Mesajı Okuyun
Old 30-04-2009, 19:20   #6
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1977/4-1110
K. 1979/1395
T. 28.11.1979

- DUL AYLIĞI
- DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI (Dul aylığının düşürülmeyeceği)
- DUL VE YETİM AYLIKLARINDAN ZARAR İNDİRİMİ
818/m.45
506/m.65,66,68

ÖZET : Uyuşmazlık konusu, ölen sigortalının hak sahiplerince açılan destekten yoksun kalma ödencesi belirlenirken; "Ölüm Sigortası"ndan bağlanan dul ve yetim aylıklarının zarardan düşülüp düşülmeyeceğidir. Ölüm sigortasından dul ve yetim aylığı bağlanması, ölüme neden olan haksız eylemin doğrudan "uygun ve normal" bir sonucu olmayıp belirli bir süredeki sigortalılığın ve prim ödemenin karşılığıdır. Bu nedenle, ölüm sigortasından sağlanan yardımlar konusunda Kuruma yasaca rücu hakkı tanınmamıştır. Kaldı ki, dul ve yetim aylıklarının Kurumun bir sosyal güvence kurumu niteliğinden kaynaklanıyor oluşu, sözü edilen aylıkların haksız eylemin yol açtığı zarardan düşülmesine engeldir.

DAVA VE KARAR : Davacı eşin desteği olan işçinin bir iş kazasına bağlı bulunmayan trafik olayı sonucunda öldüğü ve davacıya 506 sayılı SSK.unun 65 ve sonraki maddeleri hükmüne göre yalnız ( ölüm sigortası ) dalından dul aylığı bağlandığı çekişmesizdir. Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; bir haksız eylem sonucunda ölen sigortalı işçinin hak sahipler tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı kapsamının belirlenmesi sırasında; Sosyal Sigortalar Kurumunca "Ölüm Sigortası" dalından hak sahiplerine bağlanmış olan dul ve yetim aylıklarının ( Olayımızda davacı eşe bağlanan dul aylığının, zarardan düşülmesinin gerekip gerekmediğinde toplanmaktadır.

Destekten yoksun kalma tazminatı; BK.nun 45. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiş, ölümün sonucu olarak ölenin yardımından yoksun kalan kimselerin muhtaç duruma düşmelerini önlemek, yaşamlarının desteğini ölümünden önceki düzeyinde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde ve kendine özgü bir tazminat türüdür. Desteğin ölümüne neden olan haksız eylem; bir taraftan destekten yoksun kalanların mal varlıklarında eksilmeye ( zarara ) sebep olurken, diğer taraftan bir takım yarara yol açmışsa bu yararların tazminat borcunu ne şekilde etkileceği ve özellikle desteğin ölümünden dolayı destekten yoksun kalanlara sağlanan hangi tür yararların zararla denkleştirilebileceği sorunu ile karşılaşılır. Yargıtay'ın yerleşmiş kararları ile bilimsel eserlerdeki baskın olan görüşe göre kural olarak, zarar ile yararların denkleştirilebilmesi için yarara, tazminata yol açan haksız eylemin sebeb olması ve zararla yarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunması şarttır. Başka bir anlatımla yararın haksız eylemin "uygun ve normal" bir sonucu bulunması zorunludur. Bu kuraldan ancak yasanın açıkça öngördüğü durumlarda ayrılma olanağı vardır. Eğer zarar nedeniyle edimde bulunan üçüncü kişiler zarar görenlere yaptıkları ödemeler ölçüsünde ve yasa hükmü gereğince halef olmakta iseler zarar verenlerin mükerrer ödemede bulunmamaları için üçüncü kişilerin sağladığı yararların destekten yoksun kalma tazminatı kapsamının belirlenmesi sırasında zarardan düşülmesi gerekecektir.

Olayımızda ise; Sosyal Sigortalar Kurumun'ca davacı eşe, yanlızca ölüm sigortası dalından dul aylığı bağlanmış bulunması, kurumca bağlanan bu yardımın belirli bir süre sigortalı olma ve prim ödemiş bulunmasından ileri gelmesi, desteğin ölümüne neden olan haksız eylemin sebep olduğu zararla kurumca bu vesile ile sağlanan yarar arasında uygun illiyet bağının bulunmaması, hukuki dayanaklarının farklı oluşu ve açıklanan denkleştirme kuralının esasları hep birlikte gözönünde tutulduğunda ölüm sigortasından davacı eşe kurumca bağlanan dul aylığının haksız eylemin sebep olduğu zarardan düşülmesi gerekmez; esasen Sosyal Sigortalı ile onun hak sahiplerini sigortalılığın sona ermesinin iktisadi sonucundan korunmak amacını güder. Sigortalı olma sonucu sağlanan bu yardımlardan haksız eylem sorumlularının yararlanmalarını haklı kılacak bir hukuk kuralı da yoktur. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun ölüm sigortasından sağladığı yardımlardan dolayı yardım ettiği kişiye halef olacağına dair yasada bir hüküm de olmadığından haksız eylem sorumluları mükerrer ödeme durumunda da kalmayacaklardır.

Sosyal Sigortalar Kurumunca, ölen sigortalının hak sahiplerine "ölüm sigortasından" dul ve yetim aylığı bağlanabilmesi için; anılan Yasanın 66/d maddesinde öngörülen "Sigotalının, ölümü tarihine kadar en az 5 yıldan beri sigortalı bulunması ve her yıl ortalama olarak en az 120 gün ve toplam olarak 1800 gün ( sigortalı ve işvrenlerince ) mal–llük, yaşlılık ve ölüm sigortaları dalından prim ödenmiş olması" şartları gerçekleşmelidir. Sigortalının ölümü olayının bir haksız eyleme bağlı olması da gerekmez. Normal ölüm hallerinde de kurum, yasal şartlar mevcutsa, bu sigorta yardımını bağlamak zorundadır.Sözü edilen maddede belirtilen şartlar gerçekleşmezse; aylık bağlanmaz ve alınmış sigorta primleri ( toptan ödeme yoluyla ) hak sahiplerine geri verilir. Görüldüğü üzere kurumca ölüm sigortası dalından dul ve yetim aylığı bağlanması; ölüme neden olan haksız eylemin doğrudan doğruya "uygun ve normal" bir sonucu değil belirli bir süre sigortalı olmanın ve prim ödemenin bir karşılığıdır.

Gerçekten, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve hastalık sigortaları dallarından sigortalıya veya hak sahiplerine sağladığı yardımlardan dolayı, haksız eylem sorumlularına Sosyal Sigortalar Kurumunun rücu hakkı; 506 sayılı Yasanın 10, 15, 26, 27, 28, 39 ve 41. maddelerinde tanzim edilmiş olduğu halde, ölüm sigortasından sağladığı yardımlar için kuruma rücu hakkı tanıyan bir hükme anılan Yasada yer verilmiştir. Uyuşmazlıklarda çözüm yolunu herşeyden önce anlaşmazlığın ilişkin bulunduğu hukukŒ müessesenin kuruluş amacında aramalıdır. Ölüm sigortası yardımlarının; belirli bir süre sigortalı olan namına toplanan pirimlerin karşılığı bulunması ve ölüme neden olan eylemin doğrudan doğruya "uygun ve normal" bir sonucu olmaması gerçeği karşısında özellikle yasa ile tanzim edilmemiş bir hakkı kurum için tanımaya kalkışmak hukuku zorlamak ve yasa koyucunun esasta hiç istemediğini yargı yolu ile vermek sonucunu doğurur.

Kaldı ki; T.C. Emekli Sandığı'nın da; Sosyal Sigortalar Kurumu gibi mensupları ve onların hak sahipleri için bir sosyal güvence kurumu oluşu, her iki kamu kurumunun da; mensuplarının ölümleri üzerine onların hak sahiplerine bağladığı dul ve yetim aylıklarının aynı nedenlerden kaynaklanması T.C.Emekli Sandığı'nca mensuplarının hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesi sırasında zarardan düşülemeyeceğinin 6.3.1978 gün ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile kabul edilmiş olması karşısında; Sosyal Sigortalar Kurumunca ölüm sigortasından bağlanan dul ve yetim aylıkları için ayrı işlem yapılmasını haklı kılacak yasal ve makul hiç bir neden de yoktur.

Böyle bir ayrımın gayeleri aynı olan kurumların mensupları arasında eşitsizlikler yaratacağı da kuşkusuzdur.

Bu nedenlerle usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ikinci müzakerede ( ONANMASINA ) oybirliğiyle karar verildi