Mesajı Okuyun
Old 12-05-2010, 18:55   #140
Nur Deniz

 
Varsayılan

Bugün

Daha şefkate , aileye doymadan, başka insanlara şefkat vermek, bakmak üzere ailelerimizden ayrıldık. Ya 14 yaşında ya da 15 e yeni girdik bu meslekle tanıştığımızda. Kimimiz kandan korkardık, kimimiz iğne görünce bayılırdık. Kimimiz ise bir kez bile doktora gitmemişti daha önce, bebeklik aşıları haricinde. Dedim ya, henüz çocuktuk. Ana kucağında başladık desek yeridir mesleğimize.

Hepimize odaları gösterildi. Bir dolap ve bir yataktan başka tüm dünyamız aslında bizim gibi çocuklardı. Duygusaldık. Ağlayanlar oldu. Sevinenler de. Yatılı okulu filmlerden, dizilerden biliyor ve hep eğlenceli geçeceğini sanıyorduk oysa. Kalakaldık tek başımıza. Sonra konuştuk. Herkes kısacık çocukluğunu anlattı. 15 yılın özetinden ne olurdu, genişinden ne olabilir?

Alıştık birbirimize, kolladık. Ağlayanları teselli ettik, edildik de bazen. Yaramazlıklar yaptık. Bilmediğimiz, bize öğretilmeyen kuralları çiğnedik. Tepiştik. En kalın kitabımız meslek kitabımızdı. Anatomi en zor ders, uygulamalar ise çoğu kez komikti. Yatak yapmayı öğrendik ki, santimetre oynamaz. Ve en kısa sürede, içinde hasta yatarken bile görünümü ve rahatlığı tam olmalıydı. Anatomik terimler bazen yatağımızın kenarında asılı, bazense bahçede oturmak için altımızdaydı. (Yakışıklı Hocaydı Akın Hoca, şimdi kim bilir nerelerde, soyadını bile hatırlamıyorum.)

İlk tatilimize gittik. Anlattık okulumuzu, arkadaşlarımızı ve hocalarımızı annelerimize, babalarımıza. Yemek saatleri, çıkan yemekleri, haftasonu izinlerimizi. Bir sürü fotoğraf çekildi ilk dönem. OS-MAN’ımız vardı, Latince-İngilizce karışık ad verdiğimiz KEMİK-ADAM. Osman’dan sonra kasları öğrenmek çok can yakıcıydı çünkü birbirimize enjeksiyon yapmak zorundaydık. Enjeksiyonu öğrenir öğrenmez hop staja. Staj formalarımız geldiğinde aslında daha çok işimiz çıkıyordu. Pileli etekleri ütülemek can sıkıcıydı. Saçlar toplanacak. Kırmızı-Mavi derece kalemimiz olacak. Mendilimiz bulunacak ve bir de uygulama defteri. Her staja çıkmadan önce kontrol ederdi uygulama hocalarımız. Çalışırdık. Gülüşür eğlenir, ağlaşırdık. Biz birbirimizi büyüttük. Bazı arkadaşlarımız ailemiz gibi oldu. Duygusaldık. Hepimiz çocuk olduğumuz ve başkaca şeyler aramızda olmadığı için safçaydık. Ne denirse yapar, her denileni yapmak zorunda olduğumuzu hissederdik.

Tatiller bitsin diye beklemeye başladık artık, okulumuzu özledik. Okulun bahçesinden erik kopardık diye haftasonu cezası alıp, toplanıp verilen erikleri yemedik. Yangın alarmına basıp, okulu karıştırdık. Ama hastalanan arkadaşımızı raporlu iken asla yatağında yalnız bırakmadık. Sessiz olduk odada. Gürültü çıkarmadık. Onlarca kişi bir televizyon odasında, ne izleyeceğimize karar verebildik. Anlaştık.

Kep giyme törenimiz oldu. Heyecanlandık. Günlerce prova yaptık. Diploma töreninin hayallerini kurduk. Hiçbirimiz 20 yaşında değildi mesleğe başlarken, nadiren 19, çoğunluk 18'ine yeni girmişti. Coştuk. Kendimize güvendik. Güvenmesek ne yapacaktık? Ağrı, Hakkari, Şırnak, Erzurum, Aksaray, Karaman’da çalıştık.

Nöbetler tuttuk. Hastalar yatağında yatarken bizim evden ne halde çıktığımızı bilmez, bilmesinler diye güldük. Bazı hastaların sarılmalarına izin verdik. Bazılarına çaktırmadan gıcık olduk, gitsin diye bekledik. Ama O'nun iyiliği için, iyileşsin istedik. Çok yorulduk, uykusuz kaldık. Çoğu zaman yemeğimiz soğudu, ağız tadıyla yiyemedik. Evde belki çocuğumuzu belki de eşimizi hastayken bıraktık. Biz kendi babamıza bir başka meslektaşımız bakarken bile çalışmak zorunda kaldık. Üzüldük.

Bir sabah saçını acele ile toplamış, telaşla koşturan ama insanların yüzüne bakmaktan çekinmeyen bir kadın görürseniz hemşire olduğunu düşünebilirsiniz. Ya da yine bir sabah hiç uyumadığı belli, yorgun ama huzurlu bir kadın da görürseniz hemşire olduğunu düşünebilirsiniz. Ya nöbete gidiyordur ya nöbetten dönüyordur. Çalışmak için koşturuyor, dinlenmek için koşturuyoruz.

Bugün Hemşireler Günü. Bizim günümüz. Ben mesleğimi seviyorum. Şimdi staja gelen kızlara tek öğüdüm: ''Bu mesleği sevmiyorsanız, sakın devam etmeyin!''