Mesajı Okuyun
Old 14-03-2007, 23:44   #8
Nusret

 
Varsayılan İşe İade ...

İşe iade kararının kesinleşmesinden sonra tarafların nasıl davranacaklarına dair çıkabilecek birçok problemden sadece birkaçına Kanun değinmiş ve çoğunu düzenlemeyerek açık bırakmıştır. Kanun'un açık bıraktığı bu problemlerin, işe iade davasında verilen iade kararı işverenin fesihte haksızlığını gösterdiği ve fakat Kanun tercih hakkını haksız işverene bıraktığı için, işçi lehine yorumlarla çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne gariptir ki, işe iade davası sonucunda verilen iade mi, yoksa tazminat mı seçeneğini kullanma hakkını Kanun davada haksız olan işverene bırakmıştır (Avrupa ülkelerinin iş hukuku düzenlemelerinde bu böyle değildir. Ya hakim kesin olarak durumun özelliğine göre iadeye veya tazminata karar vermekte ya da seçme hakkı işçiye bırakılmaktadır).

Bu türden problemlerden birisi de, başlığı açan arkadaşın sorduğu, işçinin yasal süre içinde iade başvurusundan (ki, iade başvurusunu bu sürede işverene tebellüğ ettirmek gerekiyor, göndermek yetmiyor maalesef) sonra işverenin iadeyi kabul beyanını alan işçinin ne kadar bir sürede işe başlamasının gerektiğidir. Bir arkadaş derhal başlamalı demiş. Tabii, böyle bir durum işveren için kaymaklı ekmek kadayıfı olurdu. Ama kadayıfın üzerinde kaymak yok bu sefer, o kaymağı kaldırdık. Sebebini şöyle açıklayayım. Kanuna göre Yargıtay aşaması da dahil olmak üzere 4 ayda bitmesi gereken bir dava 1-1,5 yılda biterken işçi hiçbir yerde çalışmayacak mıdır? Kanun, boşta geçen sürenin sadece 4 ayının işverence ödeneceğini yazmaktadır. Bu süre içinde işçi karşısına, eğer çıkarsa tabii, çıkan iş fırsatını değerlendirip yeni bir işe girmiş olabilir ve kararın kesinleştiği sırada belki 6 aydan az ya da fazla bir süredir bu yeni işinde çalışıyor olabilir. Eğer işçiye iade edileceği işine derhal veya kısa bir sürede dönme şartı koşarsanız, işçinin yeni işinden ayrılırken işverenine ödemesi gerekecek ihbar tazminatını da (2 veya 4 haftalık giydirilmiş brüt ücret) ödeyecek birilerini bulmanız gerekecektir. Zira, ihbar tazminatı, iş ilişkisi sona ererken sadece işverene değil önel vermeyen işçiye de yükletilen bir tazminattır. Böyle bir durumda işçinin haklı bir nedene dayandığı savunusu da yeni işvereni ilgilendirmeyecektir. Bu nedenle, işçinin yeni işyerindeki ilişkisini Kanun'un öngördüğü şekilde sona erdirecek kadar bir sürenin işçiye tanınması gerektiğini düşünüyorum.

Bu konudaki düşüncem salt bununla da sınırlı değil. Bu konudaki birçok yorum, işçinin sosyal bir varlık olduğunu, bir ailesinin bulunduğunu ihmal eden ve işverenin çıkarını gözeten bir içeriğe sahip oluyor maalesef. Dava sürerken işçi, evini dahi taşımış olabilir. Davanın devam ettiği 1-1,5 yıllık süre içinde işçi aportta davanın bitmesini mi bekleyecektir? Tabii ki hayır! Evini taşımış ve/veya hayatında daha başka birçok değişiklik yapmak zorunda kalmışsa, ona yeni işyerine ayrılırken vereceği ihbar süresi kadar süreyi tanımak da yetmeyecektir. İşte bu problem çözülürken bütün bunların birarada düşünülmesinde sonsuz yarar vardır. Netice itibariyle emeğinden başka satacak ve zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanları konuşuyoruz burada.

Bu konudaki bir başka problem de, işverenin işe iadeyi kabul etmesine rağmen işçinin eski işine başlamaması durumudur. Bence burada işçinin lehine olan yorum Kanun'un lafzına uygun davranmak olacaktır. Kuşkusuz her zaman Kanun lafzına uygun olarak yapılan bir yorum hakkaniyeti sağlamayabilir, hatta genellikle sağlamaz; ama bu konuda hakkaniyete en uygun yorum Kanun'un lafzına uygun olarak yapılacak yorumdur. O da şudur: Kanun boşta geçen süreye ait 4 aylık ücret ve diğer hakların ödenmesi için işçinin iade başvurusu yapmasını yeterli görmüştür. Bu nedenle işçi iade başvurusu yapmasına rağmen kabul beyanı üzerine işe başlamasa dahi bu 4 aylık ücret ve sosyal haklarını alabilecektir. Bu durumda tabii ki, işe iade edilmeme tazminatını alamamaktadır. (Halbuki yukarıda da yazdığım gibi seçme hakkı işçiye ait olmalıydı. Çünkü, bizde işçi nerede iş bulursa orada çalışmak zorunda, bu konuda bir lüksü yok. Bu durumundan ve davanın uzun sürmesinden yararlanan işveren işçinin geri işe başlayamayacağını görünce iade talebini kabul ederek tazminat ödemekten kurtuluyor. Böylece haksız fesih yanına kar kalıyor.) Böylesi bir durumda bırakalım benim yaptığım yorum gibi 4 aylık ücret ve sosyal haklarını alması gerektiğini, işverenin 25/II'ye göre fesih yapabileceğini söyleyen yorumları görünce nutkum tutuluyor benim, ne diyeceğimi şaşırıyorum, boğazım kuruyor. Bilmiyorum, bunlar neyin belirtisidir; ama kesinlikle mutluluk göstergesi olmadığını söyleyebilirim.

Burada bir de bilgi vereyim izninizle: Prof. Muhammet Özekes, işe iadeyi kabul etmeyen işverene karşı tazminatlar icraya konulduğunda işveren buna itiraz ederse, iş mahkemesinde açılacak itirazın iptali davasında icra inkar tazminatının yanısıra işçinin bu yeni dava nedeniyle avukatına ödeyeceği ücretin dahi işverenden istenebileceğini belirtmektedir. Bilginize.