Mesajı Okuyun
Old 26-12-2006, 12:22   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Aşağıdaki karar işinize yarayabilir.

Saygılar.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1997/19-728

K. 1997/998

T. 26.11.1997

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( İcra İflas Yasası Gereğince Bir Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olması-Bu Davanın İcra İflas Hukukunun Kendine Özgü Kuralları İçerisinde Açılması )

• DAVA EKONOMİSİ ( Islah İstemi Olmaksızın Süresi İçinde Açılmamış Olan İtirazın İptali Davasının Salt Dava Ekonomisi Kurallarına Dayanılarak Alacak-Tahsil Davası Olarak Görülüp Karara Bağlanmasının Kabul Edilememesi )

• ALACAK DAVASI ( İcra İflas Yasasına Göre Açılan İtirazın İptali Davasının Açılış Şekli ve Süresi ile Doğurduğu Hukuki Sonuçlar Bakımından Tahsil Davasından Farklılıklar İçermesi )

• ISLAH ( Süresi İçinde Açılmamış Olan İtirazın İptali Davasının Davayı Islah İstemi Olmaksızın Salt Dava Ekonomisi Kurallarına Dayanılarak Alacak-Tahsil Davası Olarak Görülüp Karara Bağlanmasının Kabul Edilememesi )

• DAVA ZAMANAŞIMI ( İtirazın İptali Davasının Bir Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olması )

• RESEN ARAŞTIRMA ( İtirazın İptali Davasının İtirazın Alacaklıya Tebliğinden İtibaren Bir Yıl İçinde Açılmasının Gerekmesi- Bu Sürenin Hakim Tarafından Doğruca Araştırılmasının Gerekmesi )

• DAVANIN REDDİ ( İtirazın İptali Davasının Bir Yıllık Süre İçinde Açılmamış ise Sürenin Geçmiş Olması Nedeniyle Davanın Reddine Karar Verilmesinin Gerekmesi-Süre Geçtikten Sonra Açılan Bu Davanın Tahsil Davasına Dönüştürülememesi )

2004/m.67

1086/m.74


ÖZET : Dava; dilekçeden de açıkca anlaşılacağı şekilde ""itirazın iptali"" davası olup İİK.nun 67. maddesi gereği bir yıllık zamanaşımına tabidir. İİK.'nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davası, açılış şekli ve süresi ile doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından alacak ( tahsil ) davasından farklılıklar içermektedir. En önemlisi itirazın iptali davası İcra İflas Hukukunun kendine özgü kuralları içerisinde açılır.
Süresi içinde açılmamış olan itirazın iptali davasının, davayı ıslah istemi olmaksızın salt dava ekonomisi kurallarına dayanılarak alacak ( tahsil ) davası olarak görülüp karara bağlanması kabul edilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki ""itirazın iptali"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana Asliye Ticaret Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 27.12.1995 gün ve 1995/631-1099 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 06.05.1996 gün ve 1996/3250-4335 sayılı ilamiyle; ( ...Davacı tarafından itirazın iptali talebi ile ilgili olarak açılan ilk davanın HUMK.nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, bu durumda söz konusu dava tüm hukuki sonuçları ile birlikte ortadan kalktığından, İİK.'nun 67. maddesinde öngörülen bir yıllık süre geçirildikten sonra açılan bu davanın, dava ekonomisi de gözetilip alacağın tahsiline ilişkin bir dava olarak açıldığının kabulü ile iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanıp, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazıyı şekilde reddinde isabet görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava hukuksal nitelikçe İİK.'nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır. Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık İİK.nun 67. maddesine göre 1 yıllık süre içerisinde açılmamış bir itirazın iptali davasının yargılamasının alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır.
Hemen belirtelim ki İİK.'nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davası, açılış şekli ve süresi ile doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından alacak ( tahsil ) davasından farklılıklar içermektedir. En önemlisi itirazın iptali davası İcra İflas Hukukunun kendine özgü kuralları içerisinde açılır, özellikle icra takip hukuku ile sıkısıkıya bağlantılıdır. O nedenle, İİK.nun 67. maddesine göre itirazın iptali davası açılabilmesi için;
1- İlamsız takip yapılmış olması,
2- Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
3- Alacaklının, itirazın kaldırılması için İcra Tetkik Merciine başvurmaması.
4- İtirazın alacaklıya ( davacıya ) tebliğinden itibaren 1 yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması, şeklinde yasal koşulların gerçekleşmesi gerekir. Hemen belirtelim ki, bu süre hakim tarafından doğruca araştırılır. İtirazın iptali davası bu bir yıllık süre içinde açılmamış ise sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilip karar verilmesi zorunludur. Görüldüğü üzere davanın açılabilmesi koşulu süreye bağlanmış olup Hakim, süre geçtikten sonra açılmış bir itirazın iptali davasını tahsil davasına dönüştürülüp görmesi hukuken kabul edilemez
( HUMK. md. 74 ). Ayrıca böyle bir kabul, açılmış bir davada korunması gereken ""menfaatler dengesi"" kuralına da aykırılık oluşturacağında duraksama olmamalıdır. Öte yandan her dava, açıldığı tarihte tesbit edilen durum ve koşullar esas alınarak hüküm kurulur. ( 28.11.1956 T. 1956/15 E. 1956/15 K. sayılı Yargıtay Tevhidi İçtihat ) davacı dava dilekçesinde açıkça istemini ""itirazın iptali"" davası olarak belirtmiştir. Ayrıca dava dilekçesindeki açıklamalarda kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ve özellikle bir yoruma hacet kalmaksızın, davanın itirazın iptali davası olduğunu göstermektedir. Şu durum karşısında, davayı ıslah istemi olmaksızın salt dava ekonomisi kurallarına dayanılarak itirazın iptali davasının alacak ( tahsil ) davası olarak görülüp karara bağlanması kabul edilemez. Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 26.11.1997 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Davalının, hakkında yapılan icra takibine itiraz ettiği ve davacı tarafından süresinde açılan ilk itirazın iptali davasının HUMY.nın 409/son maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiğini, temyize konu ikinci itirazın iptali davasının ise itirazın öğrenildiği tarihe göre İİK.nun 67. maddesinde öngörülen bir yıllık süre geçirildikten sonra açıldığında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, süresinde açılmayan itirazın iptali davasının alacağın tahsili davası olarak görülüp, görülmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Şurasını hemen vurgulamak gerekir ki, süresinde açılmayan itirazın iptali davasına, bu niteliğe ile bakılıp sonuçlandırılması mümkün değilse de; böyle bir davanın alacağın tahsili davası olarak nitelendirilip, işin esasına girişilerek sonuçlandırılması mümkündür. Alacaklı, her iki dava türünde de sonuçta alacağını tahsil etmek amacındadır. Nitekim İİK.'nun 67. maddesinin son fıkrasında, itirazın iptali için tanınan süreyi kaçıran alacaklıya genel hükümler dairesinde dava açma hakkının varlığı da kabul edilmektedir O halde Anayasanın 141. maddesi de göz önünde bulundurularak davacının itirazın iptali olarak nitelendirdiği ve fakat koşulları kaçırılmış ve harcı karşılanan davayı; alacağın tahsili davası olarak nitelemek ( HUMY.76 ) suretiyle sonuçlandırmak dava ekonomisi ilkesine de uygun düşer.
Nitekim; 11. Hukuk Dairesi, 28.12.1992 gün ve 1992/5367 Esas, 1992/5724 Karar sayılı; itirazın iptali ile ilgili kararında ( ...İtirazın iptali davasının, itirazın tebliği tarihinden bir yıllık süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Şu açıklamalara göre, davacı alacaklı tarafından yasal süre içerisinde itirazın iptali davası açılmadığına nazaran bu dava sonunda davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Zira açılan dava İİK.nun 67. maddesinin son fıkrasına göre genel hükümler dairesinde açılmış bir dava niteliğine bürünmüştür... ) gerekçesiyle süresinden sonra açılan itirazın iptali davasının bir alacak davası olarak görülmesini benimsediği, keza, HGK.'nun 30.06.1993 gün ve 1993/7474-502 sayılı kararı ile de; ""...Takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması dolayısıyla da ortada kanuna uygun bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden davacının açtığı itirazın iptali davasının dinlenmesine usulen olanak yoktur. Ancak, itirazın iptali davası ile güdülen amaç alacağın varlığını saptamak ve saptanan bu miktara hükmedilmesini sağlamak olduğuna göre, Mahkemece, bu davanın genel hükümler uyarınca açılmış bir alacak davası olarak kabulü gerekir..."" görüşünde olduğu gibi HGK. 25.11.1992 GÜN VE 1992/562-711 sayılı diğer bir kararında; ""...davalı A- hakkında takibin kesinleştiği, B hakkında bir icra takibi yapılmamış olmasına göre artık bu davalılar aleyhine itirazın iptali davasının açılması söz konusu olmaz. Başka bir deyişle, davalılar hakkında açılan iş bu davanın itirazın iptali değil bir alacak davası olarak görülmesi ve sonucu çerçevesinde karar verilmesi gerekeceği aşikârdır... ) demek suretiyle ve keza: H.G.K. 12.11.1997 gün, 1997/19-667-905 sayılı en son kararında da şartları gerçekleşmeden açılan ve dava sırasında koşulları oluşan bir itirazın iptali davasının da alacağın tahsili davası olarak görülmesine karar vermiş bulunmakla, yasal süre geçtikten sonra veya şartları oluşmadan açılan veya erken açılan itirazın iptali istemli davaların alacağın tahsili davası olarak bakılabileceğini benimsemiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, davaya alacak davası olarak bakılması davalı borçlunun zararında bir sonuç doğurmayacaktır. Örneğin, davanın süresinde açılmadığından reddi halinde davalı yararına haksız kötü niyetli takipten dolayı %40 tazminata ve tahsil davasının reddi ve kabulü halinde de yine yasada öngörülen tazminat yönünden hüküm tesis edilmeyeceği kuşkusuzdur. Mahkeme giderleri yönünden de hakimin HUMY.'nin 421. maddesindeki takdir hakkını kullanabilme olanağı vardır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle İcra İflas Kanunun 67/1. maddesindeki bir yıllık süre kaçırılarak açılan itirazın iptali davasının, aynı maddenin son fıkrası uyarınca alacağın tahsili davası olarak görülüp sonuçlandırılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı ve bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun onama yönünde oluşan kararına katılamıyoruz.
Y.M. GÜNEL Gültekin NAZLIOĞLU Coşkun KOÇAK
19. H. D. Başkanı 19. H. D. Üyesi 19. H. D. Üyesi
K.O.ŞENGÜN
19. H. D. Üyesi yarx