Mesajı Okuyun
Old 26-03-2012, 13:55   #499
Nusret

 
Varsayılan

Mustafa Bey, gönderdiğiniz karar, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Çağdaş Avukatlar Grubu'nun mail listesine de sendika vekilliği yapan bir arkadaş tarafından gönderilince üzerinde yapılan tartışmada, aşağıdaki mesajı göndermiştim. Onu yollamakla yetiniyorum.

HMK yürürlüğe girdi gireli hep iş davalarının büyük bir çoğunluğunun 107’ye göre belirsiz alacak davası olarak açılabileceğini, açılması gerektiğini söyledim. Çünkü, işçilerin büyük bir kısmının çalışması enformeldir, kayıt dışıdır. Sigorta kaydı gerçek ücretten yapılmaz, fiili çalışma kesintisiz olduğu halde çıkış giriş yapılır ya da ayda 10-15-20 günü gösterilir, çıkış giriş arasında kısa-uzun kesinti yapılır, fazla mesai puantajları tutulmaz, tutulsa bile düzenli olmaz, sosyal haklar gösterilmez vb. vb. Yani alacakların hesaplanmasında kullanılan parametreler genelde belirsizdir. Ücret, kıdem ve puantajlardaki bu belirsizlik doğal olarak ilgili alacağı da belirsiz kılar. Bu husus, Yargıtay 9. HD’nin tetkik hakimlerinden Bektaş Kar’ın Belirsiz Alacak Davaları adıyla yayınladığı bir çalışmasında ayrıntılı olarak ve tam da yukarıda yazdığım çerçevede açıklanmış da bulunmaktadır.

Yargıtay’ın gönderdiğiniz kararı, davacı vekili arkadaş bence hataen davasını kısmi dava olarak açtığı için konuyu belirsiz alacak değil de kısmi dava çerçevesinde tartışmış. Dava, belirsiz alacak davası olarak açılsaydı, kanımca Yargıtay 9. HD, bu davanın belirsiz alacak davası olarak da açılabileceğini söyleyecekti. Çünkü, hmk nezdinde bu tür iş davaları her iki şekilde de açılabilir. Ama, temerrüde bağlı alacakların, rapordan sonra belirli hale gelen miktarını da dava tarihinden itibaren zamanaşımını kesen, tümünün faizini dava tarihinden itibaren başlatan belirsiz alacak davası dururken kısmi dava olarak açmak ne derece doğru olur?!

Burada şunu da söylemek gerekir; eğer söz konusu parametreler, ücret, kıdem, fazla mesai puantajları tam olarak tutulmuş ve belirli ise ki, genelde orta ve üst düzey yönetici konumunda, üretim müdürü vb. sıfatıyla çalışanların ve sendikalı işçilerin durumu –bunların da tümü değil- böyledir, ancak o zaman işçilik alacakları ile ilgili davanın belirli alacak davası, tam eda davası olarak açılması gerektiği söylenebilir. B. Kar’ın o kitabında kullandığı bir kıstas daha vardı: Eğer, diyordu, yargılamada alacağın likit olmadığından bahsediliyorsa, o alacak belirsiz demektir. Bu ve bunun dışında daha pek çok kriter, bu tür davaları HMK 107’ye göre açmamıza imkan vermektedir. Düşüncem budur.

Nusret