Mesajı Okuyun
Old 20-04-2008, 12:24   #7
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Örneklerin tamamını aynı "kutuda" yazmayacağım. Çünkü biliyorum ki uzun yazılar okuru bunaltıyor. O nedenle parçalara böldüm(gazete de öyle yapmış).

7.ÖRNEK(A)

Türkiye'nin yeni romancıları

16 Nisan 2008

http://kultur.sabah.com.tr/kit106-11...0416-1100.html

Geçtiğimiz yıl içinde ilk romanını çıkarmış genç yazarlar: Hepsinin romancılıkla ilgili değişik hayalleri, beklentileri ve planları var... Yaşları 27 ile 39 arasında değişiyor. Türkiye'nin yeni romancılarına beş farklı soru yönelttik ve kitaplarının ilk bölümlerinden alıntılara yer verdik.

1- İlk romanınızı yazmak nasıl bir deneyimdi, sizi nasıl değiştirdi?

2- Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz:
a) yazar
b) romancı
c) edebiyatçı; peki neden bu tanımı tercih ediyorsunuz?

3- Kitabınızı dört cümlede özetlemeniz gerekseydi...

4- Roman sanatında 'estetik' ve 'politik' olan arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

5- Şu anda üzerinde çalıştığınız bir roman var mı?

22 Mayıs 1978 İzmit doğumlu Nur Yazgan, 1995'te 75. Cumhuriyet Sağlık Meslek Lisesi'nin hemşirelik bölümden mezun oldu. Yazgan o tarihten bu yana İzmit Devlet Hastanesi Radyoloji bölümünde radyoloji hemşiresi olarak görev yapmakta. Evli ve dokuz aylık bir kız çocuk annesi Nur Yazgan'ın Duygu Asena Roman Yarışması'nda birincilik ödülü kazanan romanı Lal Kitap, haziran ayında yayımlanacak.

1- Lal Kitap'ı yazarken, yıllardır kadınlık halleri üzerine yaptığım gözlemlerin; kadınların ezilmişliklerine karşı duyduğum öfkenin -tıpkı kahramanım Zeliha' nın bir gece içinde saklı kalan bütün sözleri büyük bir çığlıkla dile getirmesi gibi - sözcüklere dönüşmesini izledim. Sanırım ilk romanım beni özgürleştirdi.

2- Romancı değilim çünkü bu yazdıklarımı tek bir türe hapseden, istediğim türde yazabilme özgürlüğümü elimden alan bir tanımlama. Edebiyatçı değilim çünkü bunun yıllar süren emek, zaman ve çaba sonucunda başkaları tarafından size yakıştırılması gereken saygıdeğer bir tanım olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla ben bir gün edebiyatçı olarak tanımlanmayı yürekten isteyen genç bir yazarım.

3- Lal Kitap: Hayallerini ve özlemlerini halılarına dokuyarak yaşayan Zeliha genç kızlığa adım atar atmaz yüreğine sızan ilham perisinin de etkisiyle yaşadığı toplumda ilham verici bir varlığa dönüşmeye başlar. Romandaki diğer kahramanlar onun sayesinde hayatın çıkmaz sokaklarını, karşılaşmalarını ve tesadüflerini keşfederken Zeliha tek dostu DeliSaraylı ve büyük aşkı Mustafa'nın da yardımlarıyla içindeki periden kurtulmaya, mahallelinin baskısı karşısında ayakta kalmaya çalışır.

4- Roman, hayatın estetize edilmiş biçimidir; çoğu kez onu yaşanılır kılar. Bu yüzden hayatın içinde olan her şey roman sayfalarına da yavaş yavaş sızar.

5- Evet. ikinci kitabım üzerine çalışıyorum.

Doğan Kitap
İncecik bir ışık demetiydi. Gündüzleri güneşin koynunda saklanır, akşamüzeri, gökyüzü karanlıkla aydınlık arasında ikirciklenirken, güneşin koynundan usulca kalkıp bulutlara yerleşirdi. Bulutlar yüreklerine gömdükleri değerli ışık topunun sevecen sıcaklığı karşısında utanır, hafifçe kızarırlardı. Bu utanç tüm gökyüzünü gelincik tarlasına dönüştürürdü böylece. Güneşin batışını izleyenler içlerini üşüten rüzgârın onun fısıltısı olduğunu bilmiyorlardı, göğün allanmış yanaklarının onun marifetini olduğunu da... O, bu renk şölenini, bu iç gıcıklayıcı fısıltıyı yaratmak için var olmamıştı. Birkaç bulutu dolaşıp, onlarla cilveleştikten sonra silkinip, güzelliğiyle ilham veren bir varlığa dönüşecekti. Her zaman olmuyordu bu: yirmi sekiz günde bir, dolunayın yeryüzünü seyre çıktığı alacakaranlık gecelerde, güneşten arta kalan bir top ışık; bulutlarla cilveleştikten, insanların yüreklerini titrettikten, yeryüzünü keskin bir turuncuya boyadıktan sonra gecenin çöküşünü beklerdi sessizce... Karanlık kucakladığı zaman dünyayı, bir süre kuytularda dolaşır gözün görmediği, elin değmediği mekânlarda kendince oynaşırdı. Ara sokaklarda mahalle itleri uzun uzun ulurdu peşinden... Bebekler uyumadan önce burunlarının ucunda zıplayan bu yıldız parçasına gülümserler, bahçelerinde yaz akşamlarının tadını çıkaran yetişkinler onu ağustos böceğiyle karıştırırlardı.