Mesajı Okuyun
Old 25-12-2018, 20:17   #5
Av. Suat

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO. 2007/12-166
KARAR NO. 2007/197
KARAR TARİHİ. 11.4.2007
2004/m.16

ÖZET : İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir. Adli işlem niteliğindeki İcra Müdürlüğü işlem ve kararlarına karşı İcra ve İflas Kanunu'muz şikayet kurumunu düzenlenmiş ve müdürlük kararlarının değiştirilme ya da iptalini şikayet yoluyla başvuru halinde İcra Hakimliğinin kararıyla olanaklı kılmıştır.
Durum bu olunca, icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeleri kural olarak mümkün olmayıp; mahkemenin buna ilişkin direnme gerekçesi yerinde değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İ. 11. İcra Hukuk Mahkemesince "karar verilmesine yer olmadığına" dair verilen 06.12.2005 gün ve 2005/1333-1865 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 06.03.2006 gün ve 2006/1544-4318 sayılı ilamı ile;

( ... İcra Müdürlüğünce verilmiş bir karardan daha sonra kendiliğinden dönülerek, ilk kararın aksine olan ikinci bir karar verilemez. Bu husus şikayet e konu edildiği takdirde Hakim denetiminden geçerek sonuçta doğru olan kararın onaylanması halinde İcra Müdürünün rücu kararı sonuca etkili olmayacağından bu eksiklik Dairemiz süregelen içtihatlarından da açıklandığı üzere bozma nedeni yapılmamaktadır. Bu durumda Mahkemece İcra Müdürünün şikayete konu kararının esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi isabetsiz olduğundan mahkeme kararının bozulması gerekmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.

İ. 10.İcra Müdürlüğünün 2005/1956 sayılı dosyasında; alacaklı banka tarafından dava dışı borçlu E. A.Ş. aleyhine 08.06.2005 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmiş; alacaklı vekilinin talebi üzerine icra müdürlüğünce 16.06.2005 günlü karar gereği K.-M. İcra Müdürlüğüne yazılan talimat üzerine 28.07.2005 tarihli haciz tutanağı düzenlenmiştir. Ardından borçlunun hacze konu fabrikasının kiracısı durumundaki şikayetçi şirket vekilince 01.08.2005 günü talepte bulunularak 16.06.2005 tarihli müdürlük kararının düzeltilmesi istenmiştir.

İcra Müdürlüğü, 16.06.2005 tarihli kararını, üçüncü kişi durumundaki şikayetçinin bu talebi üzerine eldeki şikayetin yapıldığı gün -01.08.2005 tarihinde kendiliğinden değiştirmiş; verdiği yeni kararı ise "yeniden düzenleme" şeklinde adlandırmıştır.

Şikayetçi üçüncü kişi durumundaki şirket vekili 01.08.2005 tarihli şikayetinde de icra müdürlüğünün 16.06.2005 tarihli kararının ve bu karara dayanılarak yazılan talimatın iptalini istemiştir.

İcra mahkemesi; şikayete konu 16.06.2005 tarihli müdürlük kararının icra müdürlüğünce geri alınarak yerine 01.08.2005 tarihli kararın verildiği, şikayetin konusuz kaldığı gerekçesiyle "konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar vermiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece; İcra Müdürlüğünce verilmiş bir karardan daha sonra kendiliğinden dönülerek, ilk kararın aksine olan ikinci bir karar verilemeyeceği; bu hususun şikayete konu edildiği takdirde Hakim denetiminden geçerek sonuçta doğru olan kararın onaylanması halinde İcra Müdürünün rücu kararı sonuca etkili olmayacağından bu eksikliğin bozma nedeni yapılmadığı, bu durumda Mahkemece İcra Müdürünün şikayete konu kararının esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerektiği, gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkeme aynı gerekçeyle önceki kararında direnmiş; hükmü karşı taraf/banka vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İcra Müdürlüğünce verilmiş bir karardan daha sonra kendiliğinden dönülerek, ilk kararın aksine olan ikinci bir karar verilmesinin mümkün olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.

İlkin belirtmekte yarar vardır ki, icra dairelerinin sorumlu amiri durumundaki icra müdürlükleri icra işlerinde birinci derecede görevlidir ve yaptıkları işlemlerin bazılarında hiçbir takdir yetkisi yokken, bazı işlemlerinde ise takdir yetkisi tanınmıştır. Takdir yetkisi tanınan hallerde takdir yetkisini kullanırken, ilgililerin menfaatini en iyi şekilde gözetmek zorundadır. Ayrıca, kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin kendisine verdiği görevleri yapıp yapmama konusunda serbestiye sahip olmayıp; kendisine yapılan her talep hakkında olumlu veya olumsuz bir işlemde bulunmak; karar vermek zorundadır. Yine, süreye tabi işleri süresinde, olmayanları da uygun bir sürede yapmak zorundadır.

Hemen burada belirtilmelidir ki, icra müdürlükleri birer adli memur olup, yaptıkları işlemler de adli işlerdir ve icra müdürlüklerince tutulan tutanaklar alenilik özelliği taşıdığı gibi ispat gücüne de sahiptir. Kısacası, İcra müdürlüklerince tutulan tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. İcra daireleri icra hakimliklerinin daimi gözetimi ve denetimi altında olup, işlemlerine karşı icra hakimliklerine şikayet yoluna başvurulur. Şikayet, icra dairelerinin icra hukukuna aykırı olan ve hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali ve düzeltilmesini veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesini sağlamak için kabul edilmiş bir kanun yoludur.

Açıklandığı üzere adli işlem niteliğindeki icra müdürlüğü işlem ve kararlarına karşı İcra ve İflas Kanunumuz şikayet kurumunu düzenlenmiş ve müdürlük kararlarının değiştirilme ya da iptalini şikayet yoluyla başvuru halinde İcra Hakimliğinin kararıyla olanaklı kılmıştır.

Durum bu olunca,
icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeleri kural olarak mümkün olmayıp; mahkemenin buna ilişkin direnme gerekçesi yerinde değildir.

Ne var ki, somut olayda, eldeki şikayet başvurusundan önce aynı şikayetçi tarafından yapılan diğer bir şikayet üzerine İcra Hakimliğince icra müdürlüğünün son verdiği eldeki şikayete de konu 01.08.2005 tarihli karar usul ve yasaya uygun bulunarak şikayetin reddedildiği; bozma üzerine de mahkemece verilen direnme kararının yine aynı gün Hukuk Genel Kurulu önüne gelerek incelenen 2007/12-231 esas sayılı dosyasında yapılan temyiz incelemesi sonucu şikayetin reddine ilişkin kararın onandığı, dolayısıyla eldeki şikayet başvurusu hakkında verilmiş bir icra hakimliği kararı mevcut olmakla eldeki şikayetin bu nedenle konusuz kaldığı anlaşılmıştır.

Şu durumda, mahkemece verilen "konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına" ilişkin direnme kararı bu değişik gerekçeyle sonucu itibariyle doğrudur.

Sonucu itibariyle doğru bulunan direnme kararının açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 11.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.


Bunun yanında,………………


12. HD. 19.03.2012 T. E: 2011/23505, K: 8449
İCRA MÜDÜRÜNÜN, VERDİĞİ KARARIN SONRADAN YASA HÜKMÜNE UYGUN OLMADIĞINI FARK ETMESİ HALİNDE YASAYA UYGUN YENİ BİR KARAR VERİLEBİLECEĞİNE DAİR

İcra memuru kendi verdiği karardan dönemez ise de; önceki verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark etmesi, örneğin, iflasın ertelenmesi davasında borçlu şirket hakkında takiplerin durdurulmasına dair verilen tedbir kararına rağmen, yanlışlıkla ‘borçlunun malvarlığının haczine’ karar verilmesi halinde, icra memurunca yasaya uygun olan kararın verilmesine engel bir düzenleme de bulunmadığı- İcra müdürlüğünce tedbir kararı gerekçe gösterilerek -yanlışlıkla konulan- ‘haczin kaldırılmasına’ karar verilmesinin isabetli olduğu- …Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/671 Esas sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 15.12.2008 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile “Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipler ile İİK’nun 206/1. maddesinde belirtilen takiplerin dışında kalan ilamlı ve ilamsız takipler de dahil olmak üzere tüm takiplerin bulundukları durum itibariyle her türlü muhafaza altına almayı da kapsamak üzere ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına.” karar verildiği anlaşılmaktadır.

İlamsız icra takibinin alacaklı tarafından bu tedbir kararından sonra 16.06.2011 tarihinde başlatıldığı; 7 örnek ödeme emrinin 17.06.2011 tarihinde tebliği üzerine yasal süresi içinde 20.06.2011 tarihinde verilen itiraz dilekçesinde borçlu vekilinin borca, faize ve ferilerine kısmen itiraz ettiği, yanı sıra yukarıda özetlenen tedbir kararı nedeni ile de ayrıca takibin durdurulmasına karar verilmesini istediği, İcra Müdürlüğünün 20.06.2011 tarihli kararı ile takibin itiraz edilmeyen kısım yönünden devamına ve 06.07.2011 tarihinde borçlunun malvarlığının haczine karar verildiği görülmektedir.

Bu aşamadan sonra borçlu vekilinin talebi üzerine İcra müdürlüğünce borçlu şirket hakkında verilmiş tedbir kararı bulunduğu ve Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/632 Esas ve 2010/125 Kararı ile verilen iflas erteleme davasının reddine dair kararı ile tedbirin ilamın kesinleşmesine kadar devamına karar verildiğinden yanlışlıkla konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği ve bu işlemin alacaklı tarafça şikayete konu yapılarak iptalinin istendiği anlaşılmaktadır.

Ticaret mahkemesince iflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararı ile borçlu şirket hakkında takiplerin durdurulmasına karar verildiğinden bu karardan sonra haciz ve muhafaza işlemi yapılamaz. İcra Memuru kendi verdiği karardan dönemez ise de; bilahare önceki verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark edip onun yerine somut olayda olduğu gibi yasaya uygun olan kararı vermesine engel bir düzenleme de bulunmamaktadır.

O halde, icra müdürlüğünce tedbir kararı gerekçe gösterilerek “haczin kaldırılmasına” karar verilmesi doğru olup, “şikayetin reddine” karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile şikayetin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.