkilerde sakatlık terimleri meslekidir, abartılı ifadeler değil. Değerini de ben bilemem, değerli olsunlar diye değil, katkıda bulunsunlar diye yazılıyorlar. Ve yazdıklarımda şaşılacak birşey yok; sosyoloji, psikiyatri okumuş büyük çoğunluk da aynı düşünür. Böyle bir istekle gelen kişilere 'anneliğe uygundur' raporu çok az hekim verir; çünkü annelik insanoğlunun varoluşundan bu yana baba olmaksızın mümkün olamamıştır (Bundan Hz.İsa' yı ayırmak zorundayım, kimsenin inancına saygısızlık etmek istemem). [Lütfen kimse buradan alıntı yapıp, kısa yoldan 'annelik rapora tabi olsun dedi' sonucuna varmasın, rica ediyorum]

İkincisi, yazdıklarımın bir muhatabının olmadığı, durum üzerine yazıldıkları açıktır.

(Tüm katılımcılara)

Burada yazılanların sürekli bireysel olarak algılanmasını çözmekte güçlük çekiyor ve maalesef rahatsız oluyorum. Sanki sürekli bir davacı ve davalı olmak zorundaymış gibi. Böyle birşey yok ki, konuşuyoruz şunun şurasında; birbirimizden alabileceklerimizi almaya çalışıyoruz, dava kazanmaya değil. Bu durum başka yerlerde karşılaşmadığım, tuhaf bir iletişim güçlüğü yaratıyor, anlam veremiyorum. İletişmemek isteği doğuruyor bende, açık söyleyeyim. Yine de gereksiz duygusallık göstermemeye çalışarak, karşımdakilere ayıp olacağı düşüncesiyle iletişimi sürdürmeyi yeğliyorum; ama yoruluyorum, çünkü tartışma konudan çok ne dendiği, nasıl dendiği ve kimin dediğine indirgeniyor ve dağılıyor.

(Sn.Kanat' la devam edeyim)

'Öncelikle zarar verme' (primum nil nocere) taa hekimlik yemininin yazılışından beri bize yol göstermiştir. Bunu dar anlamda almayız, olabildiğince geniş düşünürüz. Doğal olarak mümkün olan hiçbir şeyi de kendimiz yapmamak bu nedenle eğilimimizdir. En basit, kolay anlaşılır bir örnek vereyim: ishal öldürücü olabilir, 1-2 saatte hastayı ölümün eşiğine getirebilir. Ama eğer hasta çıkarttığı kadar sıvı ve elektroliti yerine koyabiliyorsa, ona serum bile takmayı düşünmez, sadece gözleriz. Halbuki serum takmak ne ki; çok basit bir işlem ve günümüzde de riskleri çok az. Olsun, o iğnenin vücuda batmasından bile kaçınmak gerekir. Elbette bu usta, kendine güvenen, dürüst (ve vakti olan) hekimlerin seçeceği yoldur. Kısacası; ortada doğal olanaklarla elde edilebilecek birşey varken; hele de bu annelik gibi, yeni bir canlıyı taşımak, hayat vermek, yıllar boyu yedirmek, içirmek, büyütmek, bakmak, sahip çıkmak, eğitmek gerektiren; çok önemli, toplumun geleceğini belirleyecek derecede ciddi bir konuyken; doğal olmayan yollardan elde edilmek istenmesini kuşkuyla karşılamamak elimizde değildir. Neden? sorusunu sormak ve cevabını bulmak, sağlıklı olup olmadığını değerlendirmek zorundayız; bilimin bize öğrettiği budur. Dediğiniz gibi bağnazlık kesinlikle değildir. Ayrıca bu sözcük için teessüflerimi bildiririm.

(Sn.Ahu ya yöneliyorum)

Bağnazlık yapıyor olsam, dikkatli ve şanslı olunursa bir seferlik birleşmeyle bile gebe kalınılabileceğini ve o kadar çok isteniyorsa bunun kadınların zaten elinde olduğunu söylemezdim. Böyle bir olanak da ortadayken, doğal olmayan yollara sapmanın SAĞLIKLI olduğu söylenebilir mi? Ben kuşku duyarım, sizlerin neden duymadığınızı da anlayamam. Evet, bir seferlik birleşmeyi hoş görmüyor olsam da, daha sağlıklı buluyorum (Lütfen dikkat ediniz, tercih ediyorum demedim, tercih bir yargıdır, sağlıklı bulup bulmamak ise bilimsel nedenlere dayanmaktadır). Gerdek gecesinde ölen veya öldürülen, ve geride bir ana ile çocuk bırakan o kadar çok erkek var ki; o çocuğun da onlardan bir farkı kalmaz. 'Bekar kadının anne olma hakkı' kapsamında bunu reddedemeyiz. İster bir kişiyle bir, ister bin kişiyle bin birleşme sonucunda; ister evlilik içinde, isterse de evlilik dışında gebelik oluşsun; sonrasında çocuğu doğurmak kadının hakkıdır; ve bu tartışılamaz. Ülkemizde yapılır mı, yapılır; kabul görür mü, kitabına uydurmayı becerebilirseniz, görür de. Örneğin; Sn.Demirel' in örneğindeki hatun kişi ABD de evlenmiş ve boşanmış olabilirdi, biz nereden bilecektik? Ne yaptığını öğrenmemizi istedi, o nedenle öğrendik.

Annelik bir içgüdüdür, ama üreme dürtüsünden ayrık değildir. Üreme dürtüsü, doğanın çift cinsiyetli canlılara verdiği bir dürtüdür. Annelik içgüdüsü ise, üreme faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan yavrunun sahiplenilmesiyle ilgilidir. Tek cinsiyetli canlılarda yavrusuna bakan yoktur, bazı öncül çift cinsiyetli türlerde bile yavrularına sahip çıkmayanlar bulunur. Evrimin ileri basamaklarına gelindikçe yavrular daha az beceriyle dünyaya geldikleri için aileler (dar anlamda değil, kabile vs de olabilir) onlara daha uzun süreyle ve daha kapsamlı sahip çıkmak zorunda kalır; işte bunu sağlayan şeye annelik içgüdüsü diyoruz. Ölüme terkedilecek bir yavruyla sonuçlanan bir üreme faaliyeti yararsızdır, doğa da bunu annelik içgüdüsüyle önlemektedir. Yavruya sahip çıkma biçiminde özetlenebilecek eylemlerin, sadece annelik içgüdüsü biçiminde, ve sadece dişilere verildiği de söylenemez. Örneğin; penguenlerde bebeğe ilk aylarda baba sahip çıkar, hem de hiç yerinden kıpırdamadan, başında dikilerek. O arada anne yiyecek bulmaya gider ve dönüşünde babayı bıraktığı yerde bulur. TV da konu oldu bu, belki de gördünüz.

Bir kız çocuğunun bebeğe bakması, bebekle oynaması ise içgüdünün dışa yansıması değildir maalesef; öğreti sonucudur. Her ne kadar annelik davranışları, hatta duygulanımları, öğrenilebilir şeyler olsa da; annelik içgüdüsü, anne olunmadan edinilebilen birşey değildir. Hatta daha ileri gideyim, gebelikte kadın vücudunda olan fizyolojik değişimler nedeniyle ortaya çıkan ruhsal tablo (aşırı duyarlık, alınganlık vb) da bu içgüdüyle ilgili değildir. Nitekim, modern toplumlarda cinsel birleşmenin üreme dürtüsünden, üreme dürtüsünün de annelik içgüdüsünden giderek soyutlandığı açıkça görülür. Aynı toplumlarda çocuğa olan ilgi ve bakımla ilgili yükümlülüklerin de kadınla erkek arasında daha dengeli paylaşıldığını görürüz. Kadın anne olduktan sonra yaşamının ruhsal olarak çok başka bir dönemine girer, annelik içgüdüsü işte o dönemde kendini gösterir. Benzer değişim baba olan erkeklerde de görülür; ama çok daha silik olarak. Nitekim, en geri toplumlarda bile erkekler en azından 'benim çocuğum' diye çocuklarına sahip çıkma eğilimindedir. İleri toplumlarda ise bu, daha az belirgin ama daha seçkin, daha farklı biçimlerde kendini gösterir. Çocuklu bu yeni dönemlerinde kadınla erkeğin aralarındaki ilişkiler de farklılaşır. Aksi taktirde aile, ve onun sayesinde ayakta duran toplum yaşamı mümkün olmazdı. Bunlar ortadayken, ortada cismen baba olmaksızın anne olunmasına nasıl SAĞLIKLI denebilir?

Eski deyimle gayri-ihtiyari olarak; anne ve çocuğun, hatta yalnız başına çocuğun yaşamak zorunda kalması olasıdır; ancak bu asla istenen, yeğlenen bir durum değildir; ve zaten de sakıncaları görülmektedir. Bu sakıncalara rağmen, babası olmadan çocuk olmasına izin verilmesi, hatta teşvik edilmesi ne kadar SAĞLIKLI olabilir?

Son olarak da benim mesleğimle ilgisi olmayan bir konuda fikrimi beyan etmek isterim: iki cinsiyeti (tarafı) olan bir türde (insan) üremenin (birlikte yapılan eylem) tek cinse (tarafa) verilmiş bir hak olmasını bazı hukukçular nasıl savunabiliyor? Üreme, kadın ve erkeğe ayrı ayrı verilmiş bir hak değil ki; birlikte yerine getirmeleri gereken bir yükümlülük. Hukuk, toplum olmadan; toplum, aile olmadan; aile de ana, baba ve çocuklar olmadan düşünülemez; bırakın var olmalarını. Tarif edilen türde tek taraflı haklar tanımlayan bir hukuk yaklaşımı varlık nedenini reddetmiş olmaz mı? Hukukçuların hak algılamasının benimkinden farklı olması doğal; ama benim eğitimli sade vatandaş bakışımdan felsefi açıdan bu kadar da uzak olması, bilgim, mantığım ve anlayışımdan kuşku duymama yol açıyor.

Gördüğünüz gibi sapkınlık, hastalık, ilişkilerde sakatlık sözcüklerini kullanmadım. Bunu Sn.Kayar' ı haklı bulduğum için değil, yazdıklarımın anlamlarının yine de değişmeyeceğini ve bunları yanlış bulmanın yerinde olmadığını göstermek için tercih ettim.

Saygılarımla,